BirGün çalışanı Mahir Kanaat'tan mektup var

Redhack’in yayınladığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın maillerine ilişkin haberler nedeniyle 25 Aralık 2016 günü evine yapılan baskınla gözaltına alınan ve 24 gün sonra “Örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne götürülen BirGün çalışanı Mahir Kanaat gözaltına alınma ve tutuklanma sürecini anlatan bir mektup gönderdi. Kanaat ayrıca BirGün ve Evrensel gazetelerinin yasaklı olduğunu ve okumalarına izin verilmediğini vurguladı.

Kanaat'in gönderdiği mektupta şu ifadeler yer aldı:

"Bu mektubu yazarken esir edilişimizin 38. günü, tutuklanışımızın 14. günü...

Kısa bir özet geçecek olursam, her şey 25 aralık sabahı saat 04.00'da başladı. Çok garip bir sesle uyandım. Karşı komşumuzun kapısını resmen kırmaya çalışıyordu polis. "Aç kapıyı aç" diye bağırıyorlardı kapıyı kırmaya çalışırken. Kapının deliğinden baktığımda karşımda "özel tim" yazan polisleri görünce bunların aslında bana geldiğini anlamam pek zor olmadı.
Sonra kapıyı açtım ve açmamla kızgın polislerden fırça yemem bir oldu. "Kapat kapıyı kapat" diye bağırdılar. Ben de kapattım. Aradan çok kısa bir zaman geçmeden bu sefer bizim kapıyı kırmaya çalıştılar ve "aç kapıyı aç diye" bağırdılar.

Ama bu sefer fırça sırası bendeydi. Kızgın bir sesle "Karar verin açayım mı, kapatayım mı?" dedim. Gerçi pek etkili olmadı.

Suratımın ortasına kocaman bir tüfeği dayayıp "yat yere yat" diye bağırıyorlardı. Ben de yattım sonra eşim Sevgi'ye bağırdılar "yat yere" diye.

İşte filmin koptuğu an o andı. Ellerim arkadan kelepçeliydi ve üstümde bir 'özel tim' vardı. "Eşim 9 aylık hamile ne yere yatırıyorsunuz" diye bağırıp ayağa kalkmaya çalıştım. Ondan sonra bir arbade, suratıma bir tekme yedim. Ama neyse ki Sevgi'yi yere yatırmalarına izin vermedim.

Tabi ki devamında özel timci 'arkadaş' yanıma gelip bir daha soru sorarsam ya da başka bir şey yaparsam "eşimin yanında ağzımı burnumu kıracağını" söyledi.

Ve saat 7 gibi Vatan Emniyet maceramız başladı. Tam olarak da 24 gün sürdü bu macera.. Bu 24 günlük süre içerisinde kaldığım hücrede bir mafya babası, bir insan kaçakçısı ve bol bol FETÖ üyesi insanlarla kaldım.
Beklenen gün gelmişti. 24 gün sonunda emniyet zahmet edip büyük incelemesini bitirip, bizi sorguya almaya karar vermişti. Derya, Eray, Metin derken sıra bana gelmişti. Aldılar beni ve yukarı sorgu odasına çıktık.


Sorgu odasında iki dostum Tolgay ve Ali Deniz vardı. Karşımızda bir komiser vardı. Yapılan onca inceleme, araştırma sonunda bana sorulan sadece 6 soruydu. Bunlardan 3 tanesi zaten emniyete gelen ihbar mailinde yazanlardı. 1 tanesi konuyla hiçbir alakası olmayan bir twitter sohbetiyle ilgiliydi. Bir tanesi RedHack üyelerini tanıyıp tanımadığım, sonuncusu da eski telefonumda buldukları 17/25 Aralık dosyalarıydı. Ki bu dosyalar bütün haber sitelerinde açık kaynak olarak duruyor.

Koskoca 24 gün, o kadar inceleme ve sorulan sorular...

Ve büyük gün gelmişti. Sonunda savcının karşısına çıkmıştık. Ama savcıda sorgu tutanağım yoktu. Avukat savcıya verdi tutanağı ve başladık. Aynı soruların dışında savcı bana MLKP ile olan ilişkimi sordu. Bu arada alınma sebebimiz olan maillerle ilgili hiçbir soru yok. Neyse, savcılık sorgusu da bitti sonunda. Yaklaşık bir saat sürmüştü. Ama savcının bütün ifadeleri okuması ve tutuklama yazması, 15 dakika bilemedin 20 dakika sürdü!

Sırada Ahmet Şık'ı tutuklayan hakim vardı. Mahkeme boyunca çok eğlendik, çok güldük Ömer, Tunca ve ben.

Sevgili avukatımız Sevgi çok kızdı bize neden gülşüyorsunuz diye ama.. ( Bu yüzden bile tutuklanmış olabiliriz) Baştan sona çok komikti halimiz.. Neden alındık? Neden sorgulandık? Neden yargılandık? Neden tutuklandık!? Bunlara gülmeyip neye gülecektik?

Ve sonra Metris.. Ardından da önünden her geçtiğimde içini çok merak ettiğim Silivri...

İşte yaşadığımız 25 gün böyleydi.

Hepinizi çok özledim. Herkese selamlar, kendinize iyi bakın."