Yeniden kirleniyor Haliç. Gazete haberi. Kıyıları ölü balıkla dolu. Haliç

Yeniden kirleniyor Haliç. Gazete haberi. Kıyıları ölü balıkla dolu. Haliç mi ağlamalı balıklar mı ? Yeniden sahne alıyor şeriatın imam hatip kolu. Ülkemin kaderi.İmam valiye mi ağlamalı, imam yargıca mı? Haliç'ten mi korkmalı , ölü balıktan mı? İmam validen mi korkmalı, imam yargıçtan mı?

Bir yandan baharın kokusunu soluyorum. Bir yandan ılımlı İslamı kokluyorum.

"İmam başbakanı içine sindiremeyen" Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok için savcıları göreve çağıran Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'e şaşırıyorum.

Vergi kaçıran, sahte belge düzenleyen, memuriyet nüfuzunu kötüye kullanan, mal varlığını açıklamayan ,hazine arazine el koyan, özelleştirmeden mal kaçıran , dokunulmazlıkların kaldırılacağı sözünün üstüne yatan onca devlet ve siyaset adamı varken Türkiye Barolar Birliği Başkanı için suç duyurusu yapmanın adını koyamıyorum.

***

Siyaset teorisinde de pratiğinde de bu pişkinliğin adı var elbette.Bilen bilir,yazan yazar.Ben de biliyorum ama yazamıyorum.Çünkü ben Rahşan affıyla cezası ertelenmiş bir suçluyum.

"Söz bir kez daha bitti.." diye başlayan 8 Şubat 1997 tarihli eski bir yazı var önümde. Üstünde kocaman imzam, dosyamda ertelenmiş onbeş ay kadar kesinleşmiş hapis cezam.

Ne demişim, ne yazmışım, ne söylemişim?

Türkiye halkının bir kez daha şeriat kılıcı ile tank paleti arasında seçim yapma noktasına getirildiğini yazmışım. İyi yazmışım.Şeriatın utancından da, tankların kamburundan da artık kurtulmak gerektiğine söylemişim. Gerçeği söylemişim. Sokaklara çıkmak, alanları doldurmak, belki daha çok dayak yemek, belki daha çok ölmek gerektiğine değinmişim. Doğruya değinmişim.

***

Bir de " Necmettin Erbakan'nın Başbakan, Şevket Kazan'ın Adalet, İsmail Kahraman'ın Kültür, Necati Çelik'in Çalışma bakanı olduğu bir ülkenin yurttaşı olmaktan utanıyorum.Tansu Çiller'in, Meral Akşener'in, Bekir Aksoy'un yönettikleri bir ülkenin yurttaşı olmaktan eziklik duyuyorum" demişim.

Yanlış yapmışım.

Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın "yanıt hakkını kullanmadan açtığı ceza ve tazminat davasından" hüküm giymişim.

Siyasetten şeriatı, demokasiden tankları arındırmak için arkadaşlarımı, dostlarımı, işçileri, köylüleri, memurları, öğrencileri, öğretmenleri, avukatları, yargıçları, mimarları, mühendisleri, doktorları, eczacıları, emeklileri, dulları, yetimleri, gençleri, yaşlıları, partileri, sendikaları, dernekleri, yoksulları, varsılları, gazetecileri, yazarları, sanatçıları, anneleri, babaları, bakkalı, kasabı, sütçüyü, fırıncıyı, şoförü, sanayiciyi ve işadamını eyleme çağırmışım.

Yanlış yapmışım.

Görmeyenlerin, duymayanların, karışmayanların, aldırmayanların, alkışlayanların, gelene ağam gidene paşam diyenlerin onlar olduğunu unutmuşum.

Bundan sonra bende dilimi tutarım, bundan böyle bende kendi kendime utanırım. Kendim ağlarım, kendim gülerim.Savcıları göreve çağıran AKP'li devlet bakanına sadece "sevsinler seni" derim.