Barry Seal rolünde Tom Cruise en iyi performanslarından birini sergiliyor. Dönemin filmlerini çağrıştıran renk skalası, dondurulan planlar gibi numaralarla film 70’lerde çekilmiş havası taşıyor

Barry Seal: Kaçakçı; Özgürlük savaşçıları ve CIA

Amerika Birleşik Devletleri değişik dönemlerde değişik gruplara ‘freedom fighter’ yani özgürlük savaşçısı sıfatını yakıştırır. Reagan yönetiminde yani 1980’lerde Amerika’nın özgürlük savaşçıları arasında Nikaragua’da devrimci Sandinist’lere karşı savaşan Kontra’lar ve Afganistan’da Sovyetler Birliği’ne karşı savaşan Taliban gibi gruplar vardı. Obama döneminde Kaddafi’ye karşı savaşan, CIA’nin oluşturduğu köktendinci çetelere ‘özgürlük savaşçısı’ denmişti. Bilin bakalım bu sıralarda Suriye’deki hangi gruba özgürlük savaşçısı deniyor? İpucu vereyim: Hani Fatih Akın onların propaganda posteriyle yapacağı yeni filmi tanıtmıştı ya, işte onlara özgürlük savaşçısı deniyor Trump Amerika’sında. O afişte de yazıyor zaten ‘özgürlük savaşçıları’ diye YPG/PKK için. YPG hakkındaki Af Örgütü raporunu gördünüz mü? Bir bakmanızı öneririm. Neyse, Amerika nezdinde devrimciler hariç herkes özgürlük savaşçısı olabilir kısacası.

Filmin konusu 70’lerin sonlarında başlıyor 80’lerin ortalarına kadar sürüyor. Nikaragua’da Sandinistlerin iktidarı ele geçirdiği, liderleri Ortega’nın hergün gazetelerde boy gösterdiği yıllarda Barry Seal (Tom Cruise), TWA adlı havayolları şirketinde pilotluk yapıyor. Seal işini bilen memurlardan, Küba pürolarını kaçak yollardan ülkeye sokup üç beş kuruş ekstra para kazanmayı da biliyor. Bunun farkında olan CIA ajanı Schaefer, Barry Seal’e bir teklifte bulunuyor: CIA için çalış, Nikaragualı kontralara silah taşı! Seal kabul ediyor. Ama kontra denilen serserilerin savaşmak gibi bir amaçları yok. Onların derdi CIA’den gelecek paraları cukkalamak. Seal’in botlarını ve gözlüklerini silahtan daha çekici buluyorlar. Gel zaman git zaman Kolombiyalı kokain baronları Seal’le anlaşıyor. Kokainciler silahları alıyor, kontralara içki vs gidiyor, Seal’in cebine ise milyonlar akıyor. Seal kendini çok şanslı sanıyor ama kullanışlı bir aptaldan başka bir şey olmadığını anlıyor bir süre sonra.

Barry Seal rolünde Tom Cruise en iyi performanslarından birini sergiliyor. Dönemin filmlerini çağrıştıran renk skalası, dondurulan planlar gibi numaralarla film 70’lerde çekilmiş havası taşıyor. Amerikan devletinin çok daha beceriksiz olduğu ve medyanın gerçekten bazı sırları ortaya çıkarabildiği son yıllardı o yıllar. Barry Seal’in rolü, sonraları büyük bir skandala dönüşen İran-Kontra ilişkilerine dahil olmaya kadar ilerliyor. Biraz ansiklopedi karıştırıp bu skandalı okumakta yarar olabilir, filme gitmeden ya da gittikten sonra.

Ama sanmayın ki, ağır bir film Barry Seal. Trajik bir karakterin macera dolu bu ibretlik öyküsü keyifle izleniyor. CIA ve silahlandırdığı örgütler hakkında bazı soru işaretleri oluşturursa amacını da aşan bir başarı kazanmış olacak ‘Barry Seal: Kaçakçı.’

*****

Tutku Oyunu: Fantazi ve gerçek

İlgiyle izlenen bir film 'Tutku Oyunu.' Başrol oyuncuları Marine Vacth ve Jeremie Renier’ye bayıldım. İkisi de çok iyiler.

Francois Ozon 'Frantz' ile seyircisini şaşırttıktan sonra, kendi dünyasına daha yakışan bir filmle sinemaya döndü. 'Tutku Oyunu' filmin orijinal isminin doğrudan çevirisi değil, orijinal isim 'Çifte Sevgili' gibi bir şey ama 'oyun' sözcüğü filme yakışıyor. Hem filmin başta Croneberg’in 'Ölü İkizler'i (Dead Ringers) olmak üzere başka filmlerle oynaşması, hem de karakterlerin gizledikleri, sakladıklarıyla bir tür oyun içinde oluşları filmin Türkçe adını uygun kılıyor. Tabii filmin bütünün de çok ciddiye alınamayacak kadar uçuk bir yere bağlanması da oyun sözcüğünün yerli yerindeliğine katkıda bulunuyor. Filme 'camp' nitelemesi çok yapılmış. Bu kavramı hâlâ tam sindiremediğim için kullanmakta rahat hissetmiyorum kendimi. Ama klişelerinin ve aşırılıklarının farkında olup, bu durumla eğlenme hali gibi bir şey diyebiliriz camp’e sanırım. Kısacası 'Tutku Oyunu' galiba camp bir film.

barry-seal-kacakci-ozgurluk-savascilari-ve-cia-347605-1.Ve fakat ilgiyle izlenen bir film 'Tutku Oyunu.' Başrol oyuncuları Marine Vacth ve Jeremie Renier’ye bayıldım. İkisi de çok iyiler. Vacth kırılgan, seksi, soğuk, manipülatif ve androjen bir kadını nüanslarıyla canlandırıyor (Guardian gazetesinin eleştirmeni Peter Bradshaw’a bakmayın siz). Jeremie Renier de iki farklı karakteri çok başarılı bir şekilde canlandırıyor. Ayrıca filmin oldukça erotik olduğunu, 'Grinin Elli Tonu'nun gitmeye cesaret edemeyeceği yerlere gittiğini söylemeliyim. İyi bir görüntü yönetimi ve dozunda bir gerilim de cabası. Daha ne istenir ki? Eee, evet daha fazla anlam istenir...

Yine de filmin kardeş rekabeti üzerine bir şeyler söylediği ileri sürülebilir. Ayrıca sevdiği birinin başka bir versiyonuna sahip olmak, sanırım fena bir fantazi değil. Kibar bir eş ama aynı zamanda süper de maço olsa şu herif... Ya da şahane anne ve ev kadınıyken aynı zamanda son derece şuh ve fettan olsa şu kadın... Fena bir fantazi değil bence. Tabii fantazi gerçekle karıştırılmaya başlayınca ciddi sorunlar oluşuyor, filmde görüleceği üzere.

Konusunu anlatmıyorum, gidin görün.