Bir küskün bir barışık

İlişki zor iştir. Birlikte aynı çatı altında yaşamak, yeri geldiğinde alttan almak, “biz” olmak, sevabıyla günahıyla o kişiyi sevmek. Bu sevmek dediğim hadise de zamanla öyle bir hal alabilir ki eldeki şeyin sevgi mi alışkanlık mı yoksa Stocholm Sendromu mu olduğu birbirine karışır. Hâlâ neden ve nasıl devam ettiklerini sorguladığımız ilişkiler olur iki tarafın da yıprandığı, anlayamayız. Ya da bir dargın bir barışık sürekli git – gel yaşayanlar. Bazen sadece dizilerde – filmlerde olacağını düşüneceğiniz türden kavgalar, ayrılıklar; bu sefer kesin bitti dediğiniz noktada yeniden ve daha ateşli barışmalar… O ilişki nasıl başladı ve nasıl bugünkü halini aldı anlayamazsınız…

Fatih Terim ve Galatasaray aşkı daha doğrusu ilişkisi de aynı böyle oldu. Fatih ve Galatasaray’ınki ilk görüşte aşk değildi. Sepp Piontek’in yardımcısı olarak 21 yaş altı Milli Takım ile Akdeniz Oyunları’nda şampiyon olmuş; hemen ardından Piontek’in boşalttığı milli takım hocası koltuğuna oturmuştu. Milli Takım ilk kez Avrupa Şampiyonası’na katılmaya hak kazandığında belki sadece Galatasaray değil başka kalpleri de hızlandırmıştı.

1996 yılında ilişki dolu dizgin başladı. Sonuçta ikisi de birbirine yabancı sayılmazdı. Terim’in geçmişinde Galatasaray forması giymişliği ve hatta kaptanlığını yapmışlığı vardı. Her ne kadar bu yıllar “14 senelik bu çile bitsin artık bu sene” tezahüratındaki kara yıllara denk geldiğinden şampiyonluk göremese de en azından jübilesi dillere destan olmuştu. Helikopterle sahaya inmiş, Cenk Koray’ın sunumuyla veda etmişti.

1996-2000 yılları arasında ise futbolculuk dönemine inat “Dört sene üst üste şampiyon olduk, Avrupa’nın kralı olduk” tezahüratını hayata geçirdiğinde Galatasaray ile arasındaki bağ daha da kuvvetlenmiş; artık aradaki aşk farklı bir seviyeye çıkmıştı. Artık iki taraf da birbirinin huyunu biliyor; aradaki ilişki düşman çatlatıyordu.

Birlikte kazanılan başarılar Türkiye için çok büyük olsa da Fatih Terim daha iyisi olabileceğine inandı. Belki daha zengin belki daha modern belki daha Avrupai bir ilişkisi olabilirdi, gözünü yükseklere dikti. 2000-2001 yılını Fiorentina ile geçirdi. Uzun ilişkinin ardından gelen ilk ilişkiyi sürdürmek her zaman zordu zaten. Terim de sürdüremedi. Başkan Gori ile anlaşamayarak ayrıldılar. Belki ülkeye dönmemek belki de “unutamadı” dedirtmemek için bu kez AC Milan ile birleştirdi yollarını. Milan’ın kendisinden ayrılmak istemesi ise çok uzun sürmemişti.

Hayal kırıklığıyla ülkeye dönen Fatih eski aşkının kollarında aradı teselliyi. Galatasaray onu seviyordu, gidişini unutup sarıldı ona. Fakat ilişiki istenildiği gibi gitmiyordu. Yeniden ayrılma iki yıl sürdü. “Egolarım herkesten fazla olabilir, bunu kabul ederim.” diyordu Terim. Galatasaray ile ayrılığının ardından Milli Takım ile yolluna devam etti. Galatasaray ise başka ilişkilere yelken açtı.

Takvimler 2010 ‘u gösterdiğinde ikili yeniden barışacaktı, üçüncü kez. Artık bu ayrılıp barışmalar sadece yakın çevre tarafından değil herkesçe alay konusu olmaya başlamıştı. En ufak bir tartışma ayrılacakları dedikodularına yol açıyordu. Fakat bu kez iki taraf da olgunlaşmış görünüyordu. Aradaki bağ ve alışkanlık ile iyi işler yapıldı. Galatasaray lig şampiyonlukları ve Şampiyonlar Ligi çeyrek finalini görüyor; Terim ise ligde en fazla şampiyonluk yaşayan teknik adam unvanını alıyordu.

Bu mutlu tablo araya eski aşk Milli Takım’ın girmesiyle gölgelendi. Abdullah Avcı ile yollarını ayırdığından zor günler yaşayan Milli Takım, Terim’den dört maç için yardım istedi. Kamuoyu ve çevrenin “Bir kalpte iki aşk olmaz, bir teknik adam hem lig takımı hem de Milli Takımı çalıştıramaz” söylemlerine rağmen eski günlerin hatrına yardım çağrısı hem teknik adam hem de Galatasaray tarafından olumlu karşılandı.

Fakat Terim bu ilişkiyi yönetemedi. Ligde üst üste alınan berbarelikler ve 6-1’lik Real Madrid mağlubiyeti Galatasaray’ı çileden çıkardı. Aşkını ispatlamak isteyen teknik adam Beşiktaş’ı 3-0 mağlup etse de ipler kopmaya yakındı. İki yıllık sözleşme yenilemesini kabul etmeyen Terim ile yeniden ayrıldı Galatasaray. Bu kez kesin bitmişti. Herkes birbirine medeni bir şekilde “hayatta başarılar” diledi. Bunca yılın hatrına arkadan konuşmak olmazdı. İki medeni insan gibi bitsin dendi.

Ve bugün olmaz denilen yine oldu. Galatasaray ve Terim yeniden barıştı. Bazılarımız artık yüz göz olmuş bir ilişkiye bakar gibi bakarken; bazılarımız o aşkın efsane zamanlarının hatırladığından umutlu. Bazılarımız bu ilişki bir yere gitmez diye düşünürken; bazılarımız çocuğunun sünen evliliğinin bitmemesi için direnen ebeveyn gibi. Göreceğiz “ex”ten “next” olacak; aynı suda iki kez yıkanılacak mı?