Irak'ta işgale karşı direnişin sadece caddelerinde, camilerinde patlayan bombalardan, kafa kesme tör

Tan Morgül

Irak'ta işgale karşı direnişin sadece caddelerinde, camilerinde patlayan bombalardan, kafa kesme törenlerin ibaret olmadığı bir gerçek. İşgal askerlerine karşı silahlı direnişin yanında, Iraklı işçiler, işsizler, öğrenciler, kadınlar, öğretim üyeleri, bir çok Iraklı yaşadıkları topraklarda özgürce yaşamanın, ancak direnmekle mümkün olacağına inanıyorlar. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından düzenlenen "Savaşsız Bir Dünya için Uluslararası Buluşma" Sempozyumu konuşmacılarından Isam El-Rawi ile seçimleri, direnişi, birleşik Irak umudunu konuştuk.

Son seçim bir anlamıyla Irak'ın çözülmesinin başlangıcı mı yoksa etnik ve dini temele bağlı bu temsiliyet biçimi, gelecek için tek çözüm mü?
Bir çok nedenden dolayı son seçimler çözüm olmayacaktır. Birinci neden Iraklılar'ın bu seçimi kabul etmemesi. Sadece Sünni Gruplar değil, bir çok Şii grup da El-Sadr grubu, El-Hrisi, El-Bağdadi grupları da seçimi kabul etmediler. Bunun dışında Hırsitiyan ve Türkmenlerin seçime katılımı engellendi. Dolayısıyla bu hükümet zayıftır. Emperyalizme ve işgale hizmet edecektir.

Peki, seçime katılmayan Sünni gruplar siyasal alana nasıl müdahil olacaklar?
Problem de burada. İşgalciler, bizi Sünni, Şii, Kürt ve Türkmen olarak tanımlayıp, bölmek istiyorlar. Bizi Iraklı olarak tanımıyorlar. Ben önce Iraklı olarak tanımlanmak istiyorum, sonra çok gerekli olursa ve bende ihtiyaç duyarsam Sünni olduğumu söylerim.

Peki niye böyle tanımlamak istiyorlar?
Çünkü istedikleri, hakim olacakları Irak, parçalı Irak'tır. Siyasal alana müdahil olma sorusuna gelirsek. Seçimler bu alanda olmanın yegane yolu değil ki. Biz seçimlere karşıydık çünkü zamanlamasına ve yapılma şekline karşıydık. İşgalciler, ülkeyi terk edene kadar bu seçim kabul edilmemeliydi. Seçim merkezlerine gitmek için dahi güvenlik sağlanmamıştı. %58 katılım olduğu söyleniyor. Bu doğru değil. Samarra'dan bahsediyorlar mesela. Samarra'nın merkezinde seçim falan olmadı ki.
Kim bu Sunni gruplar. Homojenler mi?
Değiller. Nasıl Şii gruplar tek bir vucut için de hareket etmiyorsa, Sünniler de öyle. Sosyalisti var, milliyetçisi var, İslamcısı var.. Sadece bir konuda homojenler; işgale karşılar. Öte yandan aynı şeyleri Kürtler ve Şiiler için de söylemek gerekir. Onların da çoğu işgale karşılar, Kürt ve Şii partileriyle halklarını birbirinden ayırmak lazım.

Direniş cephesinden bahsedersek...
Irak'ta gerçek bir direniş var. Mesele ben bünyesinde 1800 üniversite profesörü barından bir organizasyonu temsil etmekteyim. Üyelerimizden 400'ü de kadın. Bize göre, şu anda Irak'ta cereyan eden ulusal bir direniştir. Ve bu "silahlı" da olsa barışçı da olsa direniş hiç bir şekilde sivilleri, işçileri, gazetecileri hedef almamaktadır. Amerikalı, İngiliz ve İtalyan askerlerini hedef almaktadır.

Peki sivillere saldıran ve "kafa kesen"ler kim?
Bazısı Irak'ın içinden, bazısı dışarıdan. Fakat yaptıkları iş terörizm. Mesela Zerkavi, Iraklı değil, ve militanlarının çoğu Afganistan'dan, Suudi Arabistan'dan ve Ürdün'den geliyor. Ama şunu söylemek gerekir, yaptıklarıyla bizim meşru mücadelemize çok büyük zarar veriyorlar. Topraklarımız işgal edenlere karşı direnmek zorundayız. Bush'un kendisi bile söylüyor: "Amerika işgal edilse ben direnirim". Bizim 10 bin yıldır var olan uygarlığımız var.

Yani farklı bir direniş biçimleri de mümkün, Irak'ta?
Direnişin iki parçası var. Biri silahlı, diğeri barışçıl. Biz, ikinci kısmındayız. Ve bu kısımda da binlerce insan yer alıyor. Amerikalılarla da konuşuyoruz, önce şehirleri terk edin, üslerinizi çekin ve ancak ondan sonra denk insanlar olarak konuşuruz. Tarihi yerlerimizi terk edin. Babili, İbrahim peygamberin şehri Ur'u ne hale çevridiklerini gördünüz.

Irak'taki direnişin Şiilere ve Kürtlere yönelik "Saddam dönemi" tepkiselliğini uyandırma ihtimali var mı?
Bu büyük bir yanlış var. Saddam sadece Şiiler'e ve Kürtler'e karşı birisi değildi. Mesele ben Sünniyim. Ebu Garip cezaevinde 4 yıl geçirdim. 1987'den 1990'a kadar. Gizli servis beni Erbil'deki Üniversite odamadan alıp, götürdü. Çünkü Sadam rejimindeki yanlışları söylüyorduk. Benimle beraber 200'den fazla profesör de cezaevine girmişti. Saddam, adaletsiz ve tüm Irak'ı mahfeden bir diktatördü.

Hâlâ birleşik bir Irak şansı var mı?
Benim bütün umudum ve hayalim bu. Sadece Şii ve Kürtlerle, Türkmenlerle değil, içinde Hristiyanların da olacağı eşit haklara sahip olduğumuz, birleşik, özgür bir Irak.

Hayat Irak'taki kadınlar için gittikçe zorlaşıyormuş. Tehditler, kaçırmalar, öldürmeler. Kim bunun sorumlusu?
Bir örnek vermek istiyorum. Çok yakınlarda, Profesör ve şıh Al Faithy öldürüldü. Binlercesi gibi faili meçhul. Allavi'ye, Eğitim Bakan'ına, Adalet Bakanı'na hatta Amerikalılara bile bilgi için başvurduk. Hiçbir cevap vermediler. Eğer gerçek bir hükümetsen, böyle bir sorumluluğun vardır. Sizi kimin öldürdüğünü bilirseniz, ona göre kendinizi korursunuz. Demek istediğim, kadınlara yönelik bu şiddetin ve tehdidin kaynağının ne olduğu belli değil. Irak'ta adalet yok ki, kimin neyi neden yaptığı belli olsun. Başta da dedim, aşırı gruplar var, ve biz işgalciye karşı mücadele ettiğimiz kadar onlara karşıda mücadele veriyoruz.

Peki Türkiye hükümetinin ve sivil toplıumunun duruşu hakkında neler söylersiniz?
Irak'ın büyük çoğunluğu başta son hükümetiniz ve başbakanı olmak üzere, sivil örgütlerine de büyük şükran borçlu ve saygı duyuyor. Savaşta önce, ticaret bakanıyla beraber Irak'a destek için gelen ticaret heyetini de unutmadık. Fakat bazı Iraklılar Kürt meselesi ve dini meseleler nedeniyle Türkiye ile tarihi problemlere sahip. Asıl problem; çok kötü televiziyon kanalları tarafından tanıtılan "yanlış" Türkiye görünütüsü. Iraklılar sürekli bu yanlış Türkiye'yi görüyor. Ben Türkiye'yi bir "ay"a benzetiyorum. Karanlık yanı da var, aydınlık yanı da. Maalesef, birçok Iraklı karanlık tarafı görüyor.

Isam el Rawi:
Iraklı İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlileri Birliği'nin başkanı ve Müslüman Bilim Adamları Birliği'nin (Ulem Konseyi)üyesi. Konsey 14 Nisan 2003'te, yani Saddam Hüseyin'in düşüşünden beş gün sonra kuruldu. Ülkedeki bütün Sünni ulemaları biraraya getirdi. Müslüman Ulemalar Birliği Irak'taki en yüksek otorite. Politik, sosyal, ekonomik ve dini alanda çalışmaları var. Müslüman Öğretim Görevlileri Birliği, haftalık olarak çıkardığı "Al-Basa'ir" isimli yayınının 14 Ekim tarihli sayısında bir beyanat yayınlayarak Irak polisini ve askerlerini, Amerika'nın önderliğindeki işgal güçleri tarafından düzenlenen operasyonları desteklememeleri konusunda uyardı.