Bizi hep arkadan vurdular!

Kemal S. Çözüm

Hasan Hacıoğlu, Erdal Turgut ve bugün de Gani Kaçmaz…

Bu ülkede Metris ismi herkes için tek bir anlam ifade eder: Direniş.

12 Eylül Türkiye halklarına karşı ilan edilmiş bir savaş ise, bu savaşın en şiddetli çarpışmalarının gerçekleştiği alanlardan biridir Metris.

Açıldığı günden, boşaltıldığı güne kadar Metris’e damgasını vuran direniştir. Hiç kimse, teslimiyetin-uzlaşmanın fotoğrafını çekememiştir Metris’te. Bütün fotoğraflar direnişe aittir; bütün fotoğraflara damgasını vuran devrimcilerin neşesi, sakinliği, coşkusu ve kararlılığıdır.

Bu neşenin, sakinliğin, coşku ve kararlılığın yaratıcıları birer birer aramızdan ayrılmaya başladılar. Hasan Hacıoğlu’nu kanser, Erdal Turgut’u ve son olarak Gani Kaçmaz’ı da koronavirüs aramızdan aldı.

Bizler; Sinan Kukul’un “insan vücudu inanılmaz bir uyum yeteneğine sahip” dedikten sonra ileri sürdüğü, “yakında kıllanarak tek tip elbise direnişine de uyum sağlayacağımız ve üşüme-soğuk alma diye bir derdimizin kalmayacağı” iddiasına kahkahalarla karşılık versek de, içten içe hak veriyorduk aslında.

Gerçekten de hastalıkların irade gücüyle ertelendiği, grip bile olunmayan direniş yıllarından sonra, işkencelerin, direnişlerin yıllar boyu içten içe kemirip yıprattığı bedenlerin bu sinsi hastalıklara teslim olması belki kaçınılmazdı ama bunu bizlerin, Metrislilerin kabullenmesi çok zor. Hastalıktan ölmek, bir Metris direnişçisi için düşünülecek-kabullenilecek en son olasılıktır. Ne var ki yaşamın acımasız kuralları çoğu zaman bize düşüncemizi-seçimimizi sormuyor.
“Ölüm Adın Kalleş Olsun” diye boşuna dizmemişti o satırları büyük ozan.

Hasan’ın sessiz ve derin kararlılığı, Erdal’ın “alayını takmayan-kralını makaraya saran” mizahı, neşesi, Gani’nin “Huma Kuşu”na can veren gürül gürül sesi yok artık aramızda.

Vurulsam kaybolsam derim,
Çırılçıplak, bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da.
Desek de hep sinsice, hep kalleşçe canımızı alıyorlar.
Evet, bugün Gani’yi de sinsice aldılar aramızdan.
Güle güle yoldaş!
“Huma Kuşu” kulağımızda ve dilimizde bıraktığın bir emanet artık!