Bir çocuk bir penguen ve sıcak bir dostluk

GÖKHAN YAVUZ DEMİR

Okumanın keyfi ile yazmanın sıkıntısı arasında sıkışıp kalan benim gibiler için galiba en hayırlısı okumayı sevdiği kitaplar hakkında yazmak. Neyse ki yayınevleri yeni cicilerini biz okurlar için bir bir raflara koyuyorlar. Ben de bunların arasından en cici iki tanesini alıp okudum. Oliver Jeffers’ın yazıp resimlediği Kayboldu Bulundu ile Uçtu Uçamadı adlı iki harika kitaptan bahsediyorum. Sanırım Jeffers Türkçeye ilk defa tercüme ediliyor. Bugüne kadar tercüme edilmemiş olmamasına hayıflanmakla birlikte, nihayetinde Jeffers’ın kitaplarını Türkçede görmüş olmamıza sevinebiliriz.

İlk kitap Kayboldu Bulundu’da bir çocuğun evinin kapısında üzgün bir penguen bulmasıyla başlıyor. Penguenin kaybolduğunu düşünen çocuk önce onun nereden geldiğini anlamaya çalışıyor. Arıyor araştırıyor, soruyor soruşturuyor ama penguenin nereden geldiğini bulamıyor. Bu arada penguen de çocuğun yanından hiç ayrılmıyor. Çocuk, penguenin Güney Kutbu’ndan geldiğini anlayınca, bu sefer de onu evine geri götürmek için uğraşmaya başlıyor. Fakat sonunda iş başa düşüyor. Dolabından kayığını alıyor ve Güney Kutbu’na gitmek üzere yola çıkıyor. Dağ gibi dalgalarla boğuşan iki kafadar, yolda çocuğun penguene anlattığı masallarla vakit geçiriyorlar. Fakat Güney Kutbu’na vardıklarında çocuk, penguenin yine üzgün olmasına bir anlam veremiyor. İşte o zaman anlıyoruz ki penguen evinden uzakta olduğu için değil, yalnız olduğu için üzgün. Onun asıl evi biricik dostunun olduğu her yer. Dostu yanındaysa o hiçbir yerde yalnız değil. Bütün bunlar çok yalın desenler ve gayet sade bir üslupla anlatılıyor. İşin doğrusu Jeffers az şey söyleyerek çok daha fazla etki yaratmakta usta bir yazar. Buna bir de kendine has desenlerini eklediğinizde küçücük ama çok keyif veren bir kitap ortaya çıkıyor.

İkinci kitap aslında bu dostluğun devamı niteliğinde. Zaten ilk kitaptan artık ayrılamayacaklarını bildiğimiz penguenle çocuğun dostluklarına odaklanıyor. Uçtu Uçamadı’da her şeyi beraber yapan, birlikte oyun oynayan ve sürekli yan yana vakit geçiren iki kahramanımızdan penguen, ilk defa kendi başına bir şey yapmak istiyor: Uçmak! Eh ne de olsa kanatları olan bir arkadaş. İkisi de penguenin bunu istemesinde hiçbir tuhaflık görmüyor. Her şeyi deniyor penguen. Her yöntem ve her fikir büyük bir umutla deneniyor. Fakat sonuç hüsran oluyor. Bunun üzerine çocuk kendi uçağını öneriyor ama penguen kendi başına yardımsız uçmakta kararlı. Nihayetinde okuyup öğreniyorlar ki penguenlerin kanatları uçmaya müsait değilmiş. Fakat bu gerçek yine de bizim penguenin uçma isteğini ortadan kaldırmıyor. Bir yol bulamayınca bir bilene danışmak için yola düşüyorlar. Yolda bir sirk gösterisinin ilanını görüp çocuktan ayrılan penguen, yeni bir gösteride canlı top güllesi için işe başvuruyor. Çocuk yana yakıla onu ararken, penguen işe kabul ediliyor. Sonra penguenin uçarken aslında uçmayı hiç sevmediğini anlaması, çocuğun penguen için kaygılanması, birbirlerinden ayrı kaldıklarında kendilerini yarım bırakılmış hissetmeleri ve yine kavuşmalarıyla bu küçük hikâye de sona eriyor. Elbette iki kafadar başbaşa verip oyun oynuyorlar.

İki kitabı okuyup penguen ile çocuğun bu her türlü zorluğa göğüs geren ve karşılıksız sevgiye dayanan hakiki dostluklarına hayran kalan her okur gibi şimdi ben de Jeffers’ın bu iki kafadarın maceralarının devamını yazıp yazmadığını merak ediyorum.