Ayrımcılık katlandı: Gücün yetmez

BirGün/KADIN

“Kamuya göre özelin sömürüsü daha da kötüleşti. ‘Gülümse podyuma çıkıyorsun’ en temel kural, hasta memnuniyeti temelli hem güler yüzlü hem bakımlı, genç, güzel kadınlar tercih edilerek, estetik emek sömürüsü arttı.”
“Patronların maksimum kâr için işten çıkarmalar yapması, kadın sağlıkçılara ‘Aman çok çalışalım işimizi kaybetmeyelim’ şeklinde yansıdı.”

“Kadın olmaktan kaynaklı ‘Onu yapamazsın, gücün yetmez’ gibi söylemlerle karşılaşıyorlar”

“Çalışma düzenindeki belirsizlikler, kendi uzmanlık alanı dışında Covid-19 servis ve poliklinik gibi çalışma şekli, iş yerinde yapılması gereken evrak işlerini eve götürmek zorunda kalma, iş yaşamı ve aile yaşamı arasında kalma, anksiyete, tükenmişlik, depresyon oluşmasını artırmıştır.”

“Salgın sürecinde zorunlu evde kalışla birlikte şiddet artarken, kadınların şiddete uğrama riskini azaltmak için kendilerinden istenen her şeyi yapma zorundalığını hissettiği belirtilmektedir.”

Bu ifadeler Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) ‘Pandemi ve Kadın Çalıştayı’ raporunda yer alıyor ve söz konusu alıntılara eklenebilecek örnek sayısı hayli fazla. “Haklarımızı vermeyecekler biz onlardan alacağız.” Nezihe Muhiddin’e ait bu sözlerle başlayan rapor, aslında kadınların yıllardır maruz kaldığı, günümüzde zirveye oldukça yakın hale gelen şiddet ve baskıyı bir kez daha gözler önüne seriyor.

Kadınların pandemi döneminde her anlamda birçok zorluğa sürüklendiği bilinen bir gerçek. Pandemi kadınların her kazanımı ve hakkını hedef almak için kullanılırken bu dönemde yaşanan baskı, şiddet, ekonomi, mobbing ve cinsel taciz gibi sorunlar bir kez daha raporlara yansımış oldu. TTB ‘Pandemi ve Kadın Çalıştayı’ raporuna göre kamu emekçisinden işçisine hem çocuk bakımı kadınların üzerine kaldı; hem iş yükü hem de ayrımcılık arttı.

Sağlık Bakanlığı’nda çalışan personelin yüzde 44’ünün kadınlardan oluştuğu hatırlatılan raporda, pandemi sürecinde kadın sağlık çalışanlarının hem mesai yükü ve stresinin hem de ev içi iş yükünün arttığına dikkat çekildi. Bu süreçte kadınların iş ve ev yaşamlarında aşırı iş yüküne maruz kaldığına değinilen rapora göre kreşlerin kapanmasıyla ebeveynlerin yaşadığı zoruklar katlandı. ‘Evde kal’ çağrılarıyla bakım yükleri de arttı. Kadınların görünmeyen ücretsiz ev içi iş yükünün katlanarak artmasıyla bakım verenler olarak ‘zaman yoksulu’ kadınların toplumsal cinsiyet rollerinin pekişmesine neden oldu.

NE PSİKOLOJİ KALDI NE DE SAĞLIK

Raporda öne çıkan sonuçlardan bazıları ise şöyle oldu:

Pandemi sürecinde, velayet davalarında, hemşirelerin çocuklarının velayetinin, bulaş riskinden dolayı mahkemeler tarafından babaya verildiği kararlara tanıklık ettik. Covid-19 meslek hastalığı sayılmazken; kadın sağlık çalışanlarına yönelik bu kararlar sistemin kendi içindeki tutarsızlığını ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin pandemide derinleştiğini göstermektedir.

Toplumsal cinsiyet körü planlamalar durdurulmalı, çalışma saatleri ve yerleri, görevlendirmeler toplumsal cinsiyet duyarlılığına uygun olarak yapılmalıdır.

Üreme sağlığı hizmetlerine getirilen kısıtlamalar, yoksul kadınları, engelli kadınları, Roman kadınları, belgesiz göçmen kadınları, genç kadınları, ev içi şiddet veya cinsel şiddete maruz kalan ya da maruz kalma tehlikesi altında olan kadınları daha fazla etkilemektedir.

İsteğe bağlı kürtaj hizmetinin sunumu pandemi bahane edilerek daha da kısıtlandı. Kontraseptif yöntemlere ulaşılamayan, kürtaj yasal olmasına rağmen fiili olarak kamuda uygulanmayan ve özel merkezlerde bunu fırsat bilerek kürtaj için yüksek ücretlerin istenildiği bir ortam oluşmuştur.

Çalışma düzenindeki belirsizlikler, kendi uzmanlık alanı dışında Covid-19 servis ve poliklinik gibi çalışma şekli, iş yerinde yapılması gereken evrak işlerini eve götürmek zorunda kalma, iş yaşamı ve aile yaşamı arasında kalma, anksiyete, tükenmişlik, depresyon oluşmasını artırmıştır.

Salgın boyunca sağlık çalışanlarının sayı olarak yetersizliği kendini hissettirirken ilk işten çıkarılan kesim kadın işçiler oldu.

Kısıtlayıcı tedbirler uygulamaya konuldukça ve insanlar evde kalmaya teşvik edildikçe, şiddetin failleri ile kadınlar evde baş başa kalmakta, partner şiddet riski artarken, kadınların şiddete karşı destek ve koruma sağlayabilecek aile ve arkadaşlarla temasları daha da azalmaktadır.

Asistan eğitimi pandemi öncesinde yetersiz bir durumda iken pandemi sürecinde yeni planlamalar yapılmadı. Asistan hekimlerin özel hayatları ve dinlenme ihtiyaçları gözetilmeden 36 saatlik mesailerden sonra katılımı zorunlu online dersler eklendi.

BELEDİYEDE ŞİDDET VE BASKI

Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) Diyarbakır Şubesi Kadın Meclisi, kayyum yönetimindeki belediyelerde kadın çalışanların mobbing, baskı ve sözlü tacize maruz kalarak sürgün edildiğini belirtti. “Kadının işinden, ekmeğinden, emeğinden, yaşamından ve haklarından elinizi derhal çekin” diyen TÜM BEL-SEN Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Nihal Yanık, Diyarbakır DİSKİ Genel Müdürü’nün kadın çalışanlar üzerinde uyguladığı sürgün ve mobbinge karşılık sendika olarak defalarca kendisiyle görüşmelerine rağmen genel müdürün bu tutumundan vazgeçmediğini dile getirdi. Her hafta kadın personellerin farklı birimlere sürgün edilmelerinin devam ettiğine dikkat çeken Yanık, “Kadınları çalışmaktan ve mücadele etmekten caydırma gayreti içerisinde olan kayyumun yönetici kadrosu şunu iyi bilmelidir ki; uygulanan bu cinsiyetçi ayrımcılık ve eşitsizlik son buluncaya dek mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” dedi. Yanık, kameraman kadrosuyla işe başlayan fakat kayyım yönetimi tarafından odasından alınarak bilgisayar ve arşivine el konulan sendika üyesinin yaşadığı durumu örnek gösterdi.