Hatay’ın Samandağ ilçesinde 13 yıldır bir festival düzenleniyor: “Evvel Temmuz Festivali.

AHMET SAYMADİ

Hatay’ın Samandağ ilçesinde 13 yıldır bir festival düzenleniyor: “Evvel Temmuz Festivali.” Evvel Temmuz, Rumi takvime göre Temmuz ayının 1. Günü 14 Temmuz’da (Evvel Şehr) kutlanıyor ve Evvel Temmuz’un 5 bin yıllık bir tarihi olduğu söyleniyor. Aynı zamanda hasat, bolluk, bereket bayramı olarak da kutlanıyor. Festival Hz. Hızır ve Hz. Musa’nın buluşma yeri olduğu rivayet edilen deniz kenarındaki ziyarethane/kutsal taş yakınlarında yapılıyor.
Evvel Temmuz bayramı, bölgede tüm inançların kutladığı bir ritüel olduğu için, yani resmi bayram olmadığı için 12 Eylül darbesinin ardından bayramının kutlanması askeri yönetim tarafından yasaklanmış. 2000 yılında halk tekrar kutlamaya başlamış, ancak hâlâ yasakmış ve devletin müdahalesi sert olmuş. Newroz’u yasaklayan devlet nasıl ki Newroz’a “bu aslında Türk bayramı” deyip Kür halkının kutlamasına mani olmaya çalıştıysa,  Evvel Temmuz’a da “Bu Fransız bayramıdır, kutlanamaz” demiş. Devlet kutlamaya 4 yıl izin vermemiş, bayram 4 yıl boyunca çatışma ile direnişle kutlanmış, bayramın yeniden kutlanmasıyla festival de başlamış. Bayramın kutlanmasına ve festivalin ortaya çıkmasına ise sosyalistler öncülük etmiş.

İŞTE DEVRİMCİ BELEDİYECİLİK
Samandağ ilçesinde bayramın yeniden kutlanmasını sağlayan ve festivali düzenleyen sosyalistler sekiz yıl önce “yerel çalışma platformu” adı altında bir çalışma başlatmışlar. Yerel çalışma platformunun yaptığı çalışmalar ve yürüttüğü mücadele sonucunda 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde ÖDP çatısı altında seçimler kazanılmış. Samandağ’a 2009 Temmuz’unda geldiğimde şehir viraneydi, 3 yıl sonra bugün bambaşka bir yer olmuş. Devrimci belediyecilik neymiş diye merak eden varsa gidip görebilir.

Belediye binası yenilenmiş, altyapı çalışmalarına başlanmış, yollar ve kaldırımlar yapılmış, belediye işçilerinin maaşları ödenmeye başlanmış, belediye meclisi toplantıları halka açık hale dönüştürülmüş. Kenan Evren caddesinin adı Ahmed Arif Caddesi olarak düzeltilmiş. Belediye Başkanı Mithat Nehir’i hemen hemen her yerde görmek mümkün, Samandağlılar Mithat Başkanı her yerde durdurup dertlerini anlatıyorlar. Başkan herkesi büyük bir özveriyle dinleyip, notlar alıyor. Bu çalışmalardan en çok rahatsız olan ise CHP. CHP 30 yıl aralıksız Samandağ Belediyesi’ni yönetmiş. CHP’nin 30 yıl yapmadığını devrimci belediye 3 yılda fazlasıyla yapmış. Bunu Samandağ’da sokakta kime sorsanız söylüyor. Hâsılı İlçede AKP olmadığı için, Devrimci belediyeye karşı gerici rol CHP’ye düşmüş. Siz CHP’yi hele bir de devrimcilerin karşısında görün…

Samandağ’da zorunlu kalınmadıkça kimse Türkçe konuşmuyor. Türkçe konuşulunca bile araya onlarca Arapça kelime sıkıştırılıyor. Samandağ’ı Samandağ yapan iki şeyi sorarsanız biri Arapça derim, diğeri de Arap Aleviliği ya da bölgedeki adıyla Nusayrilik. İnsanlar Arapça konuşurken o kadar coşkulu konuşuyorlar ki insan anlamasa da kendini sohbetin parçası hissedebiliyor. Ehlen ve Sehlen’e “merhaba” diye cevap verince “Ne diyor bu?” havası oluyor.

BÖLGENİN MAYASI/TUTKALI
Tarlalarda, bahçelerde, kapı önlerinde sürekli bir şeyler okuyan oğlan çocukları var. Asırlardır devam eden bir geleneği devam ettiriyorlar. Okudukları şey Arap Aleviliği (Nusayrilik) inancının temel duaları ve ritüelleri. Ergenlik aşamasına gelmeden önce oğlan çocukları inancın temellerini öğretmesi için bir yakınına teslim ediliyor. Burada akrabalık şartı aranmıyor ve öğretene “Amca” deniyor. Bu bir anlamda onun ikinci ailesi oluyor. Çocuk öğrenene kadar kendi evi yerine amcasının evinde kalıyor, arkadaşları ile görüşmüyor ve diğer dünyevi dertlerden/zevklerden uzak tutuluyor. Bir nevi içene kapanıp, tamamen bu inanca odaklanıyor. Arap Aleviliği (Nusayrilik) adeta bölgenin mayası/tutkalı ve çok güçlü, bütün örgütlenme ve ilişki kurma biçimlerinin üzerinde bir form.

Samandağ’da bu ara yegâne gündem maddesi Suriye. Samandağ sahilinde karanlık çökünce Suriye’nin Lâskîye şehrine bağlı Ras-El Bassit kasabasının ışıkları görünüyor. Sınırın iki tarafındaki insanların etnik kökeni ve inancı aynı, akrabalık ilişkileri de var, günübirlik gidiş gelişler de devam ediyor. Bir teyze “Bir zamanlar bizim için Lâskîye, Antakya gibiydi. Bir tel çektiler, ayrı memleket oldu” diyor. Barış’ın ve Savaş’ın ne olduğu Samandağ’da çok net anlaşılıyor. Kimse gece ışıklarını gördüğü uzak kıyıdaki kardeş şehirle, kardeş halkla düşman olmak istemiyor. Işıklarını gördükleri şehrin ateşler içinde yanmasını seyretmek istemiyorlar. Samandağlılar için Ras-el Bassit kasabasına bakınca düşman ülkenin topraklarını değil, kendilerini görüyorlar.

BARIŞ İÇİNDE NASIL YAŞANIR?
Festival zamanı otellerde yer kalmayınca Samandağlılar gelenleri evlerinde konuk ediyor. Evinde kaldığımız Toplumsal Özgürlük Parti Girşimi Sözcüsü Timur Rencüzoğulları ve eşi Gül her gelen konuğu Titus Tüneli, Hıdırbey ve Vakıflı köylerine götürüyor. Vakıflı köyü Türkiye’deki tek Ermeni köyü, kilisede köy ürünlerinin satıldığı stantta satılan yöresel ürünler 27 kadın tarafından imece usulü hazırlanıyor. Köy kahvesinde çay dışında likör de tüketiliyor. Kahve de tanıştığımız 70 yaşındaki Boğos Silahlı köyde felsefe günleri düzenliyormuş. Musa dağı üzerinde yer alan Vakıflı, 1915 öncesi yan yana yer alan 7 Ermeni köyünden kalan tek köy.  Vakıflı’dan aşağı inince Arap Ortodokslarının yaşadığı bir mahalle ile karşılaşıyoruz. Az ileride de Arap Sünni ve Türk Sünni mahalleleri var. Barış içinde bir arada nasıl yaşanır diye soranı Samandağ’a bekliyorlar.

'BENİM BEDENİM, BENİM KARARIM'
Evvel Temmuz festivali ilçede gerçekleştirilen en kapsamlı etkinlik olduğu için aşırı sıcaklara rağmen tüm etkinlikler yoğun katılımlı geçiyor. Sıcak insanları harap etse de dinlemeye devam ediyorlar. Üst üste yapılan iki panelin de yaklaşık 500 kişi tarafından izlendiğine şahit oldum. Akşam yapılan konserler ise sadece Samandağ ilçesini değil tüm civar beldeleri mobilize ediyor. Adeta bütün halk konsere iniyor. Ferhat Tunç 40.000, Selda Bağcan 50.000 kişi tarafından izlendi. Bu kadar insanın birden hareket ettiği bu yerde tek bir sorun çıkmadan etkinlikler devam ediyor. Festivali Arapça sunan tiyatrocu Hasan Özgün “Farfur” adlı yerel bir karaktere bürünerek bir nevi şov yapıyor. Söylediği tek Türkçe cümleyi Samandağ şivesiyle, tekerleme gibi söylüyor: “Benim bedenim, benim kararım”

Festival alanındaki tezgâhlarda Hz. Ali ve Che Guevara’nın resimleri birlikte satılıyor. Hatta duvar halılarına birlikte dokunuyor. Gittiğim evlerin duvarlarında da Hz. Ali ve Che yan yana asılı duruyor. Bir de bol miktarda kitap standı var. ÖDP ilçe sekreteri Kenan Kahlıoğulları da “Dünyanın cennet köşesi Hatay” kitabını imzalayarak halka dağıtıyor.

SOSYALİSTLER İÇİN HER ŞEY ÇOK NORMAL
Samandağ’a dışarıdan gelen birisi “fantastik” diyebilir. Ancak Samandağlılar için bu normal bir durum. Siyasal iktidarla da ona muhalefet ettiğini iddia eden CHP ile de aynı anda mücadele eden, koca bir ilçeyi örgütleyen ve yerel seçimi kazanan sosyalistler için her şey çok normal. 25 yıldır kesintisiz verdikleri mücadele, ödedikleri bedel ve emekleri karşılık bulmuş. Bir hareket nasıl halklaşır burada görmek mümkün. Edip Cansever bir mısrasında diyor ya “İnsan yaşadığı yere benzer  O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer” Samandağ’daki sosyalistler bunu hayata geçirmiş, hem yaşadıkları yere benzemişler, hem de yaşadıkları yere renklerini vermişler. Samandağ’da yaratılan devrimci belediyecilik anlayışı, yerelde mücadele veren insanlara örnek olabilir. Onların deyimiyle: “Huzurun, kardeşliğin, barışın olduğu yerde hayat var.” Küba belki uzak ama Samandağ'ı yakın görmek isteyenlere Samandağ’da kurulan kardeşlik sofrası açık.

Bu arada, dayanışmanın ve mücadelenin bu denli güçlü olduğu bir yerde, bu mücadeleden haz etmeyenler de işbirliği içerisine girmiş! Ama Samandağlı sosyalistler kararlı, bu seçime de sıkı hazırlanıyorlar. İstanbul’a dönmeden genç bir devrimciye sordum nasıl gidiyor diye, verdiği cevapta ön bahçemiz Latin Amerika’ya selam vardı: “Biz burada devrim yapıyoruz ya habibi.”