İstanbul Film Festivali Kasım Seçkisi 29 Kasım’a kadar festival sitesinde çevrimiçi olarak izlenebilecek. San Sebastian, Venedik, Tallinn, SXSW film festivallerinde ilk gösterimlerini yapmış on filme bakalım ve önerilerimizi sıralayalım.

Bering Boğazı’nın gençlerinden Charles Aznavour’a

Murat Tırpan

Pandemi nedeniyle salonlardan uzağız ama neyse ki İstanbul Film Festivali uzun bir zamana yaydığı seçkileriyle sinemaseverlere dijital platformlara alternatif film izleme olanağı sunmaya devam ediyor. Şimdi de kasım sonuna dek sürecek, San Sebastian, Venedik, Tallinn, SXSW film festivallerinde ilk gösterimlerini yapmış on filmi çevrimiçi olarak izleme şansına sahibiz. Bu on filme bakalım ve önerilerimizi sıralayalım.

İlk olarak şu an gösterimde olan ve dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nin Venedik Günleri bölümünde büyük ödülü kazanan Balina Avcısı’ndan bahsedelim. Film Rusya ile Amerika arasındaki deniz sınırı olan Bering Boğazı’nın Rusya tarafındaki küçük bir balıkçı kasabasında geçiyor. Bir aşk ve bir erkekleşme hikâyesi olan film, bir erotik web cam şovunda gördüğü kızı bulmak için iki kutbu birleştiren bir boğazın ‘öteki’ yakasına, Amerika’ya geçmeye çalışan bir gencin hikâyesi. Belgesel ve kurguyu birleştiren bu neşeli ve melankolik ilk film gönül rahatlığıyla önerilir.

Gerard Johnson’ın filmi Kas (Muscle) ise seçkideki kaçırılmaması gereken işlerden biri. Bir tele satış çalışanı olan Simon’un (Cavan Clerkin) hayatının tuhaf bir “kişisel antrenör” tarafından altüst edildiği “Muscle” kasvetli ve klostrofobik bir film. Antrenör Terry sıradan bir hayatı olan Simon’un evine taşınır, Simon karısı tarafından terkedilir, işinden ayrılır ve kendini evinde tuhaf karakterlerin geldiği çılgın partilerin eğlencesine kaptırır. Başta bu özgürlük ortamı ona iyi gelir ancak sonra bu aniden çıkıp hayatına giren antrenör ile işler ters gitmeye başlar. Muscle’ın çok sevdiğimiz The Lighthouse’la ciddi akrabalık bağları olduğunu, aynı şekilde siyah beyaz çekilmiş ve iki adamın ilişkisine odaklanan bu filmin de Lighthouse kadar iyi olduğunu not düşelim.

bering-bogazi-nin-genclerinden-charles-aznavour-a-808998-1.
Denize Açılan Pencere

Sovyetler Birliği’nin çöküşünü takiben İsrail’e göç eden bir çiftin hikâyesini konu eden Evgeny Ruman’ın Altın Sesler (Golden Voices) filmi çok özel bir alanda çalışan -film seslendirmesi yapıyorlar- olgun entelektüel profesyonellerin başka bir kültürün kapitalist gündelik yaşamına nasıl ayak uydurmaya çalışmalarını çok iyi bir hikâye ve oyunculuk performanslarıyla anlatıyor. Sinema tarihine, özellikle Fellini filmlerine çok fazla referans veren Altın Sesler gönül rahatlığıyla önerebileceğimiz güzel ve dokunaklı bir hikâye. Stop-motion tekniğiyle çekilmiş Estonya’dan gelen animasyon Yaşlı Adam’ın (Vanamehe Film) gayet eğlenceli ve düşündürücü bir film olduğunu söyleyebiliriz. Torunlar yaz aylarında büyükbabanın köyüne ziyarete gelirler. Yaşlı Adam tüm zamanını özel bir süt ineği üzerinde çalışarak geçirmektedir. Gençler, kırsal yaşam dinamiklerini -elbette- pek anlamaz ve ödüllü ineğin kaçmasına neden olurlar. Yaşlı Adam ve çocukların bu özel meme patlamadan ve süt ürünleri nükleer bir felakete yol açmadan önce ineği bulmak için yirmi dört saatleri vardır. Bu eğlenceli yolculuk köy yaşamı, okul tatili macerası, Yunan mitolojisi, Sovyet içme alışkanlıklarının bir harmanı.

KURGU VE BELGESEL ARASINDA GİDİP GELİYOR

İsmi meşhur bir Eisenstein klasiğine gönderme yapan Ivana Mladenovic’in (Ivana cea Groaznica) Korkunç Ivana adlı filmi ise Bükreş’ten Sırbistan’a gidip ailesini ziyaret eden (filmin yönetmeni Ivana Mladenoviç’in kendisinin canlandırdığı) Ivana’nın bir yaz tatilini anlatırken kurgu ve belgesel arasında gidip geliyor. Ivana’nın sinirleri, tıpkı diğer ünlü korkunç adaşının, IV. Ivan’ın yaptığı gibi, ailesini ve çevresindekileri fena halde etkiliyor. Ivana, yumuşak bir tonda Rus mirasını, Sırbistan ve Romanya arasındaki ilişkileri, bu toplumlarda kadınların rolünü ve cinsel arzularını yansıtan izlemeye değer bir iş.

bering-bogazi-nin-genclerinden-charles-aznavour-a-808999-1.
Nerede O Eski Mafyalar

Bunların dışında son olarak iki iyi belgeselden de bahsedelim ve iyi seyirler dileyelim. Nerede O Eski Mafyalar’da (La mafia non é più quella di una volta) 1992’de Palermo’da mafyanın karıştığı Capaci ve Via D’Amelio katliamları olarak anılan dehşet verici bombalı saldırı 25. yıldönümünde fotoğrafçı Letizia Battaglia ve belgeselci Franco Maresco tarafından politik eleştiri ve hicivle anlatılıyor. Bir de ilgi çekici ve arşiv değeri olan müzik belgeselimiz var: Charles’ın Bakışı (Le Regard de Charles) Edith Piaf, 1948’de Charles Aznavour’a bir kamera hediye eder. Aznavour gittiği her yere bu kamerayı götürür, kamera aracılığıyla günlük tutar, seyahat notlarını görsel olarak kayda geçirir. 2018’de ölen sanatçı yıllarca biriktirdiği 16mm ve Super8 kayıtlarını ölmeden hemen önce Marc di Domenico’ya gösterir ve ondan bunları filme dönüştürmesini ister. Festivalin belgesellerinden Charles’ın Bakışı da böyle ortaya çıkar.