Depremlerde ağır hasar alan Hatay’da çadır sorunu devam ediyor. Yurttaşlar hükümete tepki göstererek “Bizi hasarlı evlere girmeye mecbur bıraktılar. Devlet çadır bile vermekten aciz durumda” diye konuştu.

BirGün deprem bölgesinden bildiriyor: Bize dilenci gibi davranıyorlar
Fotoğraf: BirGün

Havva GÜMÜŞKAYA

Maraş depreminin 15’inci gününde Hatay'da meydana gelen 6,4’lük depremin ardından hasarlı binalar yıkıldı, 6 kişi yaşamını yitirdi. Çok sayıda yurttaş, ısınmak ve eşya çıkarmak için girdiği apartmanlarda depreme yakalandı. İlk günden bu yana yardım gitmeyen kırsal mahallerde ikinci depremin yarattığı hasar daha büyük oldu. Kendi imkânlarıyla çadır kuran yurttaşlar ne ilk depremde ne de ikinci depremin ardından hiçbir yetkilinin gelmediğini söyledi.

Kendine 12 bin liraya çadır almak zorunda kaldığını söyleyen Samandağlı Habib Yaşar "Benim kardeşim yurtdışından para gönderdi. Herkesin imkânı yok buna. Vatandaşına bir çadır vermekten aciz bir devlet. Barınma ihtiyacı var buranın. ‘Çadırkente gidin’ diyorlar, insanların hayvanları var, eşyaları var nasıl bıraksınlar? Bu bizim yaşam hakkımızı elimizden almaktır" diyerek isyan etti.

Hatay Antakya'nın Maşukiye Mahallesi’nde yaşayan yurttaşlar da önceki gün akşam yaşanan depremin ardından çok sayıda binanın çöktüğünü belirtti. Çadır sorununa dikkat çeken yurttaşlar, yalnız bırakıldıklarını söyledi. Maraş depreminde 7 kişinin yaşamını yitirdiği mahallede önceki akşam gerçekleşen deprem, mahallelileri çok korkuttu.

YARDIMLAR TOPLATILDI

Mahallede yaşayan 30 yaşındaki Sinem Alpaslan da yazlık çadırda kaldıklarını ve birkaç aile birlikte yaşamak zorunda olduklarını söyledi. Alpaslan, yardım için gittiği kapılardan kovulduğunu belirterek, "Buraya ne AFAD ne Kızılay adımını bile atmadı. Çok kapıya gittim ama kovuldum. Biz depremzedeyiz biz hakkımızı arıyoruz” dedi.

“Deprem anına kadar hepimizin işi gücü vardı” diyen Alpaslan, “Kendi hükümetimizden dilenci muamelesi görmek, zorumuza gidiyor” ifadelerini kullandı. Çadırkente gidemeyeceklerini söyleyen Alpaslan “Gelen yardımlar toplatıldı, çadırkentlere götürüldü. Bizim burada evlerimizi terk etme lüksümüz yok. Yağmalanamayız. Biz çadırlarımızı köyümüze istiyoruz. Bizim hastalarımız var. Oyalanıyoruz. Biz de bu memleketin insanlarıyız" dedi.

ASMA DEMİRİNDEN ÇADIR

Mehmet Alpaslan da kendi imkânlarıyla üzüm bağlarını sabitledikleri demirleri sökerek çadır kurduklarını söyledi. Alpaslan yardım görmediklerini belirterek "Her şeyi kendi imkânlarımızla yaptık. Devlet maalesef bize bakmadı. Depremden sonra üç gün bir yemekhane geldi sonra gidiş o gidiş. 9 kişi iki aile bir çadırda kalıyoruz. Yan tarafta da akrabalarımız çadır kurdu. Elektrik yok. Sadece bir gün elektrik geldi dünkü depremden sonra o da kesildi" diyerek tepki gösterdi.

Daha önceki depremde hasar tespiti için gelenlerin "jet hızıyla" gittiğini söyleyen Alpaslan "Dünkü depremde zaten hasarlı olan diğer evler de çöktü. Eşya çıkarmak için eve girmişlerdi. O an depreme yakalandılar. Yan apartmanın damına atlamasalardı. Komşularım da enkaz altında kalacaktı" dedi.

HİÇ BİR KURUM GELMEDİ

"Gerçekten durum vahim" diyen Adnan Alpaslan da ilk günden bu yana kapılarına hiç bir devlet görevlisinin gelmediğini söyledi.

Rönesans Rezidans’ta kuzenini kaybeden Alpaslan, kentteki en büyük sıkıntının elektrik, su ve çadır olduğunu söyledi. Alpaslan'ın babası Mennan Alpaslan da 15 gündür kimsenin gelmemesine isyan ederek "Battaniye bile yok. Eşyalarımız yağmur altında kaldı. Aç susuz kaldık. Terkedilmiş bir köyüz biz. Yağmur suyu ile kovaları doldurup ihtiyacımızı karşılıyoruz. Kimseden bir tas çorba görmedik. Yetkililer nerde? Belediye başkanını bile görmedik" diyerek isyan etti.