Afganistan’da kadınların kıyafeti ve siyasi katılımı ataerkil otoritenin ve onun siyasi başarısının sürdürülebilirliğini sağlamak için bir araç. 20 yılı, demokrasiyi geliştirmenin, kadın haklarını savunmanın heyecanı ve umuduyla geçen Afganistan’a Taliban geri döndü. Onlar için kaderin çarkı bir kez daha, bu kez siyah kıyafet giyme zorunluluğuna doğru çevrildi.

Bir asırdır konu kadın giysisi
Fotoğraf: DepoPhotos

Erkeklerin Afgan kadınlarına dayattığı kılık kıyafet kuralları son 100 yılda bir aşırı uçtan diğerine gidip gelmiştir. Afganistan'da kadınların kıyafeti ve siyasi katılımı uzun süreden beri ataerkil otoritenin ve onun siyasi başarısının sürdürülebilirliğini sağlamak için bariz bir araç olarak kullanılmakta. 1919 yılında reformist olarak anılan Kral Amanullah’ın yönetimi devralmasından bu yana kadınlar sürekli değişen kıyafet kurallarına maruz kalmışlardır. 1927-1928 yılları arasındaki yurtdışı seyahatlerinde, Amanullah Afrika, Asya ve Avrupa’da birçok ülkeyi ziyaret etmiştir. Bu seyahatler sırasında modern Avrupa kültürünün coşkulu bir takipçisine dönüşerek, kadınların varlığı ve katılımı olmaksızın sosyal reformların gerçekleştirilemeyeceğini idrak etmiştir. Yurda dönüşünden hemen sonra kadınların sosyal ve siyasi alanlara girmesine izin vererek onlardan çarşaflarını (o zamana kadar tesettür kurallarına uygun görülen alışılmış olan kıyafetleri) çıkarmalarını talep etmiştir. Bundan sonra kadınlara resmi toplantılara, sinemalara ve devlet kurumlarına başları açık gitmeleri emredilmiştir. Tarihçilere göre, başkentte çarşaflı, başörtülü kadınların geçişini yasaklayan tabelalar bile asılmıştır her yere.
Amanullah’ın eşi Kraliçe Süreyya kamuya açık alanlara çıktığında kendisini peçesiz gösteren ilk kadındır. Peçenin nefes almasını olumsuz bir biçimde etkilediğini beyan etmiştir Süreyya. Peçesini çıkarmaya niyeti olmayan bazı kadınlar dehşete kapılıp, şok geçirirken, diğerleri hantal örtünün kaldırılmasını memnuniyetle karşılamıştır. Ancak bu düzenleme sonucunda sosyal hayattan daha da fazla dışlanan kadınlar da mevcuttur. Artık sinemalara, devlet kurumlarına veya kamuya açık toplantılara gitmelerine izin verilmediği gibi, bazen evden dışarı bir adım bile atmalarına bile izin verilmemiştir.


MOLLALAR İÇİN TEHDİT

Yüz yaşında ve büyük olasılıkla bu “reform” döneminin hayatta kalan birkaç tanığından biri olan Sayyida Bibi o günü şöyle anımsıyor: “Kabil’de yaşıyorduk. Daha önce Amanullah Han’ın babasının sarayında görevli olan babam, şimdi oğlunun emrinde çalışıyordu. Sokaklarda ve çarşıda yeni kralın kadınlara yüzlerini açmalarını emrettiğine dair söylentiler dolaşıyordu. Eşleri ve babaları yönetim için çalışan bazı kadınlar bu talimatlara uymuştu hemen. Sevinç gözyaşları içinde çarşaflarını çıkarmıştı onlar. Annem de bu kadınlardan biriydi. Ancak bazı kadınlar bunu yapmak için ailelerinden izin alamıyordu. Artık dışarı çıkmalarına da müsaade edilmiyordu. Hükümet yetkililerinin sokaktaki kadınların çarşaflarını zorla çıkarttıkları dedikoduları yaygınlaşmıştı.” Bu reformlar Mollaların, politikacıların ve otoriter güçlerin çıkarlarını tehdit ediyordu açıkçası. Güçlerini birleştirip isyanlara zemin hazırlayarak Amanullah’ın devrilmesini sağladılar. Bunun ardından Amanullah’ın sarayında basit bir asker olarak görevli olan Habibullah Kalakani iktidara getirildi. Çok daha sonraları, dini argümanları kullanarak, dış güçlerin de desteğiyle halkı isyana teşvik ettiği, resmi işlerin dizginlerini ele almaya başardığı ve adının soygun ve eşkıyalığa karıştığı bildirilmiştir. İktidarda kaldığı dokuz ay boyunca kendisini Afganistan Emiri olarak adlandırmış, peçeyi kadınlar için yeniden zorunlu hale getirmiş, kız okullarını kapattırarak kadınların yanlarında erkek refakatçi olmaksızın evden çıkmalarını yasaklamıştır. Amanullah'ın reformları tümüyle askıya alınıp geçersiz ilan edilmiştir. Böylece kadınlar Mohammad Zaher tahta çıkana kadar bir kez daha toplumdan dışlanarak peçe takmaya zorlanmıştır. Şah Zaher kadınların sosyal yaşama katılımını yeniden sağlamak için doğru zamanı bekliyordu. Ancak küçük küçük adımlarla, dikkatle...

1959'daki Bağımsızlık Günü kutlamalarına kraliyet ailesi mensubu kadınlar peçesiz katıldılar.

İKTİDARA İÇİN BİR ARAÇ

Büyükannem bizzat yaşadıklarını sık sık dile getirmiştir. Şah Zaher tüm hükümet yetkililerini saraya davet ettirmişti, büyükannemin dedesi de bu yetkililerden biriymiş. Kutlamanın amacı örtünmeyi kaldırmak, kadın kamu çalışanlarını sosyal yaşamda görünür kılmakmış. Büyükannemin dedesi işini kaybetmek istemediği için onu da yanına almış. Ona bir İran dergisinden resim göstererek aynı o kadınlar gibi giyinmesi gerektiğini söylemiş. Her zaman geleneksel kıyafetler- bol bir gömlek, beyaz işlemeli şalvar ve peçe – giyen bir kişi olarak büyükannem böyle bir törene peçesini çıkarıp elbise ve naylon çorapla katılmaktan çok endişeliymiş. O zamanlar kuaför salonları çok yaygın değildi. Tüm şehirde kadınların saçlarını ve makyajlarını yaptırabilecekleri belki bir ya da iki salon vardı. Birdenbire kendisini gülünç bir duruma düşmekten koruyacak bir saç modeli bulma sorunuyla karşı karşıya kalan kadın, saçını sadece tül gibi ince bir başörtüsüyle kapatan kadınları taklit etmeye karar verdi. Kutlama günü geldiğinde her zamanki gömleğini çıkarıp kocasının onun için önceden hazırladığı naylon çorapları ve diz boyu elbiseyi giydi. Avrupai giyimiyle komşularının alayına maruz kalmamak için üzerine bir de çarşaf giymişti. Kimse çoraplarını ve çıplak bacaklarını fark etmesin diye de çarşafın ön tarafını sıkıca vücuduna sarmıştı.
Birçok kadın yıllar boyunca ev dışında nasıl giyinmeleri gerektiğini sorgulayıp durdu. Bazen üst sınıf mensupları ya da diğer ülkelerin modasına göre giyinen kızlar tarafından kıyafetleri alay konusu edilirdi. Bacakları güzel gösteren naylon çoraplar çok revaçtaydı o dönem. Bu yüzden birçok kadın artık geleneksel gömleklerinin altına işlemeli şalvarlar yerine bu çorapları giyiyor, çarşaflarını da unutmuyorlardı tabii. Ne İslami ne de Avrupa standartlarına uyan bu giyim tarzı, büyükannemin bana anlattığına göre ilginç ve eğlenceliydi.

Zaher Şah'ın çalkantılı saltanatından sonra cumhuriyet dönemi başlamıştır. Kadınlar artık modaya uygun kıyafetlere aşina olmuş, şehirlerde peçeli, çarşaflı kadın nadiren görülmekteydi. Birbiri ardına iktidara gelen her başkan, siyasi hedeflere ulaşmak için etkili bir strateji olan kadın özgürlüklerinin kapsamını genişletme konusunda yeni tavizler vermek durumunda kaldı. Hükümet düzeyinde kadınlar, bakanlık görevlerinde bulundular ama kimsenin onların yaptıklarını umursadığı yoktu pek. Bu, mücahitlerin Afganistan'da yönetimi ele geçirip demokratik cumhuriyeti İslam cumhuriyetine dönüştürdüğü 1992 yılına kadar devam etti. Kadınların topluma katılımı ve kıyafeti meselesinin siyasi güç elde etmede etkili bir araç olduğunun ayrımında olan mücahitler bu kez Arap kadınlarına zorunlu kılınan örtünme tarzını Afgan kadınlarına dayattılar. Savaş sırasında kendilerini destekleyen Araplara teşekkür babında bu giyim tarzının propagandasını yaptılar ve hiçbir kız ve kadının başörtüsüz veya çarşafsız evden çıkmamasını emrettiler. Afgan kadınları, “açık ya da kapalı” konusundaki tüm karmaşa içinde, 62 yıl önce Habibullah Kalakani döneminde çoktan arkalarında bıraktıkları noktaya geri getirilmişlerdi.

Afgan kadınları, örtünme ve toplumsal katılıma ilişkin getirilen yeni yasaları ve onların uygulanış biçimini adaletsizliğin zirvesi olarak algılamışlardır. 1996'da mücahit hükümeti, insanlara zulmetme ve çıkar hırsı yüzünden devrildi. Taliban başkente girdi, tüm kız okullarını kapattı ve kadınların hareket özgürlüğünü kısıtladı. Kadınlar, sosyal hayatın her alanından zorla ve acımasızca uzaklaştırıldı. Tek istisna kadın doktorlar ve hemşirelerdi, ancak onlar da sıkı bir dini denetime tabi tutuluyor ve örtünme kurallarına uymadıkları takdirde sık sık dövülüyorlardı. Annem o sırada sağlık eğitimi bölümünde çalışıyordu. Birkaç kez kırbaçla dövülmüş ve her defasında eve şişmiş omuzlar ve kollarla gelmişti.

Taliban yönetiminin sona ermesinin ve geçici hükümetin kurulmasının ardından ilk cumhurbaşkanı olan Hamid Karzai'nin göreve başlamasıyla birlikte yeni anayasada kadınların örtünmesi ve giyinmesinden açıkça bahsedilmediği için, örtünmenin kadınların isteğine bağlı bir hale gelme olasılığı arttı. Kadınlar çarşaflarını çıkarmalarına rağmen başörtülerini çıkarmaya cesaret edemediler. 20 yılı, demokrasiyi geliştirmenin, kadın haklarını savunmanın heyecanı ve umuduyla geçirdiler. Ancak pek güzel söylendiği gibi: Tek başına iyi niyet yetmiyor! Çoğu insan için inanması zor olsa da Taliban bir kez daha Afganistan'ı ele geçirdi. Ve böylece, bugün kadınlar, sanki kaderlerine yazılmışçasına, korkunç bir baskıyla bir kez daha karşı karşıyalar. Onlar için kaderin çarkı bir kez daha, bu kez siyah kıyafet giyme zorunluluğuna doğru çevrildi.

Editörden Not:

“10’u 8 geçe” editör ekibi, ABD ve müttefiklerinin Afganistan’dan çekilmesinden bu yana ülkede büyük tehlike altında yaşayan veya başka ülkelere kaçmak zorunda bırakılan kadınların yazdığı metinleri yazarların güvenliği açısından anonim olarak yayımlamaktadır.

Çeviren: Sevda Demir
Kaynak: Die Zeit gazetesi