İzmir’de ihraç edilmiş bir grup akademisyen Türkiye İnsan Hakları Vakfı çatısı altında yürüttüğü “Zor Koşullar Altında İnsan Hakları Aktörleri Olarak Akademisyenlerin Desteklenmesi” projesinin sonuçlarını paylaşmak üzere Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliğinde basın toplantısı gerçekleştirdi

Barış Akademisyenlerini destekleme projesi tamamlandı

ARDA ÖZARDA

“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları gerekçesiyle 2017 yılında ihraç edilen bir grup akademisyen, Türkiye İnsan Hakları Vakfı bünyesinde “Zor Koşullar Altında İnsan Hakları Aktörleri Olarak Akademisyenlerin Desteklenmesi” projesinin sonuçlarını açıkladı. Proje sonuçlarında akademisyenlerin sosyal haklarından, sağlık haklarından, itibarlarından ve eğitim haklarından mahrum bırakıldığı belirtiliyor.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan proje koordinatörü Zeynep Özen Barkot, 2 yıl boyunca yürütülen projenin genel çerçevesini anlattı. Barkot, “Projemizin üç temel hedefi bulunmaktadır. 1.Baskı gören ve ihraç edilen akademisyenlerin korunması ve güçlendirilmesi 2.İhraç edilmiş akademisyenlerin çalışmalarının desteklenmesi ve insan hakları mücadelesine katılım kapasitelerinin arttırılması 3.İnsan hakları alanında çalışan akademisyenler ile sivil toplum aktörleri arasında yeni bir işbirliği modelinin geliştirilmesi” diye konuştu.

Projenin hangi konular üzerinde durduğundan bahseden Nermin Biter de, “Proje sürecinde önce barış akademisyenleri vakasında yaşananları ardından 2 yıl süren OHAL uygulamaları ve KHK’lerle gerçekleştirilen akademisyen ihraçlarını ve Türkiye’nin akademik ortamında üniversitelerin kurumsal bünyesinde oluşan tahribatlar ele alındı” dedi.

ÜNİVERSİTE YÖNETİMLERİ BASKIDA ÖZERK BİR KONUMA GELDİ

Eğitim alanında tahribatların olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Serdar Tekin ise, “Barış akademisyenleri vakasında OHAL döneminde 55 devlet üniversitesinden 391 imzacı olmak üzere toplam 406 imzacı akademisyen KHK’yle kamu görevinden ihraç edilmiştir. OHAL uygulamalarında ise 15 vakıf üniversitesi KHK ile kapatıldı.3 bin 41 akademisyen üniversite sisteminin dışına itildi. Devlet üniversitelerinden ihraç edilen akademisyen sayısı 6 bin 55 kişiyi buldu. Bunlar eğitim sistemi için çok acı rakamlar. Ayrıca üniversitelerde iktidarın yarattığı baskı ile eş güdümlü bir ortam oluştu. Üniversite yönetimleri baskıda özerk bir konuma geldi” diye konuştu.

İHRAÇ EDİLEN AKADEMİSYENLERİN YARISINDAN FAZLASI GÜVENCESİ ÇALIŞIYOR

Akademisyen ihraçlarının hukuki sosyal ve ekonomik sonuçlarına odaklanan saha araştırmasını yürüten Lülüfer Körükmez de, “Araştırma, ihraçlar sürecinde yaşanan her bir hak ihlalinin yeni bir ihlale yol açtığını, bir başka deyişle ihlallerin döngüselliğini ortaya koymaktadır. İhraç edilen akademisyenlerin ve ailelerin damgalanması, akademisyenlerin elektronik medyada, sosyal medyada ve yazılı basında hedef gösterilmeleri, tehditlere maruz kalmaları, eğitim haklarının ellerinden alınması, çalışma haklarının, adil gelir haklarının, sosyal güvenlik haklarının ellerinden alınması gibi hak ihlalleri yaşanmıştır. Aynı zamanda ihraç edilen akademisyenler 5 ay süre ile işsiz kalarak ekonomik kayıplara da maruz kalmışlardır. Projenin sonuçlarına göre akademisyenlerin, yüzde 53,9’u güvencesi çalışmakta ya da yarı zamanlı ve düşük ücretli işlerde çalışmaktadır. İhraç edilen akademisyenler çok büyük akademik kayıplarda yaşadılar. Akademisyenlerin yüzde 63,8’i çalışma yapacak kaynaklara ulaşamamaktadır. Kurullarda görev alamamaktadır. Tabiri caizse akademisyenler ‘Dokunan yanar’ olarak görülmekte” dedi.

Son olarak Feride Aksu Tanık şunları söyledi;

“İhraç edilen akademisyenler güvenlik, barınma, beslenme gibi temel gereksinimlerle ilgili tehditlerle fiziksel ve ruhsal sağlıklarını kaybetmeye başlamışlardır. Akademisyenlerin üçte ikisi ruhsal sağlık sorunları ile boğuşmaktadır. Akademisyenlerin sadece sağlık hakkı değil sağlığa erişim hakları da engellenmiştir.10 akademisyenden birinin sağlık güvencesi bulunmamaktadır. Sağlık kurumlarına başvuran akademisyenlerden yüzde 47,4’ü depresyon, yüzde 31’i anksiyete bozukluğu, yüzde 20,7’si travma sonrası stres bozukluğu, yüzde 12,1’i kas iskelet sistemi hastalıkları ve yüzde 9,5’i hiper6tansiyon tanısı almışlardır.”