Kürt sorununun çözümüne ilişkin konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Emre, Kürtler’in temel hak ve özgürlük taleplerini önceleyen bir demokratikleşme programı oluşturmayı hedeflediklerini ve sorun çözülmeden iktidar olunamayacağının herkes tarafından anlaşıldığını belirtti

Bizi iktidara taşıyacak bir sürece girmeliyiz

HÜSEYİN ŞİMŞEK huseyinsimsek@birgun.net

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Yunus Emre ‘Kökler: CHP, Devamlılık ve Değişim’ kitabı üzerine konuştuk. Emre, kitabında kürt sorunundan, CHP’nin tarihine, yerel seçimlerde yakaladığı başarıyı iktidara nasıl taşınacağından 17 yıllık AKP iktidarının başarısız politikalarına kadar birçok konuya değiniyor.

Emre ‘Kökler: CHP, Devamlılık ve Değişim’ isimli son kitabını yazma sebebini şu sözlerle açıklıyor: Yalnızca bir inceleme kitabı değil. CHP’nin tarihi üzerine çalışan bir akademisyen olarak bir ölçüde partinin tarihine de değiniyorum tabii ki. Ama kitabı yazma sebebim daha ziyade bir siyasetçi ve parti yöneticisi olarak partimizin özellikle son yerel seçimlerde yakaladığı başarıyı ne şekilde büyük bir iktidar yürüyüşüne çevirebileceğimizle ilgili fikirlerimi ortaya koyabilmek.

► Kitap, tarihten bu yana CHP’nin dönemsel olarak değişimlerini ve bugün durduğu noktayı irdeliyor. CHP’nin bugün köklü bir değişime ihtiyacı var mı?
CHP geçmişinden gelen ilkeleri, dünyada ve Türkiye’de yaşanan değişimler doğrultusunda yorumlamayı; dolayısıyla değişmeyi, gelişmeyi ve çağı yakalamayı başardı. Bu kitap da bahsettiğim bu devamlılık ve değişim ilkelerini tarihi boyunca bünyesinde barındıran ve bunu yaratıcı politikaların üretilmesine tahvil etmeyi başarabilmiş CHP’nin bugün ne türden bir değişime ihtiyacı olduğunu sorguluyor. Tabii bu değişimin temel ilkelerinin yine partimizin köklerinde bulunduğunu vurguluyor. Bugün geldiğimiz noktada, CHP olarak hem dünyada hem de ülkemizde yaşanan ekonomik, toplumsal ve siyasal değişimleri iyi okumak ve bizi iktidara taşıyacak bir yenilenme sürecine girmek zorundayız

► CHP’nin tarihi ile günümüz arasındaki ilişkinin üzerinde duruyorsunuz. Bu tarihten hareketle Kürt meselesini nasıl ele alıyorsunuz?
CHP’nin de savunucusu olduğu ve aynı zamanda Cumhuriyet’in de temel ilkelerinden olan eşitlik ve yurttaşlık ilkelerinin bu soruna nasıl yeni bir bakış açısı getirebileceğini tartıştım. Kürt sorununun temelinde ayrımcılığın yattığını düşünüyorum; dolayısıyla yalnızca yasa önünde değil aynı zamanda ekonomik, toplumsal ve siyasal eşitliği de gözeten bir politikanın bu sorunun çözümünde anahtar rol oynayabileceğini düşünüyorum.

► Eşitlik, adalet, demokrasi gibi değerler bakımından ülkemizde durum nedir?
Hepimizin bildiği gibi 17 yıllık AKP iktidarında, bahsettiğim eşitlik, adalet ve demokrasi ülküsünden giderek uzaklaştık. Keza yıllardır yürütülen, denenen ve topyekun başarısızlıkla sonuçlanan birtakım politikalar dolayısıyla toplumda eşitlik ve adaletin tesis edilmesinde yol kat edemediğimiz gibi bu politikalar daha da derin yaralar açtı. Fakat son dönemde Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP’nin toplumun bütün kesimlerini kucaklayarak demokrasi ve adalet mücadelesinin bayrak taşıyıcısı olması ve toplumun farklı kesimlerinin demokrasi paydasında bir araya gelerek yerel seçimlerde muazzam bir başarı elde etmesi, bu mücadeleye dair umudumuzu yeniden güçlü bir şekilde yeşertti.

bizi-iktidara-tasiyacak-bir-surece-girmeliyiz-627770-1.



► Bugün sizi ümitli olmaya sevk eden şey nedir? Ne değişti?
Bugün geldiğimiz noktada yeni bir ortam, yeni bir güven duygusu var. Hemen herkes Türkiye’deki sorunun özünün bir demokrasi sorunu olduğunu anladı. Hâlbuki AKP’nin yürüttüğü açılım sürecinde, bir demokratik programının yaratılması yerine AKP ile Kürt siyasetinin kendi bölgelerinde iki ayrı hegemonya yaratmasına dayanan yanlış bir kimlik siyaseti hâkimdi. Bu anlayışın bir çözüm getirmediğini hepimiz gördük. Öte yandan CHP’nin tezinin doğru olduğunu yani topyekûn bir demokratikleşme olmadan çözümün, huzurun, eşitlik ve adaletin gelmeyeceğini herkes görmüş oldu. Sonuç itibariyle Türkiye’nin çok temel bir meselesine el atmadan, bunun üzerine konuşmadan iktidar olmanın mümkün olmadığı herkesçe anlaşıldı. ‘91 sendromu’ dediğim şey de CHP için artık sona ermiş durumda ve bu durum, tüm Türkiye için bir fırsat teşkil ediyor.

► CHP bu fırsatı değerlendirmek için nasıl bir çalışma yapıyor?
CHP’nin şu an yürüttüğü çalışma, topyekûn demokratikleşme ülküsü altında bir araya gelen tüm kesimleri kapsayan bir çalışma. Meseleyi iki kutuplu bir kimlik siyasetine indirgemeden, eşitlik ve yurttaşlık anlayışı üzerinde başta Kürt yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlük taleplerini önceleyen bir demokratikleşme programı oluşturmayı, toplumsal barışa dayalı bir çözümü hedefliyor. Şunu da belirtelim CHP bu çalışmayı, kapalı kapılar ardında kendi kendine yürütmüyor. Bu mesele bir partinin, bir toplumsal kesimin meselesi olmadığı için, tüm Türkiye’yi kapsayan bir demokratikleşme meselesi olduğu için, toplumun her kesiminden, çok çeşitli paydaşlarla konuşarak, istişare ederek yürütülen çok yönlü ve kapsayıcı bir çalışma yürütüyoruz. Zaten aksi takdirde bir çözüm üretilmesi de mümkün değil, bunu önceki deneyimlerden gördük.