Müzikte eskiye olan ilginin artmasını konuşurken İstanbul Arabesque Project, “O günlerde üretilen değerleri şimdi anlıyoruz. Keşke 60-70’lerde Selda Bağcan’lara, Neşet Ertaş’lara sahip çıkılmış olsaydı bugün evrensel olarak da çok başka yerde olacaklardı” diyor

Bağcan ve Ertaş’a kıymet zamanında gösterilmeliydi

BURAK ABATAY @abatayburak

İstanbul Arabesque Project, ‘Sende Kalmış’ ismini verdikleri albümü dinleyicisinin beğenisine sundu. Müziklerindeki 10’uncu yıllarını kutlayan grup, Burhan Bayar ve Şakir Aslan’ın şarkılarını yeniden yorumladıkları bu albümle Müslüm Gürses’in seslendirdiği şarkılara ayrı bir tat katıyor. BCB Müzik etiketiyle yayımlanan albümü konuşmak için Bayar ve grupla Unkapanı’nda buluştuk.


► Bu projenin başlangıcını merak ediyorum. Hem Burhan Bayar hem de Şakir Aslan’a dair nasıl bir izlenceniz vardı? Takip eder miydiniz?
İ.A.P.:
Tabii ki de arabesk müzik dinliyorduk hepimiz. Bu on yıllık bir grup. Kendimiz bu müziği yapmaya başlayana kadar kim bu sözleri yazmış, kim bestelemiş fark etmiyorduk. On yıl önce fark etmeye başladık. Biz arabeskin starlarını sadece Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay sanıyorduk. Ama aslında çok farklı şeyler varmış. Müslüm Gürses’in hayatında hiç beste yapmadığını öğrendim mesela.

► Sizin için nasıldı? Sizin şarkılarınızın çok farklı bir soundla yorumlanması nasıl hissettiriyor sana?
Burhan Bayar:
Satış portalları ortaya çıkınca insanların müziğe ulaşması daha kolay oldu. Çok fazla örnek olduğu için iyi işler daha fazla göze batmaya başladı. Yani benim ve benim akranlarımın şarkılarının hepsi gündemde şu anda. Bunun tek sebebi o zaman bu işin tamamen ruhla yapılması. Para da çoktu, insanların ‘yarın ne yapacağım’ derdi yoktu. Yeni yetişen nesil bu eserlere fazla ilgi gösterdi. Çünkü diğer şarkıların içeriğinde bir şey yok, günlük şarkılar. Son 5 senedir popçusundan, rockçısından, her çeşit alternatif müziği icra eden insanlar bu şarkıları kullandılar. Hem bizim açımızdan iyi oldu hem de müzik piyasasında küllenmiş şeyleri tekrar alevlendirdiler.

► Albüm içerisinde bugüne kadar gün yüzüne çıkmayan şarkılar da var.
B.B.:
Zaman içinde o şarkıların hepsi duyulmaya başladı. Eskiden bir şarkı tutuyordu, öbür şarkıları duyurabilirsen mutluydun yani.

► Peki, İstanbul Arabesque Project’e dair ne düşünüyorsunuz? Nasıl buluyorsunuz onları?
B.B.:
4-5 kişiyle yapılabilecek en iyi müziği yapanlardan bir tanesi olduklarını düşünüyorum. Çünkü zor bir müzik bu. Bir şarkı içerisindeki melodilerden 5 tane pop müzik şarkısı çıkarabilirsin. Grup iyi, yolları da açık. Daha ne olsun…

► Geçmişte hepimizin bildiği, tanıdığı şarkıları yeniden yorumlamak sizde tereddüt yarattı mı hiç?
İ.A.P.:
Grubun isminde ‘project’ olmasını bir şeylerin hâlâ tamamlanmadığı anlamında düşünüyorum. ‘Biz buyuz, bizim sound’umuz da bu’ diyemiyorum. Çünkü biz hâlâ arıyoruz. 10 sene önce bu işi bir grup olarak ilk yaptığımızda, bu işi ilk yapan biz değildik. Ama buna sahip çıkan, bundan gurur duyan tek grubuz.

► Sadece arabesk bağlamında değil de, eskiye dönük bir özlem var. Selda Bağcan’ın yeniden bu kadar gündeme gelmesi, 60-70’ler müziğinin tekrardan birçok farklı türde ele alınabiliyor olması da bir gösterge aslında. Nasıl yorumluyorsunuz bu durumu?
İ.A.P.:
O zaman üretilen şeylerin değerini şimdi anlıyor hale geliyoruz. Yeni üretilen işlerin çabuk tüketilen şeyler olması nedeniyle tükenip gidiyorlar ama eskiler hala baki. Sanatın her dalında da bu böyle aslında. Keşke 60-70’lerde Selda Bağcan’lara, Neşet Ertaş’lara sahip çıkılmış olsaydı bugün evrensel olarak da çok başka yerde olacaklardı. Belki o zaman da biz çok farklı bir taşın altına elimizi koymuş olacaktık.

► Bugünden yarına özgün bir şey bırakmak mı yoksa yarının özgünlüğünü bugün de korumak mı? İkisi arasında bir mukayese yapmak mümkün mü sizce?
İ.A.P.:
’Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir’ diye bir laf vardır. İnsan değiştiği zaman eskiye dönük yapılan işler de değişiyor. Bizim yaptığımız işler de nitekim onlara örnek olabiliyor. Hem geleceği düşünüp hem de geçmişi korumak asıl olayımız.

***

bagcan-ve-ertas-a-kiymet-zamaninda-gosterilmeliydi-650356-1.

YURTDIŞINDA OLMAK HAYALİMİZ


► Dünyada konserler veren bir ekipsiniz. Dışarı çıktığınızda yabancılardan size gelen yorumlar nasıl?
İ.A.P.:
Bizim konserlere gelen insanlar yine Türkler, bir kısım yabancılardan oluşuyor. Ama biz istediğimiz seviyede müziğimizi oraya taşıyabilmiş değiliz şu an. En büyük hayalimiz de zaten yurtdışında da kendimizi tanıtabilmek.

► Türkiye’de bir arabesk algısı vardır. Çok da muteber gösterilmeyen bir algı haline getirilmiştir. Buna dair yorumun nedir? Arabesk kötü bir şey mi?
B.B.: Bakış açısına bağlı aslında, senin nasıl gördüğüne bağlı. Bu müziği yapan adamlar Türkiye’deki en önemli müzisyenler. Bu insanlar popçulara da çalıyor rockçılara da çalıyor, senfonikçilere de çalıyorlar. Aynı insanlarız yani biz. Toplasan 100 kişiyi geçmez bu. Arabesk kötü müdür? Benim için değil. Bu ülkenin genlerinde olan ne varsa bende de var.

► Arabesk 80 sonrası Türkiye’de halkın isyanını bastırmak için kullanılan önemli etkenlerden birisiydi. İnsanlar sokakta sisteme isyan ederken arabeskle birlikte bu ya Allah’a, ya sevgiliye ya da kadere karşı bir isyana dönüştü. Siz ne dersiniz bu tespite?
İ.A.P.:
Duvara ‘Tek yol devrim’ yazmak da bir isyan şeklidir, ‘Ben insan değil miyim?’ yazmak da farklı bir dert anlatma şeklidir. Biz toplumsal sorunlarla çok ilgili bir grubuz. Arabeskçilerden de şarkıları yüzünden hapis yatmış insanlar var. Bir sürü insan var bundan mustarip olan ama nedense arabesk hep iktidarla barışık olarak gösterilen bir müzik türü.

cukurda-defineci-avi-540867-1.