2002’den beri İstanbul’da yaşayan müzisyen Yinon Muallem’in yeni kitabı “İstanbul-Tel Aviv” Paloma Yayınevi etiketiyle çıktı. Kültürlerarası yolculuğun hayatına ve müziğine olan etkilerini gördüğümüz kitabı üzerine Yinon Muallem ile konuştuk.

Barış ve hoşgörü insanlığın tek şifası

Öykü ÖZFIRAT

Türkiye’de ve dünyada önemli festivalde, birçok başarılı konserlere imza atan Yinon Muallem’le içinde müzik, kitap ve ona ilham coğrafyanın olduğu keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

► Müzik ve İstanbul hayatınıza ne zaman girdi?
Aslında küçük yaşta müziğe piyano çalarak başladım, bunu sürdürmedim ama ilk gençlik döneminde latin perküsyon ile tekrar müziğe döndüm, ailemin köklerinde arap kültürü de olduğu için özellikle babamın dinlediği müziklere de kulağım aşinaydı, sonra ud ile tanıştım. Bu aleti çalmayı öğrenmek istedim. O nedenle ilk defa Türkiye’ye geldim, o zaman çok genç olan Yurdal Tokcan’ı buldum ve ondan ud dersi almaya başladım. Dost olduk güzel zamanlar geçirdik, ardından İstanbul Sazendeleri ekibi olarak bir teklif aldım birlikte çalmak için. Bu hayatımın dönüm noktalarından biri oldu ve böylece İstanbul’a yerleşme kararı aldım.


► Türkiye ve müzikleriyle tanışmanız nasıl oldu?
Yaptığım müziğin çıkış noktası aslında dünya müziği olarak adlandırılan müzik, yani farklı kültürlerin ve birikimlerin bir sentezi, duyduğum müzikleri oluşturan aletler, tanıştığım müzisyenler bu konuda bana iyi bir kaynak oluşturdu, bestelerimi ud ile yapıyorum mesela, perküsyon konusunda önce latin perküsyon çalarak başlamıştım ancak yaptığım seyahatler özellikle farklı türleri de öğrenmemi sağladı, Hindistan’da kalmıştım bir dönem, oranın zengin kültürü çok etkiledi elbette, bendir çalıyorum ayrıca, albümlerimde kendi bestelerimin yanı sıra özellikle Türk müziği makamları ve bestelerine de yer veriyorum, oğlumun adı da hatta Rast Jan. Türk müziği ve kültürünü seviyorum, babam Iraklı. Bağdat’ta doğup büyümüş. Arap kökenli yani. Öncelikle ilk albümümde yaptığım Türk müziği bestelerim var. Türk müziği çok zengin bir içeriğe sahip . Osmanlı müziği var, tasavvuf var, sufi var, Roman, halk müziği var. Müziğimde çok farklı stil ve tarzlar var, bunların hepsi bana ilham verdi ve vermeye devam ediyor.

► "Falafel Caz" kalıbını biraz açar mısınız? Yaptığınız müziği nasıl tanımlarsınız?
Aslında müzikleri kalıplara sokmayı ya da kısıtlayıcı tanımlamaları sevmiyorum ama bu terim bana da uyuyor, benim için doğunun gizemli seslerini Batı’nın enstrümanlarıyla buluşturan, kültürleri birleştiren etnik müzisyen deniliyor. İsrailli ünlü basçı Avishai Cohen ve başka müzisyenlerin müziğinde ortaya çıkan bir terim, Akdeniz etnik müziği ve oryantal makam müziği tarzını Batı yani klasik caz ile birleşiminden oluşan yeni bir müziği tanımlamak, bir nevi füzyon diyebiliriz.

► Kitabınız "İstanbul- Tel Aviv" okuyucu ile buluştu. Böyle bir kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Hayatımın farklı dönemleri iki farklı ülkenin kültürü arasında geçti. 2002’den itibaren İstanbul’da yaşıyorum. Burası büyük ve kozmopolit bir metropol. Bu süreç uzun bir yolculuk aynı zamanda, bu yolculukta manevi ve ruhsal yönden çok şey öğrendim; kendimle, hayatla, müzikle, müzisyenlerle, kültürlerle ve insan olmakla ilgili... İstanbul çok ilham verici benim için, Türk kültürünü, seslerini seviyorum. İki farklı kültür yaşamıma zenginlik katıyor; elbette çok şeyler yaşadım iyi, kötü, güzel anlamında, gerçekten samimi duygularımla dürüst bir şekilde özellikle etkilendiğim ve müzik dışında da kendimi ifade etme isteğim vardı. Bu kitap önce yurtdışında yayımlandı, Türkçe basılması biraz zaman aldı, çevirisi ve editörlüğü yapıldı, araya pandemi de girdi, Türkiye’de ilk kitabım ancak yurtdışında çıkan bir de romanım var, adı ‘Deep Inside a Broken Violin’

► Kitapta 2002'den bu yana yaşadıklarınızı anlattığınız bölümlere şarkılar da eklemişsiniz. Bu şarkıları neye göre seçtiniz?
Evet okuyucular kitabı okurken adrese girerek bu kitabın yazılma nedeni olan dönemlere ait şarkıları dinleyebilirler, bu şarkılar yaptığım albümlerde de yer alıyor, yaşadığım ve etkilendiğim şeyler bestelerime ilham veriyor.

Ortadoğu'nun içinde bulunduğu sosyal ve siyasal durum sizi ve müziğinizi nasıl etkiliyor?
Her anlamda etkiliyor aslında. Tüm dünya her geçen gün çok zorlu bir süreçten geçiyor ve benim gibi kültür sanat sektöründe yer alan kişiler için barış ve hoşgörü önemli. Bir dönem İstanbul’da İsrail kültür ateşesi olarak çalıştım ve o dönem bu etkiyi daha yakından gördüm, gündemin yaşattığı olumsuzluklara dair duygularım bestelere dönüşüyor doğal olarak, barışa dair ya da son single ‘Heal’ (şifa) gibi..

***

Kendimi yazarak da ifade etmek istedim

İstanbul çok ilham verici benim için. Türk kültürünü, seslerini seviyorum. İki farklı kültür yaşamıma zenginlik katıyor. Elbette çok şeyler yaşadım iyi, kötü, güzel anlamında, gerçekten samimi duygularımla dürüst bir şekilde özellikle etkilendiğim ve müzik dışında da kendimi ifade etme isteğim vardı. Bu kitap önce yurtdışında yayımlandı, Türkçe basılma Türkçe basılması biraz zaman aldı, çevirisi ve editörlüğü yapıldı, araya pandemi de girdi