Bayburt’ta ‘Gezici’ olmak

bayburt-ta-gezici-olmak-48846-1.> SEÇİL TÜRKKAN secilturkkan@gmail.com

Bir konuda ya var ya da yoksun. Bayburt da Türkiye’nin bu cümleye örnek olabilecek net duruşlu illerinden biri. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en yüksek oy oranıyla Recep Tayyip Erdoğan’ın ipi göğüslediği şehir seçimiyle ‘varım’ derken, Emniyet’in hazırladığı rapora göre Gezi Direnişi’ne katılmayan tek il oldu ve bu kez ‘yokum’ dedi.
54 yaşındaki Bayburtlu ilkokul öğretmeni Necip Erel de bu durumun sebebini netçe ortaya koyuyor. ‘Burada Gezi Direnişi, devlete başkaldırı olarak algılanıyor’ diyor.

60 bin nüfuslu Bayburt’un şehir merkezinde yaşayan 30 bin kişi var. Valilik ve Belediye kentin kültürel değerlerini türbe, camii ve mimarisine özgü ‘Oda’ kültürü üzerinden tanımlıyor. Her mahalle ve köyde olan ‘Oda’lar insanların buluşma noktası. Belki de bu yüzden sokağa çıkılmıyor.

Tarıma dayalı fakat verimsiz bir üretim olduğunu söyleyen Erel, şehrin yapısını anlatırken sanayi ve işçi sınıfının olmaması üzerinde duruyor. Sanayinin gelişmemesi, gelişen şehirler düşünüldüğünde ‘iyi’ bir durum olarak da okunabilir. Fakat bu durum Bayburt’un devamlı göç vermesine neden oluyor.

Yoğun göç nedeniyle 2012’de devlet tarafından yapılan ‘Nüfusumuzu Bayburt’a aldırıyoruz!’ kampanyaları durumu bir miktar düzeltse de gerçeği değiştirmiyor. Göç vermek şehrin kültürü haline dönüşüyor. Öyle ki Gezi Direnişi başladığı zaman, Bayburt’ta ‘direnemeyeceklerini’ anlayan Erel kısa bir süreliğine de olsa eylemler için İstanbul’a göç ediyor. Kentte KESK’e bağlı tek örgütlü sendika Eğitim-Sen’in üye sayısı otuz beş. Erel şöyle anlatıyor: Haliyle bu kadar az kişiyle yapacağımız basın açıklaması ya da eylemlere katılmakta çoğu arkadaşımız tereddüt ediyor. ‘Eylem yapsanız ne olur?’ sorusunu ise şöyle yanıtlıyor. ‘Yapılanlara halkın katkısı olmuyor ama herkes birbirini tanıdığı için aksi yönde tepki de oluşmuyor. Üstelik yerel basın da bizim haberlerimizi vermekte çok fazla istekli değil. Bizim şehir, basın açıklamalarıyla bile daha yeni tanışıyor.’

Hatta 1 Mayıs’ı kutlamak için de şehirdeki diğer STK’lerle görüşen Erel ve arkadaşlarının çağrısı yanıtsız kalınca kendilerini yine yollara vurup 3 saat uzaktaki Trabzon’a gitmişler. Konu sadece eylem değil. Sinema ve tiyatro olmayınca da istikamet yine Trabzon. Şehrin son 30 yılı değerlendirilince konut inşaatının artışı dışında değişen herhangi bir şey olmamış. Bir de buna 3 adet hidroelektrik santral eklenmiş. Çoruh nehri ise Erel’e göre şimdilik aynı hızda akıyor. Erel, ‘Bayburt’ta yaşamamış olsam Sinop veya Doğu Karadeniz ilçelerinden birinde yaşamak isterdim. Zaten emekli olunca da Arhavi, Hopa gibi bir yerlere gideceğim’ diyor.

Bayburtta ‘Gezici’ olmak, ‘Gezi’nin 2013’ten öncesi ilk akla gelen kelime anlamını sürdürüyor olmak demek.