Dr. Pınar İçel (SES Genel Sekreteri) Sağlık, gündelik konuşmalarımızın içinde en önemli alanı kaplıyor. Aynı şekilde sağlıkla ilgili haber/bilgi her gün gazetelerde devasa sayfalar kaplamaya, televizyon kuşaklarında hatırı sayılır yer işgal etmeye devam etmekte. Diğer taraftan da sağlıklı kalabilmek için her geçen gün spor salonlarına para/vakit ayıranlar artarken, organik gıda pazarlarına ilgi de sürüyor. Ayrıca […]

Bizi kim hasta ediyor?*

Dr. Pınar İçel (SES Genel Sekreteri)

Sağlık, gündelik konuşmalarımızın içinde en önemli alanı kaplıyor. Aynı şekilde sağlıkla ilgili haber/bilgi her gün gazetelerde devasa sayfalar kaplamaya, televizyon kuşaklarında hatırı sayılır yer işgal etmeye devam etmekte. Diğer taraftan da sağlıklı kalabilmek için her geçen gün spor salonlarına para/vakit ayıranlar artarken, organik gıda pazarlarına ilgi de sürüyor. Ayrıca sağlık için kullanılan vitaminler harcama kalemlerimizin hatırı sayılır bir kısmını oluşturmaya devam ediyor.

Tüm bu gayrete rağmen hemen hiçbirimizin kendimizi yeterince sağlıklı hissetmediğimiz de bir gerçek. Giderek daha fazla sağlık hizmeti talep ediyoruz. Hastane başvuruları önceki yıllara göre katlanarak artıyor. Sadece acil servislere başvuru sayısı ülke nüfusunun üzerinde. Bu bir tür fasit daire. Ekonomik krizle birlikte sağlık alanında da alınmaya başlanan ve giderek artması sürpriz olmayacak “tedbirler”, bir süredir kaos yaşanan sağlık hizmetine ulaşmanın daha da güçleşeceğini gösteiyor. Üstelik her kriz döneminde olduğu gibi yoksulların daha da yoksullaştığı, birikimlerinse zenginlere aktarıldığı bu dönemde sağlık hizmetine ulaşımda en büyük güçlüğü hangi sınıfın yaşayacağı apaçık ortada. Ancak yoksulluk sadece sağlık hizmetlerine ulaşımı engellemekle kalmıyor, sağlık hizmetine duyulan ihtiyacı da arttırıyor. Dünyanın zenginleri yaşlanmamanın ve ölümsüzlüğün hayalini kurarken öte taraftan yoksulluğun sağlıklı olmanın önünde en büyük engeli oluşturduğu soğuk gerçeklikle yüzleşiyoruz.

YOKSULLAR ERKEN ÖLÜYOR

Sosyo-ekonomik olarak daha düşük sınıfa ait bireylerin sağlık açısından dezavantajlı doğduklarını söylemek gerekir. Yoksullarda bebek ve çocuk ölümlerinin oranı çok yüksek, bu oran genç yaştaki ölümlerde de yüksek. Ebeveynleri iş ve gelir garantisine sahip olan çocuklar, böyle bir aileye sahip olmayanlara göre ortalama 5 yıl daha fazla yaşıyor. Yoksul semtlerden olan kişilerin ölmeden önce daha uzun süre kronik hastalık ve sakatlığa maruz kaldıkları da bilinen bir gerçek. İşsiz kişilerin ruh sağlığının daha bozuk olduğu ve bu kişilerin çocuklarının boylarının daha kısa olduğu da araştırmalarla belirlenmiş.

Toplumdaki herkesin sağlık düzeyi aynı değil. Yaştan veya biyolojik cinsiyet farklılığından kaynaklanan sağlıklılık durumundaki farklılıklar kaçınılmaz. 70 yaşındaki kişilerde 20 yaşındakilere göre kalp-damar hastalıklarının yüksekliği, kadınlarda osteoporozun erkeklerden daha sık görülmesi gibi. Ancak sağlık düzeyindeki eşitsizliğin nedenleri arasında iş ve yaşam koşulları, sağlık ve sosyal hizmetlere ulaşım düzeyi, hasta-engelli kişilerin sosyal sınıfının değişmesi gibi önlenebilir faktörlerin varlığı ise belirleyici konumda. Toplumdaki bireyler arasındaki sağlık düzeyindeki farklılıkların (erkek ve kadın arasındaki farklılıklar da dahil olmak üzere) büyük çoğunluğu biyolojik zemin dışındaki faktörlere bağlı.

ENGELLİLERE DİKKAT

Pek çok engelli kısır döngü içinde. Maliyet kalemi olarak görülen iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle iş cinayetleri-kazaları yaşanıyor. Bu kazalar sonucu oluşan sakatlıklar, kişilerin sonraki dönemde iş ve gelir fırsatlarını en aza indiriyor ve bu insanlar olumsuz şartlarda yaşamaya mahkûm ediliyor.
Aynı şekilde kişisel sağlık davranışları sosyal ve ekonomik faktörlerle önemli ölçüde kısıtlanabilir. Daha az besleyici, taze olmayan yiyeceklerden oluşan diyetleri seçmek zorunda kalmak, boş zaman imkânlarının kısıtlı olmasından kaynaklı fiziksel aktivite yetersizliği, sağlığa zararlı ürünlerin reklamlarına daha çok maruz bırakılan hedef grup olmak gibi.

YOKSULLUK ÖNLENMELİ

Sağlıkta mevcut eşitsizlikler büyük oranda yaşam ve çalışma şartlarından kaynaklandığından bu eşitsizlikleri azaltmaya yönelik çabalar bu temel nedenlerin çözümünde yoğunlaşmalıdır. Eşitsizliklerden kaynaklanan hastalıklar ve sakatlıkların iyileştirilmesi için sadece sağlık hizmetine güvenmek doğru olmadığı gibi hastalık ve sakatlıkların nedenlerini görmezden gelip sağlığı tek başına bireyin sorumluluğu olarak görmek (spor yapmayı, dengeli beslenmeyi, sigarayı bırakmayı tavsiye edip durmak) de eksik hatta yanlıştır.

Yeterli ve güvenli konut sağlanması, beslenme bilgisi ile birlikte kaliteli gıda sağlanması, iş sağlığı ve güvenliğinin arttırılması, çevre kirliliğinin engellenmesi, temiz su kaynaklarının temini, yoksulların sağlığa zararlı maddelerin hedef kitlesi olmasının engellenmesi sağlıkta eşitliği sağlamakta en temel belirleyicilerdir.

Mevcut küresel ekonomik sistemde bir ülkede sağlık düzeyinin yükselmesi diğer bazı ülkelerde sağlık düzeyinin bozulması ve eşitsizliklerin artmasına neden olabilir. Örneğin, Avrupa ülkeleri ticari çıkarları nedeniyle, az gelişmiş ülkeleri, o ülkenin beslenme ihtiyaçlarına uymadığı halde farklı tarım ürünlerinin üretimine yönlendirebilmektedir. Yine Batı Avrupa ülkelerinde sınırlandırılan/yasaklanan ilaçlar Doğu Avrupa ülkelerinde denenmiş, piyasaya sürülmüştür. Ekonomik sıkıntıların, dış borçlanmanın arttığı şimdiki gibi kriz dönemlerde gelişmiş ülkelerin iktidarları ve sermaye temsilcileri kriz yaşayan ülkelere bir takım ekonomik düzenlemeler önerirler. Bu çözümler çoğunlukla ülkenin tarım politikası üzerinde baskı yaratıp çocukların ve toplumun dezavantajlı gruplarının beslenmesini tehdit eden, kamu harcamalarının kısıtlanması öneren tarzdadır. Zararı yine yoksullar görür.

Açlık sınırının altında asgari ücretle çalışan milyonların olduğu, milyonlarca işsizin bulunduğu, çalışanların çoğunun ağır ve tehlikeli işlerde, uzun mesailerle, yeterince dinlenmeye fırsat bulamadan çalıştığı bir toplumda tek sorun ücretlerin sağlıklı yaşama koşullarına yetmemesi değildir. Bu durum sağlık hizmetinden yararlanmayı da engeller. Şunu söyleyerek bitirelim. Ekonomik kriz bahanesiyle sağlık ve sosyal hizmet alanında yapılan/yapılacak kısıtlamalar dikkate alındığında sağlık meselesi aynı zamanda sınıfsal bir mesele olarak kavranmak zorundadır. Bunun için çıkılacak yolun önündeki kapıyı açacak anahtar bellidir: Bizi kim hasta ediyor?

*Sevgili Köksal Aydın’ın anısına saygıyla…

Kaynak: Dünya Sağlık Örgütü, Herkese sağlık için hedefler. TTB yayını, Eşitlik ve sağlık: Kavram ve ilkeler