Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Yurtdışında yaşayan 3 milyonun üzerindeki seçmenin iradesini doğrudan TBMM'ye yansıtmak amacıyla yurtdışı özel seçim bölgesi oluşturup, yurtdışı milletvekilliğini getireceğiz. Madem bu vatandaşlarımız yurtdışındayken oy kullanıyorlar kendi ülkelerinde bulundukları sorunlar, içinde yaşadıkları sorunlar ve bunların çözümüyle ilgili kendi seslerini duyuracak milletvekillerini bir bakıma Meclis’e göndermiş olacaklar" dedi.

Kaynak: ANKA
Babacan 'Yurtdışı Vatandaşlar Eylem Planı'nı açıkladı: Yurtdışı milletvekilliğini getireceğiz
Fotoğraf: AA

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bugün partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında Yurtdışı Vatandaşlar Eylem Planı'nı açıkladı. 

Babacan, yurtdışı milletvekilliğini getireceklerini belirterek, "Madem bu vatandaşlarımız yurtdışındayken oy kullanıyorlar kendi ülkelerinde bulundukları sorunlar, içinde yaşadıkları sorunlar ve bunların çözümüyle ilgili kendi seslerini duyuracak milletvekillerini bir bakıma Meclis’e göndermiş olacaklar" dedi.

Babacan'ın açıklamaları şöyle:

"Bugüne dek Türkiye'de siyasi partilerin hatta iktidarın pek de ilgilenmediği, üzerinde derli toplu bir çalışma yapmadığı bir başka eylem planımızla karşınızdayız. Bu eylem planı yurtdışında yaşayan insanlarımız için hazırladığımız eylem planı. Kimse seslerini duymasa da siyasetçiler gündemlerine almasa da yurtdışında yaşayan insanlarımızın pek çok sorunu var. Emeklilikten askerliğe, araç kullanımından sağlığa, otomatik bilgi paylaşımından yurtdışı seçim çevresine kadar her alanda karşılaştıkları sıkıntılar var. 

Bizim kendi vatandaşımız tüm bu sorunlarla karşı karşıya kaldığında özellikle son yıllarda gittikçe yalnız kalıyor. Yanında kendi ülkesini, devletini görmüyor, göremiyor. Sözüm ona ezilenlerin gür sesi, suskun dünyanın hür sesi olan kişi yurtdışındaki insanlarımız da önemli ölçüde yalnız bıraktı. Biz bu durumu kabul etmiyoruz, kabullenmiyoruz. Bu son eylem planımızda Almanya'daki, Hollanda'daki, Avusturalya'daki, Kanada'daki, Mısır'daki ve Lübnan'daki ve daha pek çok ülkedeki vatandaşlarımıza diyoruz ki: Türkiye her yerde seninle. Ülkemizin hiçbir ferdini dünyanın hiçbir yerinde yalnız bırakmamaya kararlıyız.

"6 BUÇUK MİLYONA VARDIĞINI SÖYLÜYORSAK BUNUN TEMELİ 62 YIL ÖNCE ATILDI"

Dış göç tarihimizin kilometre taşlarından ilk işçi göçünün üzerinden şu anda neredeyse 62 yıl geçmiş durumda. Törenle o ilk Almanya'ya giden işçilerimizin otobüslere bindirilip uğurlandığı günleri bir hatırlayalım. Bugün itibarıyla yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sayısının 6 buçuk milyona vardığını söylüyorsak, bunun temellerinin 62 yıl önce atıldığını söylemek yanlış olmaz. Ekmek parası kazanmak, ailesine bakmak, geçimini sağlayabilmek niyetiyle kısa süreli olacağını düşünerek gitmişlerdi.

Ev sahibi ülkelerde geçici gözüyle bakıyorlardı. Dolayısıyla kapsamlı bir politika, kapsamlı bir program ev sahibi ülkelerde uygulamıyordu. Tam da bu sebeple yurtdışına çalışmak maksadıyla giden işçilerimize 'misafir işçi' dendi. Hem gidenler bunu geçici görüyordu hem de ev sahibi ülkeler kısa bir süreliğine görüyordu. Bu sebeple büyük uyum zorlukları yaşandı. Kaç nesil geçti aileler büyüdü ama bu yaklaşım 2000'li yıllara dek devam etti. Çok sorunlar yaşandı ama bunca zaman sonunda kalıcı oldukları kabul görmeye başlandı. Buna bağlı olarak da uyum ve katılım politikaları geliştirilmeye başlandı.

"YAŞADIKLARI ÜLKELERDE VATANLARINI SAVUNAMAZ DURUMA DÜŞTÜLER"

Son senelerde ise yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız sadece seçim dönemlerinde hatırlanan insanlar oldu. Bir kişinin dürtülerine bağlı şahsileştirilmiş dış ilişkilerle yurtdışındaki insanlarımızın hayatı daha da zorlaştı. Sürekli kavga eden, dünyayla kavgalı, itibarı azalan bir ülkenin vatandaşı olmak bizim yurtdışındaki insanlarımız içinde daha zor bir ortam oluşturdu. Bulundukları toplumlarda 'Sizin Türkiye'ye bakın', 'Sizin cumhurbaşkanınızın söylediklerine bakın' diye kendi yaşadıkları ülkelerde vatanlarını savunamaz duruma düştüler. Üstelik seçim beyannamelerinde 3-5 cümleyle yer alsalar da verilen sözler tutulmadı."

"ERDOĞAN'IN DOSTUM DİYE KUCAKLAŞTIĞI İNSANLAR OTORİTER LİDERLER"

Ülkemizin son yıllarda demokrasiden giderek uzaklaşması, Avrupa Birliği standartlarından da kopmamıza sebep oldu. Yüzünü Şangay’a otoriter ülkelere çeviren bir zihniyet ile yönetiliyoruz maalesef. Sayın Erdoğan'ın dostum diye kucaklaştığı insanlara şöyle bir bakın. Artık geldiğimiz noktada bunların çoğu kendi ülkelerinde otoriter lider, otokrat rejimlerin başında olan insanlar.

Oysa 2003-2004'te böyle miydi? Avrupa Birliği’ne katılma sürecinde müzakerenin başlama aşamasında böyle miydi? O zaman en yakın en sık görüştüğü kimlerdi? İngiliz başbakanıydı, İtalya başbakanıydı, Fransa cumhurbaşkanıydı. Dostum diye onlarla daha sık görüşürdü. Oysa zihniyet değişip evrilince, demokrasiden otokrasiye evrilen bir zihniyete sahip olunca şimdi dostum diye kucaklaştığı insanların dar kalıplarda baskı altında yaşadığı ülkelerin başındaki otoriter liderler. Ne demişler 'Arkadaşını söyle ben sana kim olduğunu söyleyeyim.'

"SEÇMEN İRADESİNİ DOĞRUDAN TBMM'YE YANSITACAĞIZ"

Demokratik kazanımlarımıza sahip çıkıp daha güçlü bir atılım yapacağız. Tam demokrasiyle daha iyi bir hikâye yazacağız. Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna sahip olmanın itibar sağladığı günler daha da güçlü şekilde gelecek. Uluslararası itibarımızı yeniden kazandığımız, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın başı dik bir şekilde gururla yaşamlarını sürdürdükleri günler inşallah çok yakında. DEVA Partisi olarak tüm eylem planlarımız bütüncül bir yaklaşımla bunu hedefliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde yurtdışı vatandaşlar ihtisas komisyonu kurarak vatandaşlarımızın haklarının mevzuat açısından ve yasal zemin açısından güçlendirilmesini sağlayacağız. 

Ayrıca yurtdışında yaşayan 3 milyonun üzerindeki seçmenin iradesini doğrudan TBMM'ye yansıtmak amacıyla yurtdışı özel seçim bölgesi oluşturup, yurtdışı milletvekilliğini getireceğiz. Madem bu vatandaşlarımız yurtdışındayken oy kullanıyorlar kendi ülkelerinde bulundukları sorunlar, içinde yaşadıkları sorunlar ve bunların çözümüyle ilgili kendi seslerini duyuracak milletvekillerini bir bakıma Meclis’e göndermiş olacaklar. Bu yapısal değişimlerle beraber yurtdışında verilen oylarla oradaki vatandaşlarımızın gündemini ve önceliklerini Meclis’e taşıyan vekillerin seçilmesini sağlayacağız. Böylece yurtdışına verilen oyların Türkiye'de bölgelere dağıtılmasıyla oluşan ve hakkaniyetli temsili zedeleyen durumu ortadan kaldırmış olacağız. 

Yurtdışındaki gençlerimizin ülkemizle bağlarını korumaları adına ilk pasaportum uygulamasıyla 30 yaş altı gençlerden pasaport için defter ve harç bedeli almayacağız. Gençler ilk defa pasaport için müracaat ediyorsa o müracaatta ne pasaport defter parası var ne de harç var. Ücretsiz pasaportunu alacak. Her yıl 10 bin gencimizi özel programlarla Türkiye'ye getireceğiz. Planlı, kapsamlı değişim programları için 'Köprü' adını verdiğimiz eğitim, gençlik ve kültür platformunu da oluşturacağız. ‘Köprü’yü bu alandaki proje ve desteklerin çatı platformu olarak inşa edeceğiz. Denklik işlemlerini ve üniversite kabul süreçlerini kolaylaştıracağız. Meslek diplomalarının karşılıklı tanınmasını sağlayacağız. Yurtdışındaki yerleşik vatandaşlarımızın Türkiye'ye gelerek kullandıkları araçlar ile ilgili de tedbirler alacağız."