Balmumundan kanatlar ve Daidalos

Yunus Emre Ceren

Eski Yunan mitlerinde sürekli bir başa dönüş veya sürekli bir birbiriyle ilişkilendirme vardır. Bu mitolojiler haliyle Ege’nin iki yakasında ve ortasında kümelenen adalarda sürüp gider. Ege Denizi’ne ismini veren Aigeus ve Theseus hikâyesi de bu devam eden ve birbiriyle ilişkili anlatılar arasında yer alır. Tıpkı diğer mitlerde olduğu gibi bunda da hikâyeye konu olan mekânın anlatısı başka kahramanlarla sürüp gider. Ege isminin kökeni anlatısındaki hikâye Atina’da başlayıp Girit’te devam eder ve tekrar Atina’da sonlanır. Bunun bir benzeri de Daidalos ve oğlu Ikaros’un hikâyesinde de görülür.


***

Apollodoros, Hyginus vb. mitolojik hikâye yazarlarına göre Atina’da Daidalos adında bir mimar, heykeltıraş ve mekanik aletlerin mucidi, kısacası çağına damgasını vurmuş bir sanatçı yaşar. Antikçağ’ın büyük bir kısmında sanatkâr ve zanaatkârlara ilham vermiş, hatta Rönesans’ta dahi ustalığına dair mitolojisi büyük sanatçılar tarafından sürdürülmüş bir kişidir bu Daidalos. Çoğu sanatkâr tarafından da usta olarak anılır. Kendisine uçuk kaçık mekanik aletlerden, Platon’un Menon diyalogunda söz ettiği canlı heykellere kadar pek çok çılgın iş atfedilir, adeta maddeye can verdiği iddia edilir. Ailesine dair türlü köken rivayetleri vardır, ancak kendisi soyuyla değil icraatıyla adını duyurur.

***

Daidalos, Atina kentinde çalışır, kente ve soylulara hizmet eder. Çırağıysa kız kardeşi Perdiks’in oğlu Talos’tur. Talos genç yaşına rağmen dayısını kıskandıracak kadar hünerlidir, hemen hemen her konuda dayısından daha ustaca işler sergiler, o ise yeğenini kıskanır. Daidalos, Talos’un tırtıklı ve yılana benzeyen çenesinden esinlenerek testereyi icat eder ve o gün kıskançlığının verdiği öfkeyle onu Akropolis’in tepesinden aşağı iter. Yeğeni oracıkta ölür, ancak cinayet ortaya çıkar ve mahkemede Atina yasalarınca sürgün cezasına çarptırılır. Daidalos hükmünü giymeden Girit’teki Kral Minos’un yanına kaçar; onun baş mimarı ve heykeltıraşı olur. Minos’a eşinin âşık olduğu boğa konusunda tahtadan bir inek yaparak, bu boğa ile Minos’un eşinden doğma yarı boğa yarı insan yaratık Minotauros’u kapatacak Labyrinthos’u inşa ederek türlü türlü yardımlarda bulunur. En son da bu Minotauros’u öldürüp Atina’yı kurtaracak Theseus’a, kralın kızı Ariadne üzerinden çıkışı gösterecek bir ip vererek yardım eder.

Daidalos’un trajedisi de burada başlar. Minos düşmanına yapılan bu yardımı öğrenince, düşmana yardım ve yataklıktan aynı Labyrinthos’un içine Daidalos’u ve bir saray hizmetçisinden olma oğlu Ikaros’u kapatır. Kendi icadıyla var olmuş Minotauros’u kapatmak için kendi inşa ettiği yerde hapsolan Daidalos Usta, buradan çıkmanın türlü yollarını arar. Yaşadığı dönemden itibaren çağlar boyunca deha olarak görülen Daidalos en sonunda bir yolunu bulur. Karadan çıkmanın imkânsızlığını bildiğinden bu çıkmazdan uçarak kurtulmayı düşünür. Bir rivayete göre etraftaki sepetçi söğüdünden, bir rivayete göreyse Labyrinthos’a düşen kuşların tüylerinden bir çift kanat yapar. Kanatları balmumuyla tutturur; birini kendi alır, diğerini ise oğluna verir. Oğluna “ne çok yüksekten ne de çok alçaktan uç” der. Sonrasında berabere göğe havalanırlar. Çıktıkları labirentten sonra uçmanın da verdiği özgürlük duygusuyla doğaya meydan okuyan Ikaros, babasının telkinini unutur ve yükseldikçe yükselir. Doğayı alt ettiğinden emin bir halde güneşi zapt edecekmişçesine gözünü oraya diker. Güneş Tanrı Helios ise bu kibre sessiz kalmaz, kendisini hor gören Ikaros’un kanatlarındaki balmumunu kendisine her yaklaştığında daha da eritir.

***

Kanatsız kalan Ikaros tepe taklak altındaki denize doğru düşmeye başlar. Ege Denizi’ndeki Sisam Adası olarak da bilinen Samos Adası civarında denize çakılır ve orada ölür. Düştüğü denize Ikaros Denizi, cesedinin vurduğu kıyıya ise Ikaria Adası adı verilir. Daidalos Usta ise oğlunun aksine kanatlarını iyi kullanır ve Girit’ten ta Sicilya’ya kadar uçar. Sicilya’da Cumae şehrine yerleşir ve bu defa da Kral Kokalos’un sarayında mimar olarak çalışır. Kral Minos ise tutsaklarının kaçmasına kızgın bir şekilde şehir Daidalos’u arar ve en sonunda Kokalos’un sarayında olduğunu duyar. Bir hışımla Sicilya’ya giden Kral Minos Daidalos’u ister ve Kral Kokalos, kendisine Daidalos’u teslim edeceğini söyler ve konuğunu evinde ağırlar. Minos sıcak banyo yaparken Kokalos’un kızları Kral Minos’u kaynar suyla haşlayarak öldürür. Daidalos ise minnettarlığını tüm Sicilya’ya saraylar yaparak gösterir.