Ayşen Şahin Aksakal, Evrensel Pazar‘a Alper Taş’ın Beyoğlu adaylığını yazarak herkese destek çağrısında bulundu. “Bu hafta Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş’ın basın toplantısına gittim” diyen Aksakal, izlenimlerini şöyle aktardı: “Sosyalist bir yaklaşım getireceği katılımcı, halkçı belediyeciliği ve mahalle meclislerini anlattı. Bir tarafında CHP İlçe Başkanı diğer yanında İyi Parti İlçe Başkanı, her yerde ÖDP’liler […]

Ayşen Şahin Aksakal’dan Alper Taş’a destek çağrısı: Bir kazanırsak her yer bahar!

Ayşen Şahin Aksakal, Evrensel Pazar‘a Alper Taş’ın Beyoğlu adaylığını yazarak herkese destek çağrısında bulundu.

“Bu hafta Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş’ın basın toplantısına gittim” diyen Aksakal, izlenimlerini şöyle aktardı:

“Sosyalist bir yaklaşım getireceği katılımcı, halkçı belediyeciliği ve mahalle meclislerini anlattı. Bir tarafında CHP İlçe Başkanı diğer yanında İyi Parti İlçe Başkanı, her yerde ÖDP’liler vardı. Ben ahir ömrümde şu sahneyi göreceğime inanmazdım. İyi Parti ilçe Başkanı: “43 gündür sahadayız, Alper Taş’ı insanların benimsediğini, onu sahiplendiğini tespit ettik. Ben dahil burada MHP kökenli çok sayıda seçmen var. En çok oyu da bizden alacak. Çünkü küskünler. Bu sebeple rahatça anlatabiliyorlar dertlerini. Beyoğlu’da da bir sosyalistin, halkçı bir belediyenin ancak tapu sorununu çözebileceğinin farkındalar. Biz, Alper Başkan’ın fikrini de zikrini de kabullenmişiz, bu yolda halkçılık yoluna girmişiz. Biz görevimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz, sahada hep beraberiz. Bu seçimi burun farkıyla alacağız” dedi.

İktidarın korktuğu buydu. Bizi uzlaşamaz kutuplara bölüp, ortak hareket edemez hale getireceklerdi. Bu ülkede hayal edemeyeceğim şeyler gerçek oldu Beyoğlu’da. Alper Taş HDP ilçe binasını da ziyaret edip destekleri için teşekkür etti. CHP İlçe Başkanı ÖDP’nin seçimdeki çalışkanlığından bahsetti. Münir Özkul’un Yaşar Usta tiradı geliyor aklıma.”

“BURASI BİZİM EVİMİZ”

“Biz Beyoğlu’yuz ve çeşitliliğimizle güzeliz. Biz yine birbirimizin dükkanından alışveriş edecek, aynı masada yiyebileceğiz,” diye yazan Aksakal yazısına şöyle devam etti:

“Beyoğlu 3 bölgeden oluşuyor. 45 mahallesi var. Ve referandumda sandığınız gibi değil neredeyse yarı yarıya evet-hayır oranları.

2 bin 604 genç ilk kez oy kullanacak. 60 yaş üstü ise 25 bin 315 kişi.

37 bin 674 üniversite mezunu, 101 bin 16 ise ilkokul mezunu.

Referandumda evet demişlerin rengi haritada kırmızı, kıpkırmızı.

Bu iktidarın “Cihangir solcusu, ülkenin kaymağını yiyen kesim” dediği bölge mavi.

İçimi acıtansa şu: Alper Taş 43 günde 552 bin 627 adım atmış, 392 kilometre yol yürümüş. İlk anketlerdeki oy farkını yüzde 8 iken önce yüzde 2’ye sonra yüzde 0.8’e düşürmüş.

Şu an başa baş olduğu düşünülüyor.

“Başkası olsa aldık der ama ben alma noktasındayız” diyeceğim diyor Alper Taş.

Çünkü o mavi bölge, çünkü o nüfusu diğer bölgelere göre az ama eğitimi çok olan bölge yani Cihangir’in, seçime katılım oranı kıpkırmızı bölgeye göre daha düşük.

İktidarın seçmenini, MHP’liyi ikna eden, İyi parti, CHP, ÖDP sahada birlikte çalışmayı başaran bu ekip yerse golü Cihangir’in boykotundan yiyecek.

Bu yazıyı o sebeple yazıyorum. Burası bizim evimiz. Aslan yattığı yerden belli olur. Evin sorumluluğu hepimizde, bardağı nereye koyacağımızı bilemediğimiz, koltuklarında iğreti tünediğimiz bir yerden minderlerden çadır kurabileceğimiz, özgür bir yere dönüştürmek elimizde.

Neyi örgütlersen o bağ olur. Boykot örgütlü bir tavır olamadı ama demokratik haklara sıkı sıkı tutunmak bu seçim için örgütlü bir tavır. Aklımıza gelir miydi bütün muhalefetin bir semti kurtarmak için el ele vereceği?

Beyoğlu İstanbul’un, İstanbul Türkiye’nin vitrini, kalbi.

Buralar ne olursa, toplum da ona dönüşür.

Bu seçimde pes etme şansımız yok. Hiçbirimizin miskinliğe kapılma hakkı da.

Bu belediyeyi alırsak, 1 Nisan’daki coşku ile başlayacak dönüşüm, ilk günden neşemiz gelecek. Sizden ricam, Muammer Karaca Tiyatrosunda oyun izlerken düşleyin kendinizi, evin dibindeki bir parkın bankında kuşlara yem atarken, belediye festivalinde dans ettiğinizi, restore edilmiş cumbalı evlerin altında kahve içtiğinizi, çocuklarınızı sokağa özgürce salabileceğiniz, mahalle takımını kendi stadında destekleyeceğiniz, martı seslerine yine kitapçılardan yükselen müziğin karışacağı, Tarlabaşı’nın filmlere yine mekan olacağı, kiralık tabelalarının azalacağı bir Beyoğlu düşleyin ve lütfen o oyu verin, o sandıkta durun.

Siz bu semtin en eğitimli kesimisiniz, o sandık kurullarının sizin hesap kitabınıza, kontrolünüze ihtiyacı var.

Cihangir solcusu lafını yutup, kaymak tabaka olduğunuzu kabul edip evden çıkmazsanız, çok yakında bir gün, evinizin dibindeki kafe açık parfümcüye, tarihi fırın nargileciye, tavanı kartonpiyerli son sinema da bir AVM’ye dönüşecek.

Bu şehrin kanal projelerine, yeni şantiyelere, doldurulan sahillere değil, artık durup evi yerleştirmeye ve duvarına tablolar asmaya ihtiyacı var.

Yeniden, eski fotoğraf albümlerimize, anılarımıza, evdeki tablolarımıza, heykellerimize ilgi gösterecek misafirleri ağırlayabilmeye ihtiyacı var. Elinde nargileyle kapıyı çalanlardan yeterince ağırladık.

Bir tek armut ağacı çocukluğumu mutlu kıldı.

Ama o ağaca gözümüz gibi bakardık hep birlikte, ilaçlardık, budardık, etrafına beyaz taşlardan süsler yapardık.

Tek başımıza gizli gizli pasta yemedik hiç, paylaşılan salçalı ekmekler karnımızla bir ruhumuzu da doyurdu.

İnsanları sevmeyi ve güvenmeyi o günlerde öğrendim, başıma çok işler geldi yine de o güvenden vazgeçemedim.

Birbirimize yeniden güvenelim mi?

Ekrem İmamoğlu’yu amatörce ve en sakil şekilde sıkıştırmaya çalışırken Ülke TV’deki programında Turgay Güler; diline onca doladıysa Beyoğlu’yu, bilin ki bir hikmeti var.

İmamoğlu’nun gösterdiği sabrın da takdire şayan yanı var.

Bu seçim partiler üstü, adaylar nezdinde yürüyor. O adayların bazıları Yaşar Usta’lar.

Sandığı tutun arkadaşlar, sandığı tutun.

Yoksa öyle bir Saim Bey geliyor ki başımıza, ulaşıma bakarken nice tren kazası oldu, yaptığı yolların borcu bize kaldı, köprülerinden geçmeye bütçemiz yetmedi, kendi makamının lağvedilmesi için çalıştı, ben istemem apartmanın başına böyle bir yönetici gelsin.

Şehre sahip çıkmak isterseniz İstanbul Gönüllüleri’ne üye olabilirsiniz.

Tek bir boş sandık kalmasın. Seçimde çalışmak bize yeni insan kazandırıyordu, dostluklar kuruluyor, köşelerimiz törpüleniyordu. İnsan hissediyorduk, emek vermek bizi zinde tutuyordu, hatırlayın 18 saatimiz bir okulda geçiyordu ve elimizde çuvallarla YSK’ye giderken hâlâ yüzümüz gülüyordu. Hep sonunu hatırlayıp, yaşadığımız hayal kırıklığına odaklanmayın. Öncesindeki heyecana inanın paha biçilmiyordu.

Bu yazıyı kaç kişi okur bilemiyorum. Ömrümce gururu önemsedim, inanmadığım hiçbir şeyi de savunmadım.

Ben Ayşen Şahin, 2 çocuk annesi, Beyoğlu’nun esnafı, sakini, İstanbul’un sevdalısıyım, sizden rica ediyorum, hatta yemişim gururu, yalvarıyorum: Kalkın bir kez daha deneyelim.

Kaybedersek ölmeyiz bir günün yorgunluğundan ve kalp kırığından ama bir kazanırsak her yer bahar!

Açar mısınız şimdi benim için Vedat Türkali’nin “İstanbul” şiirini, okur musunuz bir kez baştan sona?

Birkaç kişiyi sandığa ikna edebildiğiniz verimli, şiirsel pazarlar dilerim.”