“Kayıp Eşyalar Atölyesi”nde, kendini her yapıtında yeniden deneyen bir sanatçının görsel şöleniyle buluşun. Bedri Baykam’ın “Kayıp Eşyalar Atölyesi”, Piramit Sanat Galerisi’nde 31 Mayıs’a kadar görülebilir.

Bedri Baykam’ın görsel şöleni

İbrahim Karaoğlu

Yaratıcı yaşam alanlarıdır sanat atölyeleri. Her birinin kendine özgü aurası, gizemi, kültürü, özgüllüğü ve değerleri vardır. Ait olma duygusuyla özgün yaratılar üretilen mekânlardır. Sanatını yaşama biçimine dönüştüren ustaların, sahip oldukları değil, ait oldukları yerlerdir atölyeler.

Ressam Bedri Baykam’ın “Kayıp Eşyalar Atölyesi” sergisi üzerine düşünürken Beyoğlu’ndaki cangılın ve bitimsiz telaşın orta yerinde duran, ama içinde hep varsıl düşler/işler/sürprizler bulunan; “üretim, sunum ve paylaşım alanı” olan ve “yaşamı coşku, kararlılık ve güler yüzle karşılayan” Piramid Sanat’ı anımsadım önce. Gezenler bilir, Baykam’ın atölyesi onun yaratı serüveninin ve yaşama biçiminin ritüellerini barındıran varsıl bir belleğe sahiptir. En özerk alanıdır: İmgelerinin, kullandığı malzemelerin, yaratılarının birikme yeri. Onun beniyle mühürlü bir ortam. Belleği, anımsattıkları, çağrıştırdıkları farklı. Kendine özgü bir saklama ve sunma biçimiyle koruyor her şeyi. Ve her şey Baykam’ın denetiminde, onun ruhunu yansıtıyor. Bir zamanlar arayarak ya da hiç aramadan bulduğu; sevdiği, ilişki kurduğu için biriktirdiği nesneler atölye içinde bulundukları yerde, ait oldukları imgeler kadar duruyor. Zamanı, yeri geldiğinde; sanatçının düşünce ve yaratı akışının içinde, ürettiği yapıta formlarıyla, renkleriyle, imgeleriyle katılıyor. Ve her bir eşya özgür çağrışımlarıyla anlam kazanıyor eklendiği yerde.


SERGİNİN ADI ATÖLYESİNE BAĞININ BİR GÖSTERGESİ
Birkaç yıl önce “Arka Bahçe” adlı çok ses getiren sergisini İstanbul’da açtıktan sonra Berlin, Kiev, Los Angeles gibi kentlerde de sergilemişti. Şimdi, son dört yılda ürettiği yapıtlardan oluşan “Kayıp Eşyalar Atölyesi” adlı özel bir sergiyle buluşturuyor izleyicisini. Serginin adı, onun atölyesiyle olan bağının ve ilişkisinin ne çok da önemli olduğunu duyumsatıyor bize. Ancak o adın içindeki “kayıp” kavramı ayrımlı, aslında yitirdiklerini değil, unuttuklarını arayan ve onları yeniden bularak oluşturduğu yapıtların içine katan; şeyler arasında kurduğu zamansal ilişkiyi öncelik-sonralık sorgulamasıyla değil de içeriklerle olan uyumunu esas alarak kurgulayan bir sanatçı Baykam.

HARİTA, YARATICILIĞIN SANAT şECERESİ

Baykam’ı özgürleştiren, sezgilerinin zembereğini yeniden kuran, izleyicisinin görme biçimlerini değiştirmesini, dönüştürmesini sağlayan bir yöntem kolaj. Biçimi ve içeriği özgürce kullanma olanakları yaratıyor. Kullandığı her bir nesnenin ait olduğu anlamlarıyla ve görselliğiyle yeni gramerler oluşturuyor. Kimi zaman ikonik figürleri kendi gerçekliğinden farklı yerlere ekleyerek yabancılaştırıcı, şaşırtıcı unsurlara dönüştürüyor. Kimi küçük ögeleri resminin içine gizlenmiş ipuçları gibi. Onları keşfettiğinizde resminin gizi dokunuyor sezgilerinize. Resminin içindeki görsel, kavramsal örgüleri oluşturan kolajların yarattığı zaman algılarının çoğu figürleri üzerinden şekilleniyor. En önemli figürlerinden biri Arthur Cravan: Şair, boksör, Dadaizm’in ve Sürrealizm’min idolü. Çağının “çok milliyetli” asi çocuğu. Provakatif şiirlerin, gösterilerin sanatçısı. Ve onun figürleriyle kurguladığı resimler hem zamanı hem de dönemi göndermeler üzerinden sorgulatıyor.

Pek çok resminde “Sanat Tarihi Haritası”nın parçaları var. Aslında bütünsel olarak da özel bir sanat yapıtı. Sanatın tarihsel evrimini, çağlar içindeki toplumsal etkenlerle, dönüşümlerle birlikte yaşadığı değişimi kolaj ve haritalama tasarımıyla sanat yapıtına çevirmiş. İlk gördüğümde, birlikte dolaşmıştık haritanın içinde. Yaratıcılığın tarihsel evrelerdeki sanat şeceresi bu harita.

BEDRİ BAYKAM’IN RESİMLİ ATLASI GİBİ

Her resmi varsıl göndermelerle yüklü “Kayıp Eşyalar Atölyesi” sergisinin. Bedri Baykam’ın resimli büyük atlası gibi. Neresinden görsel okuma yapsanız tam da orada metaforik anlamlar dünyasına ulaşıyorsunuz. “Le Bordel Philosophigue (Felsefi Kerhane)” resmi görkemli bir buluşma ve göndermeler alanı olmuş. Picasso’nun figürleri, mekânı parçalayıp bozduğu ilk kübist tablosunun oluşumu, o dönemin Picasso, Jacop ve Apollinaire dostluğunu anımsatan bir buluşma resmi. Ne ilginçtir, kolajı da en bilinçli kullananlar kübistler olmuştur. Sanatı paha biçilmez yüksek değerler üzerinden metalaştıran burjuvalara tepki olarak, sıradan nesneleri yan yana getirerek, boyayarak yeni bir sanat diliyle sunma anlayışıyla kullanılan kolaj yöntemi; kübist, füturist, dadaist ve sürrealistler yaygın bir biçimde kullanmışlar. Baykam da yeni dışavurumcu bir anlayışla yaptığı resimlerinde kolajı kullanırken en önemli öncü ustalara göndermeler yapıyor. Pandemi koşulları elverdiğinde mutlaka izleyin bu sergiyi. William Faulkner “Kendinizden iyi olmaya çalışın” der ya, “Kayıp Eşyalar Atölyesi”nde, kendini her yapıtında yeniden deneyen bir sanatçının görsel şöleniyle buluşun.