Babannemin koynunda yattığım yıllarda ondan öğrendiğim ilk duayı hiç unutmam: "Yattım sağıma, döndüm soluma, sığındım Allahıma. Melekler şahit olsun, dinime imanıma."

Babannemin koynunda yattığım yıllarda ondan öğrendiğim ilk duayı hiç unutmam: "Yattım sağıma, döndüm soluma, sığındım Allahıma. Melekler şahit olsun, dinime imanıma." Bana göre en sempatik bakanımız olan Sayın Kemal Unakıtan'ın yatakta okuduğu böyle bir dua var mı, bilmiyorum. Yoksa, şunu mutlaka okumalı: "Yattım sağıma, döndüm soluma, Allahım kol kanat gersin, öteki memleketlerin iktisadına!"

"Bizim Maliye Bakanı'na neden başka ülkeler için dua ettiriyorsun?" diye soranları Osman Ulagay yanıtlıyor: "Türkiye ekonomisi gibi dışa açık ve büyük ölçüde dışardan finanse edilen bir ekonominin iyiye ya da kötüye gitmesi o ülkedeki gelişmelerin dışarıdaki, uluslararası piyasalardaki algılanışıyla yakından ilgilidir." Durum böyleyse, Sayın Bakan'a önerdiğim duayı milletçe okumakta fayda var.

Maliye Bakanlığımız 62 ürünün özel tüketim vergisini (ÖTV) artırdı ya... İnşallah, bu artışla 2005 yılı için 250 trilyon ek gelir elde edecek, cari açığı (döviz açığı) kapatacak ve ithalatı da kısacağız. Sayın Bakan mutlaka bir taşla birkaç kuş vurmayı hedeflemiş, ithalat kısılınca yerli imalatın artıp işsizliğin azalacağını hesaplamıştır! Üstelik ÖTV'si yüzde 6.7'den yüzde 20'ye çıkarılan, bu yüzden KDV'si de artacak ve çifte zam görecek ürünler kürk, parfüm, havyar, altın ve gümüş kaplı çatal bıçak, kristal avize gibi bazı lüks tüketim malları olduğundan garip gurebanın korkmasına da gerek yok. Saç spreyi, vücut deodorantları, kordonsuz telefon cihazları ve cep telefonu gibi hepimizin kullandığı ürünler zamlansa da, Başbakanımızın Jaguar marka ayakkabılarının fiyatı aynı kalacak! 40 milyon vatandaşımızda cep telefonu var ve 2004'te 6.6 milyon cep telefonu satılmış. Bunların yüzde 20'si ülkeye kaçak girmiş. Yeni vergilerin bir faydası da cep telefonlarının ve zararlı etkilerinin azaltılması mı olur, yoksa kaçak girişler daha da mı artar? Artık bakanımız bunu düşünmüştür herhalde. Bu arada, ticari araçlar da binek araçları gibi vergilendirilecek mi, o henüz pek belli değil. Bakanımız, "ticari araçların binek araç gibi vergilendirilmesine taraf değil"miş. Eminim o havyarın vergilendirilmesine de taraf değildir ama ne yapsın ki ekonominin dayatmaları, açıkları ve kaçıkları bazen taraf olmasanız da yeni vergileri zorunlu kılıyor. Çünkü açığı kapatmak gerek!

Bakanımızın cari açığı kapatmak için havyara, altın çatal bıçağa vergi konulacağını söylemesine Güngör Uras'ın aklı yatmamış. "Duyan da, Türk milleti yatıp kalkıp altın tabakta havyar yiyor, kristal avizelerin aydınlattığı lüks salonlarda kristal bardak ile ithal şarap içiyor. Bu hovardalık nedeniyle döviz açığı oluşuyor sanacak. Hükümet bu kararıyla sadece halktan daha fazla para toplar ama döviz açığı bu kararla kapatılamaz" diyor.

Milletin ne durumda olduğunu Van 100. Yıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Ayşe Yüksel kırbaç gibi bir ifadeyle ortaya koyuyor: "13 bin öğrencimiz var. Bunlardan sadece 100 kişi üç öğün yemek yiyebiliyor... Sadece 1000 öğrenciye her gün ücretsiz öğle yemeği verebiliyoruz. 1000 öğrenciye kumanya paketi dağıtıyoruz. Geriye kalan 11 bin öğrenci, fiyatı bir milyon lira olan öğle yemeğini bile parasızlık nedeniyle yiyemiyor." Millet aç maç idare eder de, cari açık kapatılamazsa ne olacak? Vergi uzmanlarına göre; şimdi ÖTV'si artırılmayan "buzdolabı, çamaşır makinası, elektrik süpürgesi, bulaşık makinası gibi bazı ev eşyalarının" vergilerinin de bir süre sonra artması "kaçınılmazmış". Durum zor ve bakanımızın tansiyonunu da etkiliyor anlaşılan. Aldığı tansiyon ilacı iyi gelmiş ama alerji de yapmış. "Vücutta döküntüler, kaşıntılar, çeşitli yerlere iltihaplar ve şişler olmuş." Neyse, çok iyi doktorlarımız var, tedavi için bazı yöntemler uygulamışlar da yavaş yavaş düzelme başlamış. Sayın Bakanıma geçmiş olsun diyorum ama, doktorlarına bir soruverse; yatıp kalkıp vergi koyan hükümetin yol açtığı toplumsal kaşıntılara karşı da bir tedavi yöntemleri var mı acaba?