Şimdi yine bir makam uğruna hatırlatılıyor beyaz Toroslar. Parlamenter monarşimizi, mutlak monarşiye çevirebilmek için bir tehdit olarak öne sürülüyor. “Dörtyüz” tehdidi sonrası olanlar yetmemiş olsa gerek daha fazlasını istiyor

Beyaz Toros:  Bir ülkenin hafızası

KEMAL CAN KAYAR - kemalkyr@gmail.com

Geçen günlerde ülkece, “Biz gidersek beyaz Toroslar geri gelir,” diye tehdit edilmiştik hatırlarsanız. Beyaz Toros’ların geri gelmesi, JİTEM’in faili meçhullerinin, Sapanca ölüm üçgenlerinin, gazetelere koyulan bombaların geri gelmesi demektir yine hatırlarsanız. Aslında devlet; amiri, memuru, jandarması, maliyesi, savcısı, Toros’u, TOMA’sı ve hiç bitmeyen katliamlarıyla, bizim için hiç değişmedi yine hatırlarsanız. Devletle ilgili hatırlayacak çok şey var yine yine hatırlarsanız... Gözümüzü kapattığımız zaman birbiriyle bağlantılı bir sürü flashback geliyor önümüze ve bu hatıralara hiç durmadan yenileri ekleniyor. Kan dökmenin simgesi beyaz Toroslar geri gelmeyecek merak etmeyin, çünkü artık onların üst modelleri dolaşıyor sokaklarımızda. Beyaz Toroslar, evet, bize kötü şeyler hatırlatıyor unutamadığımız. Ama artık siyah Mercedes’ler var. Onların içinden verilen emirlerle yapılan katliamlar hafızamıza yeni yerler açtı.

DEVLETİ NASIL BİLİRSİNİZ?

Devlet her zaman kirli bir kurumdur. Bunu söylediğimiz için vatan haini olsak da durum budur. Sadece bizi sürekli öldürdüğü için değil. Devlet korkudur. Kırklareli’deki bir orman köylüsü için topladığı oduna ceza kesendir, Edremit’te suyuna siyanür karıştıran, Karadeniz’de dereyi kurutan, Güneydoğu’da katırları kurşuna dizendir. En masum haliyle badem bıyıktır, müdürün akrabalarıdır, yeşil kart sırasıdır devlet.

Bu yüzden onlardan sürekli korkmamızı istiyorlar. Bu yüzden bu korkuyu tazelemek için yeni katliamlar yapıyorlar. Bu yüzden beyaz Toros’ları hatırlatıyorlar. Çünkü biz de bir hafıza yarattılar. Beyaz Toros diye başlayınca – Faili meçhul – Sapanca – Yeşil – Kontrgerilla – Susurluk – Çete – Mehmet Ağar – Mafya – Sedat Peker – Miting – Tehdit – IŞİD – Canlı bomba – Zafiyeti yok – İstifa – Yok- Sorumlu – Yok –Sonuç – Katliam – Ankara – Diyarbakır- Suruç – Reyhanlı – Ermenek - Soma – Roboski – Sivas- Maraş- Dersim- Cinayet- Berkin – Ali İsmail – Ethem- Hasan Ferit… Sonu gelmeyen bir döngü başlıyor.

İşte bu bizi, size düşman yapan hafızamız. Bizi vatan haini yapan hafızamız. Devlet bize, emekten ve demokrasiden yana olanlara yapmadığını bırakmadı. Sizin iktidarınız Bedreddin’den beri yapmadığını bırakmadı. Katillerin CV’sine yazıldı adımız. Bizim üzerimizden kariyer yaptılar. Onlar ölümlerle genel müdür, genel başkan oldular. Sonra öldüler, mezarlarına bile tükürmedik. Çünkü beyaz Torosları unutmadığımız gibi onları da unutmadık. Ama biz kahramanlarımızı da unutmadık. Bize düşmanı işaret ettikleri için değil. Gülümsemelerinden, şiirlerinden, parkalarından unutmadık. Her şeyden çok iyi insanlar oldukları için unutmadık.

Şimdi yine bir makam uğruna hatırlatılıyor beyaz Toroslar. Parlamenter monarşimizi, mutlak monarşiye çevirebilmek için bir tehdit olarak öne sürülüyor. “Dörtyüz” tehdidi sonrası olanlar yetmemiş olsa gerek daha fazlasını istiyor.

Sıkça tekrarlanan bir cümle var, “Parlamenter sistem kötü bir İngiliz taklididir, bizim yönetim geleneklerimizle uyuşmuyor.” Aslında İngiltere’yi taklit ettiğimiz aşikâr ama bu ülkede parlamenter bir rejim yok, hem meclisin hem hükümdarın olduğu parlamenter monarşi var. Aslında bizim siyasi geleneklerimizle uyuşmuyor derken şu söylenmek isteniyor: “Biz tek adam tarafından; hanlar, hakanlar, padişahlar tarafından yönetilmeye alışılmış bir milletiz o yüzden her kafadan bir sesin çıktığı meclis bize göre değil.” Son dönemde yaşadığımız ve ülkeyi tekrar seçime götüren kriz de bu sebeple yaşanıyor. Saltanat mı? Demokrasi mi? “Hamurumuzda bu yönetim olduğu için” tabii ki saltanat diyorlar. Her gün evde, okulda, fabrikada ezilen, iş cinayetinde öldürülen şakşakçısı alkışlıyor, çünkü hafızasını kaybetmiş hepsi. Bu yüzden hep bir ağızdan coşkuyla bağırıyorlar: “Tanrı kraliçeyi korusun!”