Berlinale 2020 Günlüğü: Hayal kırıklığı yaratan bir açılış

Seçil Kalenderoğlu / Berlin

20 Şubat akşamı Berlinale Palast`ta gerçekleşen törenle açılan Berlinale 2020, bir gece önce Hanau`da, ırkçı bir saldırı sonucu hayatını kaybeden göçmen kökenli 9 kişinin anmasıyla başladı.

Tören`de saldırıda hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunulurken festivalin eş başkanları Mariette Rissenbeek ve Carlo Chatrian da saldırıyı kınadı. Rissenbeek “Berlinale özgürlük, hoşgörü, saygı ve misafirperverliği simgeler. Berlinale şiddet ve ırkçılığa karşısındadır. Düşünce ve duygularımız Hanau`da hayatını kaybedenler ve onların aileleriyle” diyerek Hanau`da hayatını kaybedenlerin ailelerine baş sağlığı diledi.

Kötü bir başlangıç

Festivalin 70. yılının açılışını ise Phillippe Falardeau`nun yönettiği, Sigourney Weaver, Margaret Qualley`in başrollerini paylaştığı “My Salinger Year” filmi yaptı. Joanna Rakoff`un 2014 yılında yayınlanan aynı isimli biyografik romanından uyarlanan film, doksanlı yıllarda New York`da bulunan J. D. Salinger’ın da bağlı olduğu bir edebiyat ajansında çalışmaya başlayan ve hayali bir gün yazar olmak olan Joanna (Qualley)’nın hikayesine odaklanıyor. Ajans´taki görevi Salinger`ın hayran mektuplarına cevap vermek olan Joanna, daha önce hiçbir Salinger kitabı okumamıştır ve kendisinden gelen mektuplara standart, pek de yaratıcı olmayan cevaplar yazması beklenir. Ajansın sahibi ve aynı zamanda Salinger`ın yakın arkadaşı olan Margaret (Weaver) ise talepkar, kimi zaman hoşgörülü kimi zamansa oldukça anlayışsız bir karakterdir. Bu nedenle de Joanna`yla çeşitli çatışmalar yaşarlar.

Film genel olarak düşük bir tempoda seyrederken, izleyicinin Joanna’yla bir samimiyet kurması, onun dünyasına dahil olması çok da mümkün olmuyor. İlk başta, erkek arkadaşından ayrılarak New York`a taşınan ve yeni bir işe başlayan Joanna`nın bağımsızlaşma hikâyesine ve ajans (edebiyat) dünyasındaki cinsiyetçi yapıya tanıklık edecekmişiz izlenimi verse de sonunda bunların hiçbiri derinlikli olarak anlatılamıyor. “My Salinger Year”ın, Berlinale için şaşırtıcı derece de kötü bir başlangıç olduğunu rahatlıkla söylenebilir.

Berlinale’nin üzerinden kalkan yük

Festivalin başlangıcının bir diğer önemli gelişmesi de daha önce yapmış olduğu cinsiyetçi ve ayrımcı açıklamaları nedeniyle eleştirilen Jeremy Irons`ın uluslararası jürinin basın toplantısı sırasında kendini aklama çabasıydı. Açıkçası çok da büyük bir çabanın sarf edilmediğinin de altını çizmek lazım. Irons, daha önce bu konulara açıklık getirdiğini ve özür dilediğini belirtirken “Kadınları hem evde hem iş yerlerinde zarar verici ve saygısız tacizden korumak için gelişen küresel hareketi gönülden destekliyorum. İkincisi nerede olursa olsun, eşcinsel evlilik mevzuatını alkışlıyorum ve umarım bu tür aydınlanmış bir mevzuat gittikçe daha fazla topluma yayılmaya devam eder. Üçüncüsü, kadınların kürtaj yapma hakkını (buna karar verirlerse) gönülden destekliyorum.” dedi.

Irons`ın basma kalıp cümlelerle bezeli özründen sonra kendisini eleştirenlerin önemli bir kısmı tatmin olmamış olsa da Berlinale ekibinin üzerinden bir yük kalktı denebilir. Açılış filminin yarattığı hayal kırıklığı önümüzdeki günler için motivasyonu biraz düşürse de listelerde hala umut vaat eden pek çok film var.