Yaşamının elli yılını İsveç ve yurtdışında geçiren Özkan Mert’in külliyatı ‘Evrenin Islığı’ ve ‘Kıtalar ve Kültürler Arası Bir Dünya Şairi: Özkan Mert’ adlı kitaplarla tamamlanıyor.

Bir senfoniyi dinler gibi yaşadım Stockholm’de

MURAT DEMİRCİ

Tüm şiir ve kitapları Klaros Yayınları’ndan çıkan 1070 sayfalık dev bir kitapta Türkçenin yanında 10 ayrı dilde şiirlerinin çevirisi yer alıyor… İngilizce, İsveççe, Fransızca, İtalyanca, Almanca, Hollandaca, Romence, Bulgarca, Kürtçe, Macarca, Rusça, Danca… Ayrıca tanınmış Çin kökenli İsveçli şair ve çevirmen Li Li, Özkan Mert’in şiirlerini Çinceye çeviriyor ve Çin’in en önemli uluslararası edebiyat dergilerinde yayınlanıyor. Özkan Mert’in olmadığı bir şiir tarihi yok: 1960’lı yıllarda daha lise öğrencisiyken ilk şiirlerini yayımladığı Evrim, Devinim gibi edebiyat dergileri ile Atilla İlhan’ın Sanat Sayfasını yönettiği Yeni Asır Gazetesi’nden başlayıp, Ankara’da Militan, Halkın Dostları, Dost, Dönem, Dönemeç ve Soyut dergisine ve İstanbul’da Varlık, Hürriyet Gösteri, Milliyet Sanat, Papirüs, Cumhuriyet Kitap gibi daha pek çok dergi ve gazetede şiirleri yayınlanan ve Cumhuriyet sonrası modern Türk şiir hareketi içinde etkin bir rolü olan şairlerimizden... Bu söylediklerime İsveç ve dünya şiiri içindeki işlevini ve yabancı dillerde yayınlanan şiirlerini, incelemelerini ve çevirilerini ve yaşamının elli yılını İsveç ve yurtdışında geçirdiğini de eklersek Özkan Mert’e neden ‘Dünya Şairi’ denildiğini anlarız.

İsveç’te emekli olduktan sonra 2009’da Türkiye’ye döndünüz. Bodrum Gümüşlük’te, mandalina bahçeleri içinde bir köy evine yerleştiniz. 8 yıl eşinizle bu evde yaşadınız ve sonra 2018’de yeniden Stockholm’e döndünüz. Nedenini sorabilir miyim?
Böyle lapa lapa karlı bir havada beni dışarı çıkardığın için ben sana teşekkür ederim. İsveç’e dönüşümün birçok nedeni var sevgili Murat. Oğlum ve torunum Stockholm’de, İsveç kültür ve yaşamıyla ilişkilerim ve projelerim sürüyor. Türkolog ve pedagog olan eşimin mesleğinde kariyer yapması için de olanaklı bir ülke. Ayrıca unutulmaz yaşantılarımın ve anılarımın olduğu bir ülke İsveç. Hayatımda en uzun yaşadığım kent Stockholm. Stockholm’ü çok seviyorum. Öyle bir kent ki: Bir köşesi Venedik, bir köşesi Viyana, bir köşesi Bodrum/Gümüşlük, bir köşesi İstanbul… Her yeri her iklimi ve her şeyi yaşayabileceğim bir kent. Kısaca Stockholmluyum ben. Ayrıca benim gibi yaşamının üçte ikisini yurt dışında yaşayan insanlar için tüm dünya onun evi oluyor. Dünya’da gezip gördüğüm yaşadığım birçok ülke her an benimle ve bende yaşıyor. Bazen birden bire Ekvador’da bir sokağı, Lizbon’da bir sahili, Tayland’da tuk tuk arabalarını, muson yağmurlarını özlüyorum. Ne yazık ki, pandemi gezi planlarımı erteledi. Bir şair olarak davet edildiğim, Amsterdam, Londra, Çin vb ülkelere davetleri ertelemek zorunda kaldım. Şimdi Stockhom’un tadını çıkarıyorum.

Çok yoğun bir çalışma içindesiniz: ‘Evrenin Islığı’ yayınlandı. Ayrıca Prof. Dr Medine Sivri’nin şiiriniz üzerine yazdığı ‘Kıtalar ve Kültürler Arası Bir Dünya Şairi: Özkan Mert’ adlı akademik çalışma da Klaros Yayınları’nca yayıma hazırlanıyor. Ayrıca şiiriniz ve yaşamınızı merkeze alacak ve 30 yazar, şair, eleştirmen ve akademisyenin yazılarının yer alacağı bir derleme de hazırlanıyor…
Evet! Ne zaman boş kalmak istesem hep yoğun bir çalışmanın içine düşüyorum. ‘Evrenin Islığı’ ve ‘Kıtalar ve Kültürler Arası Bir Dünya Şairi: Özkan Mert’ adlı kitaplarımla ‘Özkan Mert Külliyatı’ tamamlanmış oluyor.

8 yıl sonra İsveç’e döndünüz. 8 yıl öncesinin İsveç’i ile bugünün İsveç’i arasında ne fark gördünüz?
Akıl almaz derecede fark var. 2015’teki büyük mülteci akınından İsveç de nasibini almış. Sanırım 170.000 yeni mülteci kabul etmiş İsveç. Her yer Arapça konuşan mültecilerle dolu. İş alanında rekabet artmış. İsveç her alanda göçmenler/mülteciler için yeni ve çok sert yasalar çıkarmış. Irkçılık ve sınıf farkları artmış. Irkçı parti SD (İsveç Demokratları) üçüncü büyük parti olmuş. Gelecek yıl yapılacak genel seçimlerde, diğer sağcı partilerle birlikte bir koalisyon hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşmasını engellemek için elimden geldiğince çalışacağım. Kısaca söylemek gerekirse, 60’lı, 80’li yılların büyülü, muhteşem ve hoşgörülü İsveç’i yok artık.

Bir yerde okumuştum: ‘Demir Özlü’nün öykülerini okursanız İsveç bunaltılarla dolu bir ülke, Özkan Mert’in şiirlerinde de İsveç, güller arasında dans.’’ Hangisi doğru?
İkisi de doğru. Her refah toplumunun karanlık bir arka bahçesi, cehennemi vardır. Önündeki bahçe de cennetidir. Her şey insanın ülkeyi, hayatı, dünyayı nasıl algıladığı ve yaşadığı ile ilişkindir. Herkesin kendisine soracağı ilk soru şu olmalıdır: Hayatını nasıl yaşadın? Ne yaptın insanlar ve doğa için? Ben her zaman bir senfoni dinler gibi yaşadım Stockholm’de.

Özkan Mert ile tatlı sohbetin sonu yok. Her konuda her şeyi konuşabilirsiniz. Konuşmalarında hoşgörü ve mizah her zaman ön planda. Röportajdan sonra sokağa çıkıyoruz. Bir süre yürüdükten sonra üzerindeki karları silkeleyerek.

-Haydi! Kızak kayalım diyor.
-Kızağımız yok hocam.
-Ben bulurum şimdi

Biraz ileride kocaman bir kızağı çeken İsveçli kadınla konuşuyor. Kızağı ödünç alıyor.

Ve kocaman kızağa oturup kayıyoruz.

Bir gün Özkan Mert ile buluşursanız dikkat edin: Ben bir kızakla kayarak kurtuldum. Ama sizi buzlu suda yüzmeye ikna edebilir.