Viyana Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde konuşan B

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Dünya Doğal Hayatı Koruma Dernegi'nin(WWF) davetlisi olarak bulunduğu Viyana'da, Hasankeyf hakkında bir dizi temasta bulunarak, Avusturya'ya "suça ortak olma" çağrısında bulundu.

Baydemir, Barajları İzleme Komisyonu üyesi Arkeolog Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yaraş ve WWF'dan Ulrich Eichalman'in katıldığı basın toplantısında, Avusturya'nın projenin ana finansörü olmasının öngörüldüğünü anımsatarak, "Bu projenin hiçbir koşulda ne Avusturya'da ne de Avrupa'nın başka bir ülkesinde yapılması mümkün olmayan bir proje olduğunu gerçeğinin anlaşılmasını istiyorum" dedi. Ihsu Barajı projesinin bölge üzerindeki etkileri hakkında bilgi vermek üzere Türkiye'nin Avusturya Büyükelçiliği, ilgili parlamento üyeleri, bakanlık yetkilileri ve basın mensupları ile bir dizi görüşme yapan Baydemir, Hasankeyf'in sahip olduğu kültürel ve tarihi mirasın çeşitliliği, doğal peyzajın eşsizliği ve dünya medeniyeti için taşıdığı büyük önem nedeniyle her tür din, coğrafya ve siyaset üstü bir mesele olduğuna vurgu yaptı.

EVA GLAVVİSCHNİG'DEN DESTEK
Osman Baydemir'e destek veren Avusturya Parlamentosu 3. Başkanı Eva Glawischnig, başkanlık edeceği Parlamento'nun Çevre Komisyonu toplantısına konuyu taşıyacağını belirterek, llısu Barajı'nın yapımına karşı olduğunu açıkladı. Çevre ve Tarım ve Su İşleri Bakanlığı yetkilileri ile bir araya gelen Baydemir, görüşmelerinde, Türk hükümetinden llısu Barajı hakkında hazırlanan raporlara ek olarak istenen dokümanların henüz kendilerine ulaşmadığı bilgisini aldı. Çevre Bakanlığı'nın arkeolojik miras ve çevresel etkiler konusu üzerinde özellikle durduğunun anlatıldığı görüşmede, yetidliler WWF yetkilisi Ulrich Eichallman'ın soruları üzerine proje liderinin projenin katılımcılık ve şeffaflığı konusunda eksik kaldığını söylediler.

MALİYE BAKANI'NDA ÖNEMLİ AÇIKLAMA
Avusturya'nın en çok izlenen haber programlarından olan Zeit und Bild'de ayrıntılı olarak işlenen llısu Barajı hakkında görüşü alınan Maliye Bakanı, Türk hükümetinin Avusturya tarafından kendilerine sunulan ek 30 koşuldan birini bile tam olarak yerine getirmemesi halinde projeye onay verilmeyeceğini duyurdu. Baydemir'in, Viyana Uluslar arası İlişkiler Enstitüsü'nde düzenlenen ve WWF'den Ulrich Eic-hallman, WEED'den Nonno Breus ve Viyana Universitesi'nden akademisyenlerin de katıldığı toplantıda yaptığı konuşma ise önemli etki yarattı. Baydemir'in verdiği bilgiler üzerine kalabalık dinleyici kitlesi tepkilerini dile getirdi. Tepkiler üzerine dinleyicilerden bu tepkilerini hükümete ve parlamentodaki temsilcilerine mektuplarla iletmelerini isteyen Baydemir, konuşmasında uluslar arası anlaşmaları anımsatmanın yanı sıra, barajın uzun vadede bölge halkına ve özellikle de Diyarbakır'a yükleyeceği ağır bedelleri, bilimsel raporlara ve STK'ların araştırmalarına dayanarak anlattı.

BAYDEMİR'İN KONUŞMASINDAN
Konuşmasını "Hasankeyf'i kurtarmak insanlık tarihin bir dönemini kurtarmak demektir" başlığı altında yapan Baydemir, önemli bilgiler aktararak, şu noktaların altını çizdi:

*Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santralı Projesi kapsamında Hasankeyf İlçesi'nin, İlçe'deki ve çevresindeki kültürel varlıkların korunması ve kurtarılması, sadece bizlerin değil bütün insanlığın ortak sorumluluğundadır; ancak bizlerin omuzlarına düşen yük herkesten fazladır. Bu hem tarihe, hem insanlığa, hem de kendi halkımıza karşı olan bir sorumluluğumuzdur. Başlatmış olduğumuz girişim böylesi bir sorumluluk ışığında okunmalıdır.

DEVLETİN RAPORUNDAKİ GERÇEK
» llısu Baraj projesinin katılımcılık anlamında büyük bir eksiklik içerdiğini söylememiz gerekir. Bugün hala barajlar yapıldığı takdirde bunlardan etkilenecek insanlara gerekli bilgilendirilmeler yapılmamaktadır ve bu barajların yapılacağı bölgelerdeki yerel yöneticiler ve sivil toplum örgütleriyle bir ortaklaşmaya gidilmemektedir.

» Baraj yapımıyla beraber yerinden edilmeler başladığı zaman bu insanların çoğunluğunun gideceği yer Diyarbakır'dır. Bu durum bizzat bu insanlarla yapılan görüşmelerden ortaya çıkan sonuçtur. Yerinden edilecek insanlara ilişkin olarak projede öngörülenlere baktığımızda bu insanların sorunlarına ilişkin projeler geliştirme sorumluluğunun yerel yönetimlere ve sivil toplum örgütlerine bırakıldığını görüyoruz. Bu kabul edilemez bir durumdur. Çünkü zaten mevcut durumda belediyeler oldukça kısıtlı imkanlarla oldukça büyük sorunlarla uğraşmaktadırlar. Bunlara yenilerinin eklenmesi başta Diyarbakır olmak üzere bu kentlerin sorunlarını daha da ağır hale getirecektir. Devlet ve şirketler hiçbir maliyeti üstlenmeye yanaşmamaktadırlar. Toplumsal, ekonomik, kültürel bütün maliyetler halka ve yerel yönetimlere yüklenmeye çalışılmaktadır. Şüphesiz ki bu şirket mantığının insani kalkınma olarak sunulmaya çalışılması kabul edilecek bir durum değildir.

Hasankeyf üzerinde yapılması düşünülen llısu Barajı için 30 ile 50 yıl arasında değişen bir ömür biçiliyor. Yani en fazla 50 yıl elektrik enerjisi üretilecek ama bunun neden olacağı ekolojik ve insani maliyetler bir yana insanlık durdukça varlığını sürdürecek olan bir miras sonsuza kadar ortadan kalkmış olacaktır. *Devlet Planlama feşkilatı'nın verileri gösteriyor ki, barajlardan etkilenen iller tüm sosyo-ekonomik göstergelerde daha da geriledi. Bölgede yoksulluk ve işsizlik daha da arttı, göç ettirilen insanlarla beraber bu yoksulluk hem bölgedeki hem de Türkiye'deki diğer büyük şehir merkezlerine de nüfuz etti.

İNSANLIK SUÇU
» Barajın yapılmasına taraf olan herkesi, 1978'den beri yasal olarak Birinci Sınıf Arkeoloji Sitesi olarak kayıtlı olan bir kültürel mirası yok etmeye yardım ettikleri konusunda uyarmak çok önemlidir. Valletta Konvansiyonu gibi uluslararası şartlar, devletleri arkeolojik mirası koruması ve kurtarması için teşvik eder. *Dünya mirasının, Avrupa medeniyetinin köklerinin olduğu ve henüz bir haritası bile çıkarılmamış Birinci Sınıf bir arkeolojik sitenin dünya yüzünden silinmesi suçudur.