2023’ün en iyi tiyatro oyunları arasında gösterilen Aşalım Bunları seyirciyle buluşmaya devam ediyor. Oyunculardan Ceren Kaçar, Aşalım Bunları’nı “Zalim iyimserliğe soğuk bir şarkı” diye tanımlıyor.

Bitmeyen bir krizin girdabında: Aşalım Bunları
Fotoğraf: Reka Kolektif

Umut SERDAROĞLU

Bitmeyen kriz halinin olağanlaştığı ve yasın sürekli ertelendiği günümüz atmosferini çizgi dışı bir sahnelemeyle araştıran Reka Kolektif’in Aşalım Bunları oyunu, yeni yılda da seyirciyle buluşmaya devam ediyor. Mekân, zaman ve olay örgüsü içinde doğrusal anlatıyı kıran, karakterleri sıklıkla performansın içinde döngüsel bir dile sıkıştıran sahneleme ve metin Aslı Ekici ve Rıza Efe Reis’e, hareket tasarımı ise Senay Arslan’a ait. Reis, aynı zamanda oyunda performansın tetikleyicisi niteliğindeki canlı kamerayı opere ederek yakaladığı imajlarla, seyircinin bakışını canlı olarak tasarlıyor. Fringe Festivali’nde büyük bir övgüyle isminden söz ettiren ve Bantmag tarafından geçen yılın en iyi 20 tiyatro oyunu arasında gösterilen Aşalım Bunları; Ceren Kaçar ve Görkem Örskıran’ın performansıyla sahneye taşınıyor. Oyun 25 Mart’ta Cihangir Atölye Sahnesi’de ve 26 Mart’ta Bereze de tiyatroseverleri bekliyor.

Hazırlandığı dünyayı kaybetmiş neoliberal öznenin çaresizliğini, ironik bir dille sahneye aktaran oyun ile ilgili merak ettiklerimizi Ceren Kaçar ile konuştuk.

Ceren Kaçar

ZALİM İYİMSERLİĞE YAZILMIŞ BİR ŞARKI

İlk olarak oyun hakkında konuşan Kaçar, “Aşalım Bunları, Lauren Berlant’ın Zalim İyimserlik teorisinden yola çıkılarak üretildi aslında. Geleceğe karşı hiç yüzleşemediğimiz ve belki bize bile ait olmayan bir yasın penceresinden bakan bir nesiliz. Kendini kocaman bir okyanusta sanan, istediği her şey olabileceğine inanan, ötedeki büyük balıkların gölgesini kıskanan ve onlar gibi olmak istedikçe kafasını küçücük akvaryumunun camlarına çarpan bir çifti merkeze alıyor oyun” ifadelerini kullanıyor.

Bitmeyen krizlerin yükünü kendini hem sermaye hem de ürün olarak tanımlamak zorunda olan birey üstlenmişken“ diyen oyuncu Kaçar, ‘‘Aşalım Bunları ‘rağmen’ nasıl devam ettiğimizi bu çift üzerinden araştırıyor. İşte bu yüzden Aşalım Bunları, zalim iyimserliğe yazılmış soğuk bir şarkı” sözlerini kullanıyor.

EN BÜYÜK HEVESİMİZ BİRLİKTE ARAŞTIRMAK

Oyunu izlemeye gelen seyircilerle beraber oyunu en iyi haline getirmeye çalıştıklarını belirten Kaçar şöyle devam ediyor:

‘’En önemli hedeflerimizden biri kendi çemberimize seyirciyi mümkün olabilecek en eşit yerden dâhil etmek. Bunun için de seyirciyle ‘kurulacak  'biz anladık, buyrun işte anlam gibi kısıtlı ve güç dengelerini lehimize döndüren bir ilişki bizi hiç heyecanlandırmıyor. Bunun yerine birlikte araştıran bir yerde olmak ilgimizi çekiyor. Oyundaki karakterlerle, sloganlaşmış cümlelerle bizi gündelik hayatına katmış bir kitlemiz de oluştu. Üretilen eserle alıcısı arasındaki mesafenin bu kadar açıldığı bir tüketim kültüründe komünitemizi oluşturuyor olmak, beraber araştırıyor olmak zaten en büyük hevesimiz.’’

Aşalım Bunları’nı geliştirmek için çalışmaya devam ettiklerini de ifade eden Ceren Kaçar, “Reka bizim için bir laboratuvar gibi. Devamlı olarak hem seyirciden gelen geri bildirimlerle hem kişisel yolculuklarımızdan süzdüklerimizle oyunu geliştirmeyi sürdürüyoruz. Sahneler ekliyoruz, metni yeniden yazıyoruz, oyuncu dramaturjisinde değişiklikler yapıyoruz. Sahneler özelinde motivasyonları keşfedip revizeler getirmeyi sürdürüyoruz. Sıklığı azaldı tabi ama oyun prömiyer yaptıktan sonra prova odasını kapatmadık, kapı hep aralık. Bu bir oyuncu olarak beni en çok geliştiren şey sanırım” diyor.

BENİM DE BUNU AŞMAM LAZIM

Aşalım Bunları’nın gösterimi sırasında zorlandığı zamanların olduğunun da altını çizen Kaçar, sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Oyunda 'meditopia’ diye kodladığımız maskeyle konuştuğum bazı anlar var. İş dünyası dergilerinden ve motivasyonel konuşmalardan devşirdiğimiz klişe cümlelerle nasıl yaşanması gerektiğine dair ahkâm kesiyorum. Bunun karşısındaki yetersizlik ve başarısızlık hissinden, herkesin uyumlandığı bir düzende açıkta kalmış olma halinden bahsederken karşımda seyircinin sessiz ve soğuk biçimde beni izliyor olması bana çok ağır geliyor. Galiba oynamaktan en keyif aldığım ama en zorlandığım an bu. Kendi yetersizlik ve başarısızlık hissim o kadar cisimleşiyor ki o sessizlikte. Seyircinin sessizliği aramızdaki temel bir anlaşmaya dayalı tabi ki ama oyuncu kişisiyle karakterin arasındaki sınır çok şeffaflaşıyor. Bu kırılganlık benimle ilgili biraz da, aşmam lazım bunları.