Silah endüstrisinin temsilcilerini ve güvenlik bürokrasisini buluşturan Münih Güvenlik Konferansı protestolar ile başladı. Ukrayna savaşının gölgesinde düzenlenen konferansın raporuna göre Batı’nın baş düşmanı Pekin.

Baronlar Münih'te
Zelenski, konferansa Ukrayna’dan bağlandı

DIŞ HABERLER SERVİSİ

Rusya ile Batı dünyası arasındaki Ukrayna savaşı tüm şiddetiyle devam ederken silah ve güvenlik endüstrisinin Davos’u sayılan Münih Güvenlik Konferansı dün başladı. Egemenlerin askeri stratejileri tartıştığı, yeni güvenlik konseptlerinin belirlendiği bu yılki zirve Ukrayna’daki savaş nedeniyle her zamankinden de önemli. 1963’ten bu yana her yıl şubat ayında Almanya’nın güneyindeki Bavyera eyaletinin başkenti Münih’teki tarihi Bayerische Hof Otel’de düzenlenen zirve pek çok mesele karara bağlanıyor, stratejiler belirleniyor ve dünyaya şekil verecek kararlar alınıyor.

Bu sene 59’uncusu düzenlenen ve 19 Şubat’a kadar sürecek konferansta Rusya-Ukrayna savaşı, Batı ile Çin arasındaki ilişkiler, enerji arzı ve güvenliği, gıda güvenliği, NATO ittifakının genişletilmesi, çip tedarik zinciri, savunma harcamaları, iklim krizleri, teknoloji konusunda düzenlemeler ve siber güvenliğin masaya yatırılacak.

RUSYA VE İRAN YOK

58’nci konferansı boykot ederek katılmayan Rusya hükümeti bu sene davet edilmedi. Ancak ülkedeki çok sayıda tanınmış muhalif isim davetli listesinde yer aldı. Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen, İran’dan da yetkililerin davet edilmediğini duyurdu.

Konferansa aralarında ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen dahil olmak üzere 40'tan fazla hükümet ve devlet başkanı ile yaklaşık 100 dışişleri ve savunma bakanının katılması bekleniyor. ABD'den geniş katılım gösterilen konferansın katılımcıları arasında uluslararası şirketlerin üst düzey yöneticileri, akademisyenler ve "sivil toplum örgütü" temsilcilerinin Baronlar Münih'te Silah endüstrisinin temsilcilerini ve güvenlik bürokrasisini buluşturan Münih Güvenlik Konferansı protestolar ile başladı. Ukrayna savaşının gölgesinde düzenlenen konferansın raporuna göre Batı’nın başdüşmanı Pekin de bulunduğu 400'ün üzerinde davetli de yer alıyor. Çin'i ise Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkezi Dış İlişkiler Komisyonu Direktörü Vang Yi konferansta temsil edecek. Batılı liderlerin yoğun ilgi gösterdiği 3 günlük konferansa, Ukrayna'dan üst düzey bir heyet katıldı. Ayrıca Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, video konferansla salona hitap etti. Zelenski, Rusya'nın saldırganlığı karşısında "acele edilmesi" çağrısında bulundu. Savaşta zafer kazanacaklarından hiçbir şüphesi olmadığını söyleyen Zelenski, "Özgürlük bir taviz konusu olabilir mi, asla ama asla hayır" diye konuştu.

TANKTA ‘U’ DÖNÜŞÜ

Zelenski’nin ardından konuşan ev sahibi Almanya’nın Başbakanı Olaf Scholz ise günlerce ayak direyip Washington’un baskılarına dayanamadığı için kabul ettiği tank konusunda değindi. Şansölye, ellerinde muharebe tankları olan müttefiklerin bunları "hemen" Ukrayna'ya göndermesi gerektiğini ifade etti.

Scholz, “Bu tür muharebe tanklarını gönderebilecek olanlar bunu gerçekten şimdi yapmalı” diyerek ülkelerin bu konuda harekete geçmesi için yoğun bir çalışma yürüteceğini vurguladı. Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron da “Rusya’yı masaya geri dönmeye zorlamalıyız” dedi.

NÜKLEER TEHDİDE DİKKAT

Konferansın raporu ise önden yayımlandı. Rapora göre; “Otokratik rejimlerle kıyasıya sistemik rekabetin yaşandığı bir çağda demokratik dayanıklılığı güçlendirmek için yeniden tasavvur edilmiş liberal, kurallara dayalı bir uluslararası düzene ihtiyaç var. Ancak egemen bir devlete yönelik acımasız ve sebepsiz işgaliyle Moskova, İkinci Dünya Savaşı sonrası düzenin temel ilkelerine de saldırı düzenledi. En önemlisi, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşta nükleer silah kullanma tehditleri dünya çapında endişelere yol açtı.” Ukrayna savaşında Kiev yönetimini silahlandırmayanlara da ateş püskürülen raporda, Afrika, Latin Amerika ve Asya ülkeleri saldırganlığa karşı ses yükseltmemekle suçlandı.

ÇİN, BAŞ DÜŞMAN

Çin’in ciddi bir tehdit olarak algılandığı raporda, Pekin yönetimine ilişkin ise şu ifadelere yer verildi: “Batılı gözlemciler, Pekin'in peşinden koştuğu vizyonun, otokrasi için güvenli bir dünya yaratmaktan başka bir şey olmadığını düşünüyor. Çin, şeffaflığı artırmadan ek nükleer yeteneklere önemli ölçüde yatırım yaptı” denildi ve ayrıca dijital alanda da tekno-otoriter vizyonlar benimsediğine dikkat çekildi.