Beyoğlu üzerinde oynan kapital oyun, salyalarını akıtarak laubali bir söylemle taçlandırılıyor. Taksim Meydanı’nı araçsızlaştırma adı altında geri dönüşsüz yıkımları onaylayan yasanın geçmesi, insanlık durumu adına utanç vericidir. Akıldışı bir planla günümüzü geleceğimizi hapsetme, kontrol etme çabası inceden edilen tehditler derken Gladyo Beyoğlu’nda(!), bizim kıldığımız sokaklarda.
Bireye saygı duymadan, koşar adım alınan bu kararla Gezi Park’ındaki ağaçların kesilmesi öngörülürken, büyük budama Demokrasi ağcımızda gerçekleşmektedir. Demokrasi ağacının budanmasını düşünmek dahi korkunçtur.           
    
Taksim Platformu’nun örgütlediği eylemde, kesilmesi öngörülen ağaçlar sahiplenilmiş, anlamlı çıkışlarla yönetim kınanmıştı. Bu ve benzeri eylemlerin kararlılıkla süreceğini, Beyoğlu’nu hiçbir şekilde terk etmeyeceğimizi belirtmeliyim.
    
Modern zamanlar, kendini inşa mı yoksa yıkım mı olduğu  kestirelemeyen davranışlarla şekillenmekte. Ortak belleğimiz, hiçe sayılarak sermayenin elinde parça parça boşlatılıyor.

Kent sözcüğünü; mimari kuramlar, kent sosyolojisi gibi disiplinlerle düşünerek tanımlamayı deneyebiliriz. Bunu başarmak zorundayız  çünkü dünyanın sayılı megapollerinden birinde yaşıyoruz.
    
Mimarlık tarihçisi Spiro Kotof'u anımsıyorum. Kostof, yıkımın faşist düşüncenin taktiği olduğunu bulgulamıştı. Kendi deyimiyle "Öldürmek iyileştirmek değildir. Yıkmak sevgiyi beslemenin asla akıllıca bir yolu değildir" cümleleri bize tanıdık geliyordur sanırım.
    
Geçmişle bağları kökten kopartacak olan yapıları yıkma işlemi Mussolini'nin temel politikasıydı. İnsanların bilinçdışlarının silinmesine karar vermişti dikta rejimi. Anılar olmamalıydı, yeni yapılar yeni zihniyeti temsil etmeliydi...
   
Kentin bir parçasına müdahale etmek, fiilen o kentin içinde yaşayan bireylerin kimliğine müdahale etmektir.
    
Taksim Meydanı bu kentin belleğidir. Barındırdığı yapıların kent kimliliğinin bir parçası olduğunu ve fonksiyonuyla değerlendirildiğinde başka bir alternatifin olmadığını kabul etmeliyiz.
   
Adım  adım sökülen bellek, bizim. Yıkım tartışmalarında taraf olmak, itiraz etmek, sosyal bir sorumluluktan ziyade kendimizle kurduğumuz ya da kurmaya çalıştığımız ilişkinin de ipuçlarını barındırmakta.

TAKSİM PLATFORMU BASIN BİLDİRİSİnden notlar

Müzakereye kapalı bir yöntem demokratik katılımcı toplumun ifade biçimi olamaz
Taksim ve çevresinin düzenlenmesi eskiden olduğu gibi yap-boz biçiminde tepeden inme bir kararla biçimlenmesin…  Gelin bu defa farklı bir iş yapalım. Bu uygulama neden kenti fikir yönünden zenginleştirecek, nasıl bir yönetim istediğimizi gösterecek başarılı bir örnek olmasın?
Kent yönetimini görevini yapmaya çağırıyoruz. 

TAKSİM HEPİMİZİN!