Bauman: Moderniteden postmoderniteye...

PETEK BEYAZOVA

Modern ve postmodern’in sınırlarını yakın felsefe tarihi düşünürleri üzerinden belirlemeye çalışan Mehmet Emin Şimşek odağını postmodern yazar Bauman ve sosyolojisi üzerine kurmadan hemen önce Bauman’a dek süreci bir izlek olarak postmodern düşünürler üzerinden takip ediyor.

İlk bölüm, modernin nerede bittiği ya da bitip bitmediğini anlamak için, modern, modernite, modernizm ve bu kavramlar arasındaki nüanslar ve kavramlarla belirlenen toplum ve birey üzerine bir yaşama dünyası arkeolojisi niteliğinde. İkinci bölüm postmodern düşüncenin öne çıkanları olarak ele aldığı, -ilk postmodern- Nietzsche’den başlayıp Frankfurt Okulu, eleştirel düşünce, yapısalcılık ve post-yapısalcılık, Lyotard, Foucault, Baudrillard ve marksizm ve post-marksizm izleği üzerinden tarihsel bir okuma imkanı sunuyor.

Son bölümde Şimşek, Bauman ve düşüncesine odaklanıyor. Bu asıl bölüm, aynı zamanda Şimşek’in moderniteden postmoderniteye uzanan bir köprü olarak tanımladığı Bauman gibi, bir ve ikinci bölümün arasında da okuyucunun zihninde geridönüşümlü bir köprü görevi görüyor. Şimşek bu köprüyü günlük yaşam, popüler kültür, kimlik, televizyon, aşk, arzu, özgürlük, sağlık ve hastalık, moda, tüketim, ölüm ve ölümsüzlük gibi pek çok kavram ve nesneyi etrafında tartışarak payandalarla destekliyor.

Kesinlik ve müphemlik
Modernleşmenin dönüm noktalarından; sanayileşme, aydınlanma, dünya sisteminin büyü ve ilahi olandan ayırt edilmesi, ve Weber’in de üzerinde durduğu üzere rasyonelleşme ve bürokratik rasyonel eylemin hakimiyeti, aklın egemenliği ve kategorizasyonu süreçlerinden Marx’ın modern bir düşünür olarak modern toplum eleştirisine, Nietzsche’nin tanrıyı öldüren insanına ve kendi deyimiyle, cinayetin arka planını öğrenmek için bu modern insanı psikanaliz koltuğuna yatıran Freud’a kadar bildiğimiz modern dünyanın dönüşüm duraklarını takip ediyor. Bu takip olgulardan, yorumlara, katılıktan akışkanlığa dönüşen düşüncenin takibi.

Şimşek, postmoderni, kendi göstergeleri üzerinden modern dünyaya bir itiraz olarak okuyor. Postmodernizm, kapitalizm ilişkisini toplumun dönüşmüş, dönüşen hali üzerinden karşılaştırmalı bir biçimde belirlemiş oluyor.

Bauman ve postmodern kazanım olarak etik
Yaşayan en üretken düşünürlerden biri olan Bauman, modern ve postmodern dünyanın yahudisi olarak, öteki’yi Yahudi düşmanlığı ve Holocaust deneyimi üzerinden okumuştur. Yahudilik ve Holocaust, Bauman’ın modernizmin çelişkilerini göstermek ve anlatmak için uygun bulduğu anlatıdır. Ona göre modernizmin temize çekilmesi mümkün değildir. Holocaust’u bürokrasi yapılanmasının göstererek gizlediği bir fenomen olarak ele alır; modern zamanın bu ahlaksız pratiğini modernizmin eleştirisi olarak yeniden üretir. Bauman için modernizmin ben kimliğinden kurtulup öteki’ye ulaşmak ve bu yolla tartışılacak postmodern bir etik mümkün ve yeğdir.
Bauman, entelektüeli ilkin modernitenin düzen kuruculuğu rolünü üstlenmekle başlayan fakat daha sonra düzene karşı eleştirel düşünce üreten özneler olarak ele alıyor. Bu durumda entelektüelin karşısında konumlanan halk da eğitilmesi gereken cahil bütün bir yığından, çok parçalı, katmanlı, kimlikli yığınlara dönüşüyor. Her şeyin akışkan olduğu ve hiçbir şeyin olduğu gibi kalamadığı postmodern dönemde kesinliğin entelektüeli de, müphemliğin entelektüeline dönüşüyor. Entelektüel akıl, etik’i de birlikte dönüştürüyor. Ona göre müphemlik modern aklı ve modern ahlak kodunu da iflas ettirmiştir. Bu, insanın “ne yapmalıyız” sorunsundan “nasıl yapmalıyız” sorusuna yöneliş sürecidir. Bauman için postmodernitenin etik meselesini konuşmak, büyüsü bozulmuş dünyada yeniden büyülenmek için doğru bir eylem, zira ona göre ahlakın temel referansı olarak sadece insanın kendisini işaret eden bu yeni postmodern kodla ahlakla buluşmak mümkündür. Bu bakımdan Levinas’ı çok önemseyen Bauman için de, etik ilk felsefedir ve varlıktan önce gelir.
Bauman’ı kendisinden önceki süreçle ve birçok eseri üzerinden inceleyen Mehmet Emin Şimşek için modern zamanın okuru postmodern dönemin seyircisine dönüşmüştür. Bu açıdan kendisinin de dediği gibi, metninde çıkarılacak bir sonuçtan ziyade izlenecek öznellikler vardır. Böyle söylemek tam da Bauman ve sosyolojisini anlatan ve onun işaret ettiği etiğe inanan bir yazar olarak Mehmet Emin Şimşek’in postmodern mütevazılığıdır denebilir.