Bornova'da 'hayır' diyenler salona sığmadı: Hayır kazanırsa birçok şeyi değiştirebiliriz

İzmir Bornova'da Haziran Hareketi'nin Hayır buluşmasında CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Özel, BirGün gazetesi yazarı Oğuzhan Müftüoğlu ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Ceyda Karan konuşmacı olarak yer aldı. 3 ismin yer aldığı panel geniş katılıma sahne oldu. İlk konuşmayı CHP’li Özgür Özel yaptı. Özel şunları söyledi: 17 Nisan sabahı evet mi çıkacak hayır mı çıkacak çok önemli. Evet çıkarsa, kutuplaşma derinleştirilecek ve önümüzde çok daha zorlu bir mücadele dönemi başlayacak. Ama ben 17 Nisan’da böyle bir ülkeye uyanmayacağımıza inanıyorum.

İzmir’de HAYIR çalışmaları yaparken en çok duyduğum sözlerden birisi ‘rahat olan İzmir’de HAYIR garanti’ deniliyor. Bu tuzaktır. Referandumda tek bir sandık var. Her yerden atılan oylar tek bir sandığa gidecek. İzmir’de alınacak her oyun üzerine artı 1 tane daha almak gerekir. Çünkü, o oy başka yerde alınacak Evet oylarına karşı artı 1 olacak ve belki o oyla kazanacak. Bu işin İzmir’i, Manisa’sı, Samsun’u yok. Tek bir sandık var, bu sandığa bir HAYIR fazla girmesini çalışmalıyız. HAYIR’ın çok olduğu yerde çalışma yapmak bunun için önemli. Öte yandan ne yaparsanız yapın Evet çıkacak türündeki söylentiler umutsuzluk yaratmak için yayılıyor. Sen HAYIR’ı çoğalt, HAYIR’a sandıkta sahip çık kimse bir şey yapamaz.

Özgür Özel’in ardından BirGün gazetesi yazarı Oğuzhan Müftüoğlu konuştu. Müftüoğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

Her şey Saray’da yapılıyor

Referandumun gerekçesini Bahçeli söyledi. Mevcut durum anayasaya uymuyor, fiilen bir Başkanlık yürüyor. Bu da bir suç ortaya çıkarıyor. Başkanlığı anayasal hale getirip suçu ortadan kaldıralım dediler. Her şey Saray’da yapılıyor. KHK’lar çıkartılıyor, tüm kararlar Saray’da veriliyor Bu ülke zaten tek adam rejimi ile yönetiliyor. Türkiye’nin elle tutulur bir yeri kaldı mı. Ekonomi battı. Can güvenliği var mı? Canlı bombalar ülkenin her yanında canlarımızı aldı. Tüm bunlar tek adamın kararıyla oldu. AKP’nin kendisi zaten bir ABD projesi var. ABD’nin isteğiyle Türkiye’yi Ortadoğu’da ülkenin tüm geleceğini karartan bir bataklığa sürükledi. Şimdi yetmiyor, biraz daha güç verelim, her şeyi yapabilsin diye değişiklik istiyorlar.

Başkanlık değil padişahlık

Başkanlık da değil bu padişahlıktır. Önerdikleri sistem hiç bir ülkedeki Başkanlığa da benzemiyor. Tesadüf de değil. ABD projesi olarak iktidara taşınırken bunun içinde halifelik de vardı. Bunu açıkça yazdılar o dönemde. Bu halifelik, padişahlık o zamandan kalma bir projedir.

En önemli istikrarsızlık kaynağı

Evet de çıkarsa Hayır da çıkarsa bir şey değişmeyecek deniliyor. Uzun vadede çok büyük etkileri olur. Evet çıkarsa istikrar olacak diyorlar ama bu anayasa ülkenin uzun süreli istikrarsızlığın kaynağı olacaktır.27 Mayıs anayasasının içeriği ilerici özellikler taşıyordu. Ancak idamların da yaşandığı ve toplumun bir kesiminin karşı çıktığı bu anayasa sonraki süreçte huzursuzluk kaynağı olmuştur ve üzerine 2 askeri darbe gerçekleşmiştir. Böyle bir anayasa yapıyorlar. Türkiye siyasetinin en büyük istikrarsız kaynağı olacaktır. Türkiye’nin çoğunluğunun asla kabul etmeyeceği böyle bir anayasa asla istikrar getirmeyecektir.

Sonucu değiştirebiliriz

Kendi zihniyetlerine uygun bir ülke yaratmak. Başkanlık meselesinde kendi çıkarları bir yana Türkiye’yi içine sokmak istedikleri karanlık bir geleceğe sürüklemenin manivelası olarak kullanmak istiyorlar. Zihniyetlerine uygun bir Türkiye için bunu yapmak istiyorlar. Bunu başaramayacaklar, bunu yapamacaklar. Türkiye gerçeklerine yabancı bu zihniyet böyle bir yetki kazanırsa çok daha büyük bir mücadele sürecinin başlangıcı olacaktır.

Kafa karışıklıkları var

Solun içinde belli bir kesimde nasıl olursa bir şey değişmez diye düşünen bir kesim var. Boykot eğilimi yok şu anda ama sol içinde kafa karışıklıkları var. Küçümseme, nasıl olsa sonucu değiştirmeyeceğiz şeklinde biraz kaçamak davranma eğilimleri var. Bu çok yanlış bir şeydir. 2010’da böyle eğilimler vardı. Bizler kuvvetle HAYIR derken, Evet demenin iktidarı desteklemek anlamına geleceğini, salaklık olduğunu söyledim. Bazıları arkadaşım, o yüzden salaklık diyorum yoksa bu vatan hainliğindir. HDP’li arkadaşlar da Boykot yaptılar ve evet hanesine yazıldılar. Sonuçta burdan aldığı hızla iktidarını taçlandırdı. Bu referandum Türkiye’nin önündeki en önemli dönemeçlerinden birisidir.

Hayır çıkarsa çok şeyi değiştirmek mümkün

HAYIR çıkarsa, eğer bu halka bir alternatif sunabilirsek çok şey değiştirmek mümkün olabilir. Pek çok dersten geçildi, umarım CHP’li dostlarım da sağa doğru giderek değil soldan ilerleyerek başarılabileceğini görürler. Arkadaşlarım, devrimciler umut yaratıcısıdır. Devrimcilik bitmeyen bir umut yolculuğudur. Bu yolculuk hepimizin olsun. Hepimiz için, memleket için ‘HAYIR’lı sonuçlar bekliyorum.

‘Milliyetçi duyguları sömürüyorlar’

Oğuzhan Müftüoğlu’ndan sonra söz alan Cumhuriyet gazetesi yazarı Ceyda Karan ise şunları söyledi: 12 Eylül sonrasında topluma enjekte edilen siyasal İslam var. Türkiye Cumhuriyeti'nin 'yurtta sulh cihanda sulh' politikasıyla bu topraklarda çok ayırt edici bir yer tesis edilmişken, bunun değiştirilmeye çalışıldığı görünüyor. Yurtta sulh cihanda sulh yerine bunlar komşularla sıfır sorun dediler. Komşularla sıfır sorun dediler ama sonunda sorunumuz olmayan komşumuz kalmadı. Musul'u almak, Şam'a gitmekle bir hegemonya kurmaya çalışıyorlar. Ama bunda da başarılı olamıyorlar. Acıklı olan şu. Yitirdiğimiz bu toprakların evlatlarının acısını soramıyoruz. Kim bunları yapanlar, dün 'öfkeli çocuklar' dedikleri bunları yapıyorlar. Bunların bir ayağı da Suudi Arabistan'da. Körfez ziyaretlerinin nedeni, sıcak para girişinin sağlanması. Geçmişteki kusurlu demokraside hesap sorulabiliyordu. Ancak bugün sorulamıyor. Adım adım padişahlığa gidiyor. İçeride insanların negatif anlamda milliyetçi duyguları kullanılmak isteniyor. Dış politikayı iç politikaya bu şekilde malzeme yapıyorlar. Bunun kabul edilebilir bir tarafı bulunmuyor.