Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ‘2018 İfade ve Basın Özgürlüğü Raporu’nu düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Türenç açıklamasında, Basın Konseyi’nin 32 yıldır ifade ve basın özgürlüğünün evrensel standartlarıyla ülkemize tam olarak yerleşmesi ve Basın Meslek İlkeleri’nin medyada titizlikle uygulanması için çalıştığını hatırlattı. Açıklamada medya kuruluşlarının, basın çalışanlarının ve basın örgütlerinin, bir yandan siyasetin ve yargının; öte yandan […]

Basın Konseyi: ‘2018 İfade ve Basın Özgürlüğü Raporu’nu açıkladı

Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ‘2018 İfade ve Basın Özgürlüğü Raporu’nu düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

Türenç açıklamasında, Basın Konseyi’nin 32 yıldır ifade ve basın özgürlüğünün evrensel standartlarıyla ülkemize tam olarak yerleşmesi ve Basın Meslek İlkeleri’nin medyada titizlikle uygulanması için çalıştığını hatırlattı.

Açıklamada medya kuruluşlarının, basın çalışanlarının ve basın örgütlerinin, bir yandan siyasetin ve yargının; öte yandan da ekonomik güçlüklerin kuşatması altında tam bir ateş çemberinden geçtiği vurgulandı.

Basın tarihinin ‘Kara Yılı’ 2018

Yapılan açıklamada 2018 yılının basın tarihine ‘Kara Yıl’ olarak geçeceğine dikkat çekildi.

İfade ve basın özgürlüğü kapsamında 2018 yılını değerlendiren Türenç, yaşanılanları şöyle özetledi;

  • Gazetecilik ‘terör suçu’ sayılarak bir çok gazeteci, yasalarımızdan kaldırılan idamın karşılığı olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına mahkum edildi
  • Cumhuriyet gazetesi davasında meslektaşlarımız toplu olarak ağır cezalara çarptırıldı
  • Bağımsız ve özgür gazetecilik yapan medya kuruluşları ve gazeteciler, birçok kişi ve çevre tarafından adeta şeytanlaştırılmaya çalışıldı. Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri ile Fox Televizyonu gibi medya kuruluşları baskılara muhatap oldu
  • Gerçek gazetecilik yaptıkları için siyasi iktidar tarafından muhalif görülen medya kuruluşlarına antidemokratik şekilde yaklaşıldı, yasalarımızda suç sayılan nefret suçunu yaşatmak istercesine, saldırılar yapıldı muhabirlerine akreditasyon yasakları uygulandı
  • Basın Kartları Yönetmeliği’nde aralık ayında yapılan değişiklikle ‘milli güvenlik ve kamu düzenine aykırı davranışlar’ gibi sübjektif gerekçelerle, iktidarın hoşuna gitmeyen gazetecilerin basın kartının iptal edilmesinin önü açıldı. Son 3 yılda 1954 gazetecinin basın kartı iptal edilmişken, yeni yönetmelikle bu rakamların nereye ulaşacağını tahmin etmek hiç de zor değil
  • Hükümet kanadı ve danışmanları her ne kadar “Türkiye’de tutuklu gazeteci yok” diyerek, gerçeği gizlemeye kalkıp, özellikle yurtdışı yayın kuruluşlarındaki açıklamalarında, inandırıcı olmasalar da Türkiye, dünyada en fazla gazetecinin cezaevinde bulunduğu ülkeler sıralamasında Çin ve Mısır’la başı çekiyor
  • Bugün karşı kaşıya bulunduğumuz rakamlar: Tutuklu Gazeteciler Platformu’na göre Türkiye’de tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı 217.  Özgür Gazeteciler İnisiyatifi’ne göre cezaevlerindeki gazeteci sayısı 187. Türkiye Gazeteciler Sendikası’na göre tutuklu gazeteci sayısı 144. Gazetecileri Koruma Örgütü’ne göre tutuklu gazeteci sayısı 68.  (Bu rakamlar basın kartı taşıyan- taşımayan, davası haber ve yazıdan değil de örgüt suçlamasıyla açılan, matbaada çalışanlar gibi kıstaslara göre farklılık gösteriyor)

Açıklamada “İfade ve basın özgürlüğünde dibe vurduğumuz 2018 yılı, meslektaşlarımızın can güvenliği açısından da dramatik olaylara sahne oldu. Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Hrant Dink gibi onlarca gazetecinin suikastlara kurban gittiği ülkemiz, ilk kez  yabancı bir  gazetecinin, topraklarımızda infaz edilmesine de tanık oldu” denilerek Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin tepki gösterildi.

Ayrıca yaşanılan baskılardan bahsedilirken “İktidar yanlısı medya, kamu kuruluşlarının reklam ve ilan desteği ile fonlanıp güçlendirilirken; muhalif görülen gazeteler ve televizyonlar ilan ve reklam ambargosuna maruz kaldı. RTÜK- Basın İlan Kurumu’nun özellikle muhalif olanlara ilan ve reklam cezası yağdırması dikkat çekiciydi” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada bir çok gazetenin yayın hayatına veda etmesiyle ilgili olarak “El değiştirmenin yanı sıra ulusal yayın yapan Habertürk ve Vatan gazeteleri kapandı. Kağıt kriziyle birlikte gazeteler sayfa sayısını azalttı, eklerini kaldırdı, hafta sonları yayınlanamadı” denildi.

Baskılara karşı çözümün mesleki dayanışma olduğuna dikkat çekilen açıklamada “Özellikle son dönemde, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini sağlamakla görevli en üst makamlarda oturanlar, gazetecilere ‘Had bildirme’ ve ‘Ense patlatma’ tehditleri savurmayı bırakmalıdır. Halkın bilgi edinme hakkının kutsallığını kabul eden demokrasilerde izlenen yol tekdir; Basın hürdür, sansür edilemez” denildi.

Türenç açıklamasını “Bu çerçevede 2019’un ülkemize ve Türk basınına daha aydınlık ve özgür günler getirmesi dileğiyle, ‘tam demokrasiyi yaşatmak’ umudumuzu asla yitirmeden, sevgi ve saygıyla yeni yılınızı kutluyoruz” şeklinde sonlandırdı.