Dün Taraf gazetesini alanlar başlığı görünce bir tuhaf oldu. BirGün’ün geçtiğimiz yaz attığı manşet gibi bir tavır...

DENİZ COŞAN

Dün Taraf gazetesini alanlar başlığı görünce bir tuhaf oldu. BirGün’ün geçtiğimiz yaz attığı manşet gibi bir tavır gösterip parasız eğitim isteyenlere sahip çıkmış Taraf. Gazetenin manşeti: “Parasız eğitim istiyoruz alacağız.” Alt başlıkta da şöyle yazıyor: “Bu manşeti Başbakan’a yakın bir yerde gösterin, sekiz yıl, beş ay hapis cezası almanız garanti. Roman Çalıştayı’nda pankart açan Berna ve Ferhat’ın başına tam da bu geldi.”

Ne de severmişler Berna ile Ferhat’ı… Parasız eğitim taleplerini Ergenekoncu, otoriter, darbeci vs… diye yaftalayan Taraf’ın başına adeta taş düştü. Nereden mi çıkardık?

Demokrasi havarisi Taraf gazetesinde geçmişte yazılan yazılar gazetenin bu konudaki görüşünü yansıtıyor. Murat Belge, 2008’de Taraf gazetesinde şunları yazmıştı: “YÖK'ün yeni başkanı "Yükseköğrenim paralı olmalı" dedi ve hemen tepki çekti. Ancak, "Parası olmayan da okumayıversin, kardeşim" demedi (Bunu, şu anda yürürlükte olan 'parasız eğitim' sistemi fiilen söylüyor), "Bir burs sistemi kuralım" dedi. Dünyada yapılan da bu. Yapılması gerekiyor, çünkü 'beyin gücü' -neyse ki- yalnız 'paralı seçkinler'in sahip olduğu bir şey değildir. Mümkün olduğu kadar fazla yeteneği işin içine çekmek de iyi çalışan, iyi kurulmuş bir burs sistemiyle sağlanır.”

Murat Bey tıpkı yol arkadaşı Baskın Oran gibi eğitimin paralı hale getirilebileceğini utangaçça böyle söylemişti.

Bitmedi…. Altın Portakal festivalinde parasız eğitim hakkını savunan gençlere kürsüden destek olan Rutkay Aziz’e hem Melih Altınok (bkz. Dönekliğin adabı) hem de Yıldıray Oğur ağır sözlerle saldırmıştı. Oğur Altın portakal’ı yerin dibine sokmuş hatta “…üç senedir dünyalı olmaktan, neredeyse yılın en büyük portakalını yetiştiren üreticiye ödül verilecek bir mahalli festival olmaya doğru mevzi kaybeden Altın Portakal, bu yıl ise neredeyse İlerici Gençlik Derneği ile Antalya Halkevi’nin ortak organizasyonuna dönmüştü” demişti.

Altınok ise Aziz’in konuşmasına atıfla şöyle yazacaktı: “Derken vasatlıklarını yüzünü vuran, darbeciliklerini ifşa eden, değişime dönüşüme destek veren kalem erbabına nazire kısmına geçti. “Dilerim bu ödülü hak etmişimdir. Ola ki moda deyimle ‘bir döneklik’ olursa, bu verdiğiniz ödülü özgürce geri alma hakkına sahipsiniz” dedi. Evet, dileği oluyordu, o önemli ödülü ”hak etmeye” başlıyordu. Hem zaten yıllardır bir arpa boyu yol almadığı için hakikaten dönmemişti de. Durmadı. Sanatçının gerçek yükümlülüğünün çağına tanıklık etmek olduğunu söyledi. Cumhuriyet balosu tadındaki salonun tek tip saçlı ve çağdaş gözlüklü ablaları arasında kıpırdanmalar hissedildi. Yo yo, Ergenekon’dan, Balyoz’dan, Kafes’ten, Evren hakkında iddianame hazırlamasından, faili meçhullerin “ağar ağabeylerinin” ceza almasından falan bahsetmeyecekti. Korkmasındı kimsecikler.”

Taraf gazetesinin özelleştirmeyi övdüğü, buna karşı çıkan kesimleri Ergenekoncu ilan ettiği, odaları darbecilikle suçladığı, piyasayı cansiperane savunduğu yazıları ise koymaya kalksak sayfalar yetmez. O zaman bayram değil seyran değil enişte bizi neden öptü? Bunun nedeni Erdoğan-cemaat kavgasındaki bir mevzi savaşı olabilir mi?