Sağcıların Küçük Amerika özlemi ve söylemi, açılım olmadı, milli ve yerliyi bari biz kapatalım zihniyeti, barış özlemini, yine ve yeniden, savaş pozisyonu gerekçesiyle, örselemiş oldu. İktidar ve medya ortaklığı, asker odaklı dizileri, gündelik hayatımıza böylelikle soktu

Barış, hepimiz tezkereyi alınca gelecek!

Alper Turgut

Sosyal medyada denk gelmişsinizdir, çoğu troll işi olsa da, televizyon karşısına geçip, Diriliş dizisini, ateşli silahla, ok ve yayla, kılıçla, adeta kendinden geçerek seyreden ahalinin pozlarını… Hele biri, resmen tuhaflığın dibi, koca adam, oyuncak ata binmiş, elinde bıçak ve elbette pürdikkat… Gül ve geç birader diyebilirsiniz ha, misal kefen giyenlere, Noel Baba kuklasını hacamat edenlere, eylem diye, ağzına turp yerleştirenlere, portakalı önce delik deşik edip, ardından suyunu lıkır lıkır içenlere, sadece Ramazan ayında, Çinli diye, tüm Uzak Doğuluları dövmeye yeltenenlere, olduğu gibi…

Kara mizah, başımızın tacı olsa da, militarizm çılgınlığı, öyle kahkaha atılacak bir şey değil, yani güler yüzlü, hoşsohbet komşu teyzenin, bünyesini, Amok koşucusuna çevirmesi, merdivenleri oflaya poflaya anca çıkabilen tonton bakkal amcanın, aniden Akıncılar’a dönüşmesi, mülayim ve sevecen diye bildiğimiz tiplerin bile, gazla çalışıp, devamında kelleyi koltuğa alıp, Serdengeçti’ye evrilmesi, tebessümü bile dondurur zamanla, bilesiniz! Sanal dünya, yalan dünya, eyvallah, peki, niye bunca yaygara, neden vaveyla? İşte asker milletiz ezberi, sivil hayatta bu denli karşılık bulursa, barış diyen herkesin yaftası da, vay hain terörik olur, pis anarşik olur haliyle…

Ha! Savaş değil, terör bu denebilir, zaten karşı tarafın melek olduğunu, masum bir bebek olduğu kim söyledi (her türden tarafgir, mevzu dışıdır), emperyalist-kapitalist devletlerin, silah satarak, hibe ederek, herkesi, kendi silahlarıyla, vuruşma pozisyonuna sokması, sizce kimin işine gelir? Suriye politikasının yanlışlar üzerine kurulduğundan bahis açanlar, senin düşmanın değil, aksine dostundur, mantıklı ve vicdanlı bir insanın, iyiye iyi, kötüye kötü deme hakkı vardır, susma hakkı ise yoktur, kesinlikle…

Çok, çok eski zamanlarda, vahşi savaşçılar yaşarmış, kuzeyin büyük ormanlarını mesken eyleyen, bu barbarlar, bir tür mantarın etkisiyle, kendilerinden geçer, vahşi hayvanların kanını içtikleri ritüellerle, kendilerini bilerlermiş, hayvan postunu da üstlerine geçirdikten sonra, ta ki ölene dek, öldürmeye hazır hale gelirlermiş. Cihanı zapt etmeyi hedefleyen, düzenli orduları ve askeri taktikleriyle meşhur lejyonlarıyla, koskoca Roma İmparatorluğu bile, Berserker denince, dizlerinin bağı titrermiş. Taktik, maktik yok, bam bam bam, harbiden ne yapsın ezberi bozulan? Hah! Gözlerini kan bürümüş Berserker ile karşı karşıya kalmış, bir cicili bicili Romalı, ölümle kol kola yaşayan gladyatör değil ya, arenada bir başına ve silahsız kalmışçasına, sendrom modunu açacak elbette. Dizi izlerken, usta bir savaşçıya, profesyonel bir paralı askere dönüşen, klavyede de Berserker olmaya meyil edecek, haliyle. Sonra çoğunluk olmanın hazzıyla, iyice galeyana gelecek, karşıt görüştekileri bırak, herhangi bir paylaşımda bulunmayanı da düşman ilan edecek, hedef gösterecek, kendince fişleyecek. Ne yani, sizce abartıyor muyum? Televizyondaki program yapan bir grup dedikoducunun, savaşa destek olmayan ünlüler diye, insanları hedef tahtasına oturtmasının, zaten abartılı bir yanı yok, değil mi?

Bordo Bereliler Afrin adlı film çekilirken, Afrin operasyonunun başlaması da tuhaf değil, devlet ve iktidar destekli, Mehmetçik Kut’ül Amare dizisinin ilk bölüm finalinin, ahalinin asker yanını coşturması, gazaya çağırması, şehadeti kutsamasının ardından, harekâtın başlaması da hayli normal sonuçta, algı mühendisliği diye bir şey yok hayatta, her şey hayatın doğal seyri, en nihayetinde. Zamanlama manidar da diyemeyiz, kesin o da yasaktır. Oylar düşüyor, anketler, hoşa gitmiyor, bakınız ilk kez terör değil, ekonomik sıkıntılar, birinci sıraya yerleşmiş insanların tehlike ve tehdit sıralamasında, bunları da konuşmamalı, milli birlik ve bütünlüğü bozan şey, ne gereksiz uygulamalar, ne de mevcut yanlış planlardır, sadece ve sadece eleştiridir, oh ne güzel dünya!

Şimdi parlak ve sivri zekâlılar, ama ABD’nin de tonla militarist filmi, sürüsüne bereket benzer içerikli dizileri var diyecektir, belki de çoktan söylemişlerdir, bilemem. Lakin ABD’nin dünyanın jandarmalığına soyunma karşıtı söylemlerinizle, çelişmiyor mu bu sahiplenme şekliniz, senelerden beri, solcular, ABD emperyalizmine dur deme cüret ve dirayetindeyken, harbiden siz neredeydiniz canım ciğerim? Sizlerin ABD yancılığınızın bedelini, solcular, kan ve can bedeli ödedi, yanılıyor muyum? Bağımsız, özgür, eşitlikçi ve adil bir memleket olalım dediniz de, hayır mı dedik?

Kandırıldık, aldatıldık diyeceğinize, bize kulak verseydiniz azıcık, hiç olur muydu sonumuz böyle?

ABD, tüm savaş aygıtlarını, Hollywood’un da, televizyon sektörünün de hizmetine sokmuştur, seve seve, isteye isteye…

Çünkü bu propaganda, dünyanın anasını ağlatan silah sanayisinin de, işine gelir, dünyayı yönetmeyi arzulayan dar çevrelerin de. Hatta dünyada yenecek düşman kalmayınca, uzaylılar karşısında kazanan deniz piyadeleriyle ilgili film çekecek kadar, telkinin dozunu artırırlar. Sağcıların Küçük Amerika özlemi ve söylemi, açılım olmadı, milli ve yerliyi bari biz kapatalım zihniyeti, barış özlemini, yine ve yeniden, savaş pozisyonu gerekçesiyle, örselemiş oldu. İktidar ve medya ortaklığı, asker odaklı dizileri, gündelik hayatımıza böylelikle soktu.

Evet, kısa bir süre önce biten İsimsizler dizisi misal buna örnekti, hala süren Söz ve Savaşçı dizileri de. Devletin televizyonu da, eskiye dair savaşları, ekrana getirmekte, hatta ikinci dünya savaşının cephelerinin, teker teker diziye çevrileceğini duydum, yani bu yeni akım, tam gaz sürecek, besbelli. Özetle; militarizm çok güzel, gelsenize…


Memleketin başına tonla çorap ören bu cemaat şeysi de, militarist dizilerle, algı aşındırmaya çabalıyordu yahu, itinayla nifak tohumları ekiyor, kardeşliğimizi biçiyordu. Çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet, televizyonun kaderi olmasın derken, hop silahların, zırhlıların, mühimmatın gövde gösterisi de eklendi üstüne… Kamuflajları kuşandık, yediden yetmişe, görev belgelerimizi aldık, ölmeyi, öldürmeyi oyun sandık. Terhis ne vakit, inanın bilmiyoruz, dört gözle tezkereyi bekliyoruz. Barış gelecek diye, hala ve ısrarla şafak sayıyoruz.