'Bizi Çağanoz Diye Biri Öldürdü' kitabıyla 61. Sait Faik Öykü Armağanı’nı alan yazar Bora Abdo: Konuşurken hayat ve zaman bir anda akıp geçer, gider. Oysa yazarken saatleri ve takvimleri durdurabilirsiniz

Bora Abdo: Yazarken zamanı durdurabilirsiniz

BURAK ABATAY @abatayburak

Doğan Kitap etiketiyle Beni Unutma Dörtlemesi’nin ilk kitabı olarak karşımıza çıkan 'Bizi Çağanoz Diye Biri Öldürdü' kitabıyla yazar Bora Abdo 61. Sait Faik Öykü Armağanı’na layık görüldü. Ödüle atfen sunulan “Çok katmanlı anlatım ve sıra dışı bir öykü evreni” gerekçesi Bora Abdo’nun öykücülüğünde sıkça karşımıza çıkan bir üslup. Öyle ki zaman zaman okuma tekrarlarına sebep olan, ama sıkça da tekniğiyle şaşırtan Bora Abdo, okurunun zekâsına güveniyor olduğunu hemen her cümlesinde belli ediyor. Sait Faik gibi bir adalı olan Abdo ile ödüle, öykücülüğe ve gelecek kitaplara dair konuştuk.

> ‘Bizi Çağanoz Diye Biri Öldürdü’ adlı kitabınız önemli bir ödül aldı. Ne söylemek istersiniz?
Zaman zaman umutsuzluğa kapılıyordum, dünyanın halleri, yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik ve başka birçok konuda. Yazmayı, yayımlatmayı sorguluyordum. Bir de malum bencileyin dil işçiliğine önem veren ve deneysel edebiyatı benimseyen, iç içe karmaşık yapıda metinler yazan ve okuma zorluğu çekildiği için kitapları fazla da satmayan yazarların inanç eksilmelerini ben de çoğunlukla hissedip metinlerimde bir eksiklik mi var duygusuna kapılıyor ve cesaretimi az da olsa yitiriyordum. Sait Faik Hikâye Armağanı bu anlamda yüreklendirici oldu.

> Ödül gerekçesi olarak sunulan “Çok katmanlı anlatım ve sıra dışı bir öykü evreni” tanımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gitgide gelişen, yazının ve cümlelerin değil de anlamın, konunun ve olayın zihnimde ontolojik bir boyuta ulaşmasını biraz da olsa becerebiliyorsam bu gelgitli anlatımın ve kısıtlı yeteneğimden kaynaklanan daha derine inme, anlama arzumu gördüklerini düşünüyorum açıkçası seçici kurulun. Zamanı istediğim gibi bölüp yüzyıllarca sonrasına gitme özgürlüğünü ve bedensel zamanın dışında yaşamayı da barındırıyor çünkü. Konuşurken hayat ve zaman bir anda akıp geçer, gider. Oysa yazarken saatleri ve takvimleri durdurabilirsiniz.

> Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne layık görülen Karakış Üçlemesi’nin ilki olan Öteki Kışın Kitabı’nı takip eden ikinci kitap roman olarak gelecek. Beni Unutma Dörtlemesi’nde de bizi böyle bir şey bekleyecek mi?
Beni Unutma Dörtlemesi ve Karakış üçlemesi kendi içinde ve serilerinde elbette elle tutulur hikâyeler ve ortak bir tematik bütünlük taşıyacak. Her öykücünün mutlaka romana geçeceği bilinen bir ifadedir ama uzun süren (dokuz yıl) yazma arası boyunca sıklıkla düşündüm bu konuda. Başlarken romanla başlayıp ve öyle de sürdürebilirdim ancak öykünün soyut çılgınlığına ne yazık ki roman her zaman ulaşamayabilir. Ciddi işlenmiş kısa sayfalı bir öykü kitabında da o kadar güzel ve detaylı hikâyeler anlatırsınız ki birçok romana bedel olabilir. Öyküyle başlamamamın en özel sebebi sanırım bu özgürlüğü ve uçsuz bucaksızlığıdır. Çünkü her öykü başka bir zaman ve başka bir dünyadır da. Beni Unutma Dörtlemesi, Balık Boğulması adında bir romanla sürecek. Bizi Çağanoz Diye Biri Öldürdü’deki öyküler çoğunluk Büyükada’da geçer. Büyükada gene olacak. Çağanoz olacak. Hep yetmiş iki yaşında.

> İtalik yazım tekniği ile kurulan diyaloglar, birbirinden farklı font boyutlarındaki yazılar ya da Bora Abdo’nun da yazar olarak hikâyeye dahil olduğu farklı anlatım teknikleri görüyoruz...
Evet, bazı öykülerde karakterin ruh haline veya yaşadığı zihinsel karmaşaya göre harflerini boyutunu bile isteye küçülttüm. Özellikle Kirkor öyküsünde karakterin çocukluğundaki tecavüzü anlatılışı sırasında gitgide küçülüp artık okunamaz hale gelir sözcükler. Çünkü bazen sırlarımızı büyük harflerle söyleyemeyiz ve yer yarılsa da yerin içine girsem diye düşünürüz.

> Bora Abdo’nun edebiyata verdiği uzun aranın sebebi neydi?
Heyecanlıdır. Kazananı ya da kaybedeni olur diye düşünürsünüz. Ama artık kırklara yaklaştığınızda oyun olmaktan çıkar; algınız olur, bir uzvunuz olur. Kazanmak, kaybetmek anlamını yitirir. Ben edebiyat dışında başka bir alanda yaşayamayacağımı anladım. İş ki okuduğum öyküler, romanlar, şiirler beni bu hale getirdiyse (çok anlaşılamaz bir denemeyle bir cümlenin ya da mısranın peşinde heba olanlar) yazarak onun içine girmeyi de en çok ben ve benim gibiler hak eder diye düşündüm. Yoksa ney üflemeyi de çok isterdim heykeltıraş olmayı da.

> Üzerine çalıştığınız yeni kitaplar var mı?
Evet, 2016’nın başlarında ilk baskısı tükenen Öteki Kışın Kitabı ve şimdilerde bitirip beklettiğim üçüncü öykü kitabım yayımlanacak. ‘Balık Boğulması’yla üç yıldan fazla bir süredir uğraşıyorum.