Bir yanda ırkçılık öbür yanda fırsatçılık
Filistin’e yönelik saldırılar, İslamcılar ve seküler milliyetçiler arasındaki çatışmaları görünür kıldı. Saadet, Hüda Par, Gelecek Partisi’nin düzenlediği mitingde ‘cihat’ çağrıları öne çıkarken seküler milliyetçi kesimler saldırıları ‘arap’ karşıtlığı meselesi üzerinde değerlendirdi.
Öncü DURMUŞ
İsrail’in Gazze üzerinde saldırıları sürerken bir taraftan da savaşın ülkedeki yansımaları da tartışılıyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘arabuluculuk’ çıkışı ile beraber İsrail ve Filistin arasında eşit bir konumda geliştirmeye çalıştığı tavrın ardından ‘İslamcı kesimler’ ve ‘seküler milliyetçi cephe’ arasındaki çatışmalar da dikkat çekti.
Geçtiğimiz gün Saadet Partisi’nin daveti ile Hüda Par ve Gelecek Partisi’nin de katıldığı Filistin için düzenlenen mitinge cihat çağrıları damga vururken milliyetçiler arasında Filistin konusu ‘Arap’ karşıtlığı üzerinden değerlendiriliyor. İktidarın ortağı MHP kanadında ise sessizlik hâkim olurken yapılan tartışmalar Erdoğan’ın sunduğu rotadan farksız.
Akademisyenler Tolga Gürakar ile Cangül Örnek milliyetçiler ile İslamcı kesimler arasındaki tartışmaları BirGün’e değerlendirdi.
"SOKAKTA BAŞLAR"
Milliyetçiler ile İslamcılar arasındaki çatışma ortamının tarihsel bir unsur olduğunu vurgulayan Akademisyen Tolga Gürakar, “İslamcılar ile milliyetçi kesim arasında çatışma ortamı hep vardı ancak bu çatışma anlarının zaman zaman kırılma hatları oldu. Özellikle 1990’lar sonrasında kentli milliyetçiliğin kendini daha çok gösterdiği, ülkücü milliyetçilik denilen çizgi ise statükocu ve Türk İslam sentezini kabul ettiği bir noktaya geldi. Filistin meselesi gibi can yakıcı meselelerde İslamcılar ile milliyetçiler arasındakiçatışma ortamı ise aha çok görünür oluyor” dedi. Gürakar, devamında şöyle konuştu: “Kentli seküler milliyetçiler Filistin’e yönelik saldırıları cihatçılık ile bir tutmuyor. Bu kesim için bölgede sorun halinde olan sığınmacılar meselesi daha önemli. Ancak yine de Filistin’e yönelik saldırılarla bir kez daha görünür olan bu çatışma hali hem milliyetçi cephe içerisinde hem de İslamcılar karşısında ciddi bir kopukluk yaratacağını düşünmüyorum. Çünkü Filistin meselesi, İsrail’in bulunduğu konum, Büyük Ortadoğu Projesi, emperyalistlerin çıkarları bunların hepsi makro siyaset açısından çok önemli ve ayrışılacak meseleler. Ancak kopukluk diye tarif ettiğimiz şey bu makro siyasetten değil sokaktaki insanların alacağı tutumdan başlar. Onun içindir ki sığınmacı meselesi, AKP’nin siyasal İslamcı politikaları, ülkedeki tarikat ve cemaatlerin durumu bu iki kesim arasındaki çatışmalar için asıl meseledir.
"ORTA YOLCU ÇİZGİ ETKİLİ"
Akademisyen Cangül Örnek ise şöyle konuştu: “İslamcılar açısından tarihsel gündemlerden birisi olan Filistin, Kudüs meselesi üzerinden dinler arasında çatışmaların vurgulandığı ve örgütlenme aracı olarak kullanılan bir konu oldu. Ancak bugün geldiğimiz noktada İslamcı kamuoyunda da eski hassasiyetin kalmadığı bir görüntü mevcut. Öte yandan iktidarın orta yolcu çizgisi, İsrail ile enerji anlaşmaları arasında Filistin’i pek ön plana çıkartmak istemiyor. Erdoğan’ın geçmiş yıllarda yüklenmeye çalıştığı ‘İslam dünyasının lideriyim’ görüntüsü geldikleri nokta itibarı ile kalmadı.
MHP tabanında da iç içe geçen İslamcı ve milliyetçi konumlanış AKP’nin doğrudan bir taraf olmadığından AKP ile hareket eden bir tavır geliştiriyor. Yani Filistin meselesinin kendisi Türk İslamcı kesim için bir turnusol kâğıdı değil. Seküler kesim için ise tehlikeli bir çizginin olduğu ve hatta Kemalistler arasında da Zafer partisi çizgisine yani ırkçı bir çizgiyle ortaklaştığı bir mesele gibi görünüyor.
Hamas saldırısı sonrası ilk tepkilerde bu çerçevede Filistin’i yanlış okuyan bir yönde ilerledi. Ancak şu an gündem değişti diyebiliriz.
Kısacası iki kesim arasında var olan çatışma ortamının dışında asıl tehlikeli noktanın da bazı liberal gazeteciler ve ulusalcı kesimlerin katkıları ile seküler kesimler için endişe vereceği bir durum olduğunu söyleyebiliriz.