Son günlerde medyamız, eğitim haberlerine merak sardı. Yeni eğitimöğretim yılına hazırlanan halkımızın ilgisine yönelik bu haberler, kimsenin kuşkusu olmasın 15 Eylül'den sonra birden azalacak. Gönül isterdi ki basın...

ÜNAL ÖZMEN / Son günlerde medyamız, eğitim haberlerine merak sardı. Yeni eğitimöğretim yılına hazırlanan halkımızın ilgisine yönelik bu haberler, kimsenin kuşkusu olmasın 15 Eylül'den sonra birden azalacak. Gönül isterdi ki basın, Türkiye'nin bu en sancılı alanına, gündeme denk düştüğü için değil, katkı sunmak için her zaman ilgi göstersin. Bireysel ve toplumsal geleceğimizi biçimlendirmeye yönelik politikalara, eleştirileriyle katkıda bulunsun…

Birgün, yayın hayatına başladığından beri bu konuda gerekli duyarlılığı gösterdi. Özellikle, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ders kitapları politikası ile programların yapılış sürecini dikkatle izledi ve bugün ortaya çıkan sorunları 10, 30 Haziran, 12, 14, 15, 20, 21 Temmuz, 17 Ağustos, 28 Eylül 2004 ve 12 Ocak 2005 tarihli sayıları nda çok önceden müjdeledi!

Bu yazımızda, hazırlık çalışmaları devam ederken, ders programları ile ilgili Birgün’de hangi öngörülerde bulunulmuştu; neler oldu onu irdeleyeceğiz.

UYARILARA KULAK TIKANDI
Birgün, programların yenilenmesi çalışmalarında izlenen yolun doğru olmadığını, hazırlanma sürecinin her aşamasında dile getirdi. Eleştirilerinde, öğrencilerin ilgi ve gereksinimlerinin yeniden saptanması gerektiğini belirtti. Öğretmenlerin görüşüne başvurulup sürece katılımları sağlanmadan programların uygulanma şansının olamayacağını ısrarla vurguladı. Akademik düzeyde ön tartışmalar yapılmadan ve uzun süreli bir saha çalışması gerçekleştirilmeden beklentileri karşılayacak bir programın ortaya çıkamayacağını, aksi halde emek ve zamanın boşa harcanmış olacağını; bu uyarılara dikkat edilmezse yakın zamanda yeni bir program tartışmalarının yaşanması nın kaçınılmaz olduğunu her fırsatta belirtti.

Ancak buna rağmen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, akla en yatkın olan bu yöntemlere kulak tıkayarak programları siyaset malzemesi yaptı. Eğitimin çözüm bekleyen temel sorunları dururken, Temel Eğitimi Destek Projesi kapsamında sağlanan karşılıksız kredilerle satın alınarak çevrilen programları, bakanlığın tek meşgalesi yapıp reform gibi sundu. Kamuoyunun, eğitim sisteminin ürettiği sorunlarına tepkisi sayesinde, eskinin eleştirisi üzerine kurulan her değişim gibi olumsuzluklar görmezden gelindi.

TÜRKİYE'YE UYGUN DEĞİL
Öğrenme ve öğretme etkinlikleri, hedef kitlenin sosyal ve toplumsal özellikleriyle çok yakından ilgilidir. Öğrencinin hazı r bulunuşluk durumunu belirleyen bu koşullar Türkiye'de oldukça farklılıklar göstermektedir. ''Yapılandırmacı'' program, özellikle hedef kitlesinin hazır bulunuşluk durumunu gözetmek zorundadı r. Çünkü yapılandırmacılık, öğrenenin yaşantısından hareket ettiğini iddia etmektedir.

Türkiye nüfusunun büyük bölümü şehirde yaşıyor olmasına rağmen, kırsal kesim, öğrenci nüfusun yoğun olduğu bölgeler, özelliğini korumaktadır. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır, Mersin gibi illerin varoşlardaki öğrenci nüfusu, kent olanaklarından yararlanamamaktadı r. Bu sosyal ve toplumsal farklılığın yanı sıra, coğrafi farklılıklar da öğrenme, öğretme ve hazır bulunuşluk durumunu etkilemektedir. Ancak yeni programlar, belirttiğimiz bu farklılıkları gözeterek hazırlanmamıştır. Daha çok kentli ve belli olanaklara sahip okullarda kullanılabilecek programlar hazırlanmıştır.

ÖNGÖRÜ GERÇEK OLDU
İlköğretim programları, pilot okullardaki deneme uygulamalarından sonra, 2006-2007 öğretim yılında yürürlüğe sokulması gereken programlar, bakanlığı n aceleci tutumu nedeniyle; öngörülen bütün sonuçlarına rağmen bu öğretim yılı yürürlüğe sokuldu. Milyonlarca ders, öğrenci çalışma ve öğretmen kitabı hazırlandı.

Sonunda öngörülen bütün sakıncalar gerçekleşti. Ders kitapları gereken özen gösterilerek hazırlanamadı. İncelenmesi yetkin olmayan elemanlar tarafından, kısa sürede hata ve çelişkili tespitlerle gerçekleşti.

İşte değişiklikler
Talim ve Terbiye Kurulu, ocak ayında yaptığı kapsamlı değişiklikten sonra en kapsamlı değişikliği ağustos ayında yayımladı. Yayımlanan "düzeltme'' raporunda, gerekçe şu ifadelerle açıklandı:

 » Pilot ilköğretim okullarındaki öğretmenlerin, yöneticilerin, müfettişlerin, öğrencilerin ve velilerinin görüşlerini yansıtan İl Değerlendirme Raporları,
 » EARGED tarafından yapılan araştırma raporu,
 » MEB İlköğretim Genel Müdürlüğü ile Hizmet İçi Eğitim Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen hizmet içi eğitim kurslarında müfettiş, öğretmen ve yöneticiler tarafından komisyona iletilen görüşler,
 » Özel eğitim kurumlarında görevli öğretmen, yönetici ve öğrenci velileri görüşleri,
 » Üniversitelerden, akademisyenlerden ve Sivil Toplum Örgütlerinden gelen görüşler.

 Bu gerekçelerle ilköğretim Hayat Bilgisi, Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji Eğitimi programlarında önemli değişikliğe gidildi. Birçok kazanım (konu) değiştirilirken bazı eklemeler ve çıkarmalara da gidildi. Programların mantığını kavramamızı sağlayan kazanımlara ait çok sayıda açıklama ve etkinlik üzerinde değişiklik yapıldı.
 Değişiklikler, düzeltmenin ötesinde programların yeniden yazıldığını, yani Birgün'ün öngörüsünün gerçek olduğunu gösteriyor.
 Tüm tanıtım materyalleri boşa gittiği gibi hazırlanan binlerce ders, öğrenci çalışma ve öğretmen kılavuz kitabı öğrencinin eline geçmeden ‘eski kitap’ oldu. Yani önümüzdeki öğretim yılında program başka ders kitabı başka olacak.

Birgün’ün öngörüsü
Peki pilot uygulama niye yapılır? Uygulamadan kaynaklı aksaklıkları tespit etmek için. Demek ki bu programlar değişecek. Kısacası, uygulanamayan bir programın 'uygulamadan kaynaklı' sorunları tespit edilecek, ancak bu sorunların çözümü kitaplara yansımayacak.
 (28 Eylül 2004 tarihli eğitim sayfasından)