Bazı erkekler (tıpkı bazı kadınlar gibi) bütün ortak noktalarına rağmen çoğu zaman çoğu ayrıntıda birbirlerinden ayrılıyorlar

Bazı erkekler (tıpkı bazı kadınlar gibi) bütün ortak noktalarına rağmen çoğu zaman çoğu ayrıntıda birbirlerinden ayrılıyorlar. Tabii ki bütün genellemeler bizi genellikle yanlışlıklara sürüklüyor. Ama bu yöndeki  genellemelerin öyle komik yanları var ki aslında… Ülkü gençliğinin erken yıllarını geçirdiği Türkiye‘den, Kuzey Avrupa’ya gittiğinde bulunduğu yerdeki erkeklerinin ne kadar öyle ne kadar böyle olduğundan bahsedip duruyordu. O öyle ve böyleler o kadar pozitifti ki bütün bu olumlu yanlara sahip erkeklerin bir bölgede toplanmış olmalarına akıl erdiremezdik. Gruptaki Türk erkekler bu konudan hiç hoşlanmazlardı. Karşılaştırmalar uzadığı an hemen Türk kadınlarının kaprislerinden, hiçbir şeyden memnun olmamalarından, sürekli dırdır yapmalarından yakınmaya başlar, ve tabii ki hemen Kuzey Avrupa kadınlarına övgüler yağdırırlardı. Sohbet tatsızlaşırdı da ancak o zaman konu değişirdi. Ülkü o kuzey ülkelerinin birinde yaşadığı yılların birinde,  gecenin üçünde bardan çıkmış arabada giderken sevgilisine “Sokağın başında insem olur, evim çok yakın zaten, biraz da hava almış olurum” dedi. İçinden geçen cümleler daha sertti. “Sanki senden önce eve tek başıma gidemiyordum, paket gibi evden alıp eve bırakmak ne oluyor?!  Kadınsam bu saatte eve tek başıma yürüyemez miyim? Erkekler her yerde aynılar aslında.” Adam “Tamam o zaman” dedi. Hemen algılayamadı Ülkü kelimeleri. Daha çok “ben bırakırım iki adımlık yol” gibi şeyler duyacağına şartladığından kendini belki de. Birkaç kelime sonra algıladı duyduklarını. Vedalaşıp indi arabadan. Arabayla gidip geleceğinden emin olduğundan, sadece arabayla gideceği yerler için satın aldığı topuklu ayakkabılarını giymişti. Önce şaşkınlığından pek ne hissedeceğini bilemedi. İlk önce en rahatsız olduğu şeylerden kurtuldu; ayakkabılarından. Yerlerin soğukluğu iyi geldi şişmiş ayaklarına. Onlar rahata kavuşunca düşünceler hemen saldırıya geçtiler. Bütün erkek arkadaşlarının onu eve bıraktığı anlar geçti gözlerinin önünden. O zamanlar bunu çok gereksiz bulurken neden şimdi sinirlenmişti? Önce sinirini kendinden gizlemeye çalıştı ama düşüncelerine hakim olamadı sonraları. “İki dakika daha araba kullanacak diye ödü patladı. Resmen teklif etmemi bekliyormuş. Gecenin üçünde seni yapayalnız bırakan adamla yıllar geçirmeyi düşünüyordun bir de. Bu sana ders olsun.” Yerin soğukluğu bu sefer içine işlemeye başlayınca saldırı durur gibi oldu. Ya üşüyeceklerdi ya da sıkışıp kalacaklardı acılarla ayakkabıların içinde ayakları. Üşümeyi seçtiler. İster istemez geçti aklından “çok maçosun” diye ayrıldığı sevgilisi Murat.  “Ah Murat…” diye iç geçirdi. “O olsaydı odamın ışığı yanana kadar ayrılmazdı evimin önünden. Erkek kadın meselesi değil sadece bu. İnsan arkadaşı olsa da merak etmez mi, bu saatte tek başına nasıl eve gidilir?! Hırsızı var, sapığı var…” Bütün bu düşünceler bir yanda, sadece arabayla gideceği yerler için giydiği ayakkabılar bir yanda, Ülkü bir yanda. Gecenin üçünde, üçü beraberce yürüdüler 30 numaralı apartmana kadar. Ama siz sakın onun böyle konuştuğuna bakmayın. Murat’a zamanında  ‘beni eve bırakınca erkekliğin altın kurallarından birini yerine mi getirmiş oluyorsun? Hırsızı sapığı sadece geceleri mi ortaya çıkıyor?’ diye az kızmazdı. Hemen aşık olur, bağlanır, ama vazgeçmek için de bir neden hemen ortaya çıkarabilirdi. Murattan ayrılma nedeni ile Anders’den ayrılma nedenleri birbirlerine çok benzerler. Muratla bir yaz beraber tatile çıkmışlardı. Bir akşam adamın biri sarhoş olunca bizimkine iltifatlar yağdırmış. Sonra da sarılmış. Murat ne olduğunu anlamadan adamın yüzüne bir yumruk indirmiş. Ertesi gün apar topar döndu tatilden. “Murat sayfasını kapatmadım, yırttım attım” dedi. Anders’e kadar da Murat’ın lafını hiç geçirmedi. Anders ile gittiği bir konserde adamın biri arkadan hiç çekinmeden bizimkinin nerelerine dokunduysa çıldırtmış onu. Çantasını adamın kafasına geçirmiş. Olay çıkacak diye de korktuğundan Anders’in kolundan tuttuğu gibi uzaklaşmış konser yerinden. Anders kıpkırmızı olmuş.Bizimkine bir barbar demediği kalmış. “Adama yazık değil mi” cümlesinden sonrasını dinlememiş. Ağzına ne geliyorsa söylemiş, sonra da koşar adımlarla uzaklaşmış yanından. Düşündü durdu uzun zaman Ülkü. Bu erkekleri anlamak hiç de kolay değildi. Ama kadınları anlamak bazen kadınlar için bile gerçekten çok  zordu. Bir duysa “kadınla erkekle ilgisi yok insan olmakla ilgisi var diye de kızar” şimdilerde. Ülkü, insanı duyular dünyasının üstüne yükselten ve hiçbir zaman tam olarak gerçekleştirilemeyecek olan demekmiş. Her insan ruhunun isminden bir iz taşıdığına zamanla daha fazla inanıyorum.