Ayvalık’tan Calabria’ya
Fotoğraf: wikimapia

Serdar ÇELİK

Her yıl ağustos - eylül ayları arasında, 8 metreyi bile bulmayan yelkenlimizle çıktığımız Akdeniz seferlerinde bu yılki rotamız Sicilya idi. İyonya Denizi’ni geçmek için İyon Adaları’ndan Kefalonya’ya geldiğimizde rüzgârın bizi götürebileceği en iyi İtalya kıyısını seçmeye çalışırken, deniz tarihine olan merakım dolayısıyla kendisi hakkında daha önceleri de çeşitli araştırmalar yaptığım Uluç Ali Reis’in; yani doğduğunda verilen adıyla: Giovanni Dionigi Galeni’nin doğduğu Le Castella’nın rotamız üzerindeki yerlerden birisi olduğunu görmek, rüzgârı göz ardı ederek gideceğimiz kasabayı belirlememize neden oldu.

174 deniz mili olan mesafeyi 30 saatlik bir seyirle aştığımızda ilk gördüğümüz denizdeki kayalar üzerine yapılmış muhteşem kale oldu. Kaleyi görür görmez ilk aklıma gelen ve dudaklarımdan dökülen: “Neden ısrarla külliyesini Koca Sinan’a denizi doldurtarak yaptırmış şimdi anlıyorum” oldu. 1570’lerin sonunda artık İstanbul’da yaşamaya başlayan ve bir cami yaptırmaya karar veren ve artık adı Kılıç Ali Paşa olan Giovanni, III. Murat’ın huzuruna çıkıp kendisinden bir külliye için yer istemiş o da “Sen deryaların paşasısın yap camini derya üstüne” deyince Mimar Sinan’a gidip Tophane’deki kayalık denizi doldurarak bu külliyeyi yapmasını istemiş. Rivayete göre III. Murat’a bu durumu soran Sinan, Sultanın ben Ali Paşa’ya latife ettim paşam nereye isterse oraya yaptırsın camisini demesine rağmen “Padişah ağzından söz bir kere çıkar. Onu tutmamak olmaz! İnne’l-mülûke mülhemûn (Hükümdarları Allah söyletir!)” diyen Kılıç Ali Paşa, külliyesini, ısrarla o kayalar üzerine yaptırmış, tıpkı memleketindeki kale gibi.

17 yaşında, balıkçı babasının rahip olması için Napoli’deki bir manastıra göndermek üzere bir gemiye koyması ile hiç farkında olmadan Osmanlı’ya Kaptan-ı Derya olmak üzere yola çıkmış aslında bizim Giovanni.

damları tarafından el konan gemide yer alan bu çocuk İstanbul’da yine Calabria kökenli bir denizci olan Cafer Reis’e köle olarak satılır ve gemilerinde kürek mahkûmu olarak kölelik eder. Başındaki lekeler nedeniyle “Rognoso” lakabını alan bu delikanlı Türkler gibi başına sarık sararak bu lekelerini saklarmış. Ancak günün birinde Müslüman gibi gözükmeye çalıştığı için suçlanarak Napoliten bir kürek mahkûmundan tokat yiyince Müslüman olmaya karar vermiş ve o günden sonra zincirlerinden kurtularak Ali adını almıştır. Tabi ki zincirlerinden kurtulduktan sonra ilk önce kendisine tokat atan Napoliten’i öldüren bu bıçkın kürekçi kısa zamanda kendini göstererek Cafer Reis’in üç kadırgasından birinin başına geçmeyi başarmış, bununla da kalmayıp Cafer Reis’in kızı Selime Hatun’u kendine eş edinmiştir.

Daha sonra Pergantin tipi bir yelkenliyle Akdeniz’de korsanlığa başlayan Ali, Arap olmayan korsanlara verilen Uluç lakabıyla anılarak Uluç Ali Reis unvanını almıştır. İtalyanlar tarafından Korsan Dragut diye anılan Turgut Reis’le birlikte pek çok sefere katılan Uluç Ali Reis yine Turgut Reis tarafından Kanuni’ye takdim edilmiştir. Turgut Reis’in ölümünden sonra Trablusgarb, Tunus ve Cezayir Beylerbeyliği yapmıştır. Beylerbeyliği sırasında İspanya’nın Granada şehrinde ayaklanan Mağribilere yardım etmeye başlamış ancak II. Felipe’den yardımı kesmesi karşılığında aldığı rüşvete rağmen Mağribilere yardım etmeyi sürdürünce İspanyolların Osmanlı’ya karşı savaşa girmesine neden olmuştur.

1562 yılında doğduğu Calabria kıyılarına çıkıp esir aldığı balıkçılardan onları serbest bırakma karşılığında kendisini annesinin yanına götürmelerini istemiş ve bunu başarmış olmasına rağmen annesi dinini terk edip Müslüman olduğu için başını kaldırıp yüzüne bile bakmamış ve kendisiyle görüşmeyi reddetmiştir.