Ev kiraları artan hayat pahalılığı nedeniyle ülkenin can yakıcı sorunlarından biri haline geldi. Krize kalıcı çözümler üretemeyen iktidar, "yüzde 25" sınırlaması ve "arabuluculuk" uygulamasıyla günü kurtarmaya çalışıyor.

Boş kağıda imza yoksa, ev de yok!
Fotoğraf: AA

Zeliha ASLAN

Artan hayat pahalılığı ve ekonomik krizin etkisi son yıllarda kendini en çok kiralardaki artışta gösterdi. İstanbul’da bazı ilçelerde 2019’dan bu yana yaşanan artış oranı yüzde bine yaklaştı. İktidarın kira artışlarına getirdiği "yüzde 25" sınırlaması barınma krizine çözüm olmadığı gibi ev sahibi ile kiracılar arasında şiddet olaylarına varan ciddi sorunlara yol açtı. Kira davalarının patlaması üzerine bu kez "arabulucuk" uygulaması başlatıldı. İktidarın getirdiği uygulamalar krize çözüm getiremedi. Ev sahipleri ise çözümü ‘tahliye taahhüdünde' buldu.

MALİYETLER ARTTIĞI SÜRECE

BirGün’e konuşan emlakçılar, kiracılar ve hukukçular ortaya çıkan durumun iktidarın ekonomi politikalarından kaynaklandığını dile getirdi. Emlakçı Tanju Şulan, "yüzde 25" ve arabuluculuk gibi uygulamaların soruna çözüm olamayacağını belirterek,“İnşaat maliyetlerindeki artış devam ettiği sürece bu sorunlar devam edecek. 10 tane ekmek aldığınız parayla, şimdi iki tane ekmek zor alıyorsunuz. Bu durumda ev sahipleri evlerini kiraya vermek istemiyorlar" dedi. TÜİK’in enflasyon hesabında ev kira artış oranının yüzde 15,7 olduğunu hatırlatan Şulan sözlerini şöyle sonlandırdı: “Enflasyonu düşük gösterebilmek için ev kiralarını yüzde 25 ile sabitleyip, yüzde 15,7’sini enflasyona ekleyerek enflasyon sahteciliği yapıyorlar. Devletin sahtekârlığı. İktidar enflasyonu yüzde 25’lik kira zam artış oranından aldığı değer ile hesapladığında çalışan emekçi kesim de memur da emekli de ona göre zam alabiliyor. Oysaki reel enflasyona göre bir zam artışı yapsa, ev kiraları dahil olmak üzere; işçiye, emekçiye de o oranda zam yapmak zorunda. İktidarın asıl derdi bu, ev sahipleri de buna kârşın kendini korumak istiyor.”

KİRACI YOKSULLUKTAN DOLAYI MAĞDUR

Gayrimenkul Hukukçusu Cemalettin Gürler ise tahliye taahhütnamesinin kanunen doğru bir uygulama olmadığını aktardı. Mahkeme süreçlerinin uzaması nedeniyle ev sahiplerinin kiracıya böyle bir dayatmada bulunduğuna değinen Gürler şöyle devam etti: “Kira sözleşmesi yaparken tahliye taahhüdünün imzalanması, evin kiraya verilmediği ve kiracının iradesinin ipotek altına alınması anlamına gelir. Kiracının iradesini ortadan kaldıran bir durumdur ve hukuki olarak yok hükmündedir. Bugünlerde bu kadar çok tahliye taahhütnamesi sıkıntısı ile kârşılaşmamızın nedeni mahkeme süreçleri o kadar çok uzuyor ki yargılama süreci, istinaf, arabulucu, Yargıtay deyince kat malikleri çok mağdur olmaya başladı. Evet, kiracılar mağdur ama kiracılar kiradan dolayı mağdur değil. Kiracılar yolsulluktan dolayı mağdur. Tahliye taahhütnamesi de bunun sonucu olarak ortaya çıktı.”

TAAHHÜTNAME İLE EVDEN ATTIRDI

Tahliye taahhütnamesi imzaladığı için evinden olan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öğrencisi Ensar Yöndem ise yaşadıklarını şöyle anlattı: “Benim ev sahibim bana tahliye taahhütnamesini en başında imzalatmıştı, fakat benim bundan haberim yoktu. Sonrasında kira artış oranında anlaşamayınca ev sahibi tahliye taahhütnamesini ile beni icraya verdi ve kazandı. Evden atıldım.” Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencisi olan U. Bedi ise ev aradığı süreçte yaşadığı sıkıntıları ve ev bulduktan sonra yaşadığı problemleri şu şekilde anlattı: “Arkadaşımla zemin katta bir evi tuttuk. Kira sözleşmesini imzaladık her şey tamam derken bir anda emlakçı tahliye taahhütnamesi çıkârdı, 'bu da var' dendi. İtiraz ettik. 'Tüm kiracılarıma imzalatıyorum başka şekilde kiracı evden hiç çıkmaz' gibi bir cevap aldık. Acil ev ihtiyacımız olduğu için kabul etmek zorunda kaldık ve tahliye tarihi boş olan bir taahhüt imzaladık. Bu durumda da ev sahibinin bizi istediği zaman kanunen evden çıkârma hakkı doğduğu gibi istediği zaman kafasına göre zam yapma hakkı doğmuş oldu. Şu an evde kalıp kalmama durumumuz bile tüm bu süreç boyunca tanışmadığımız ev sahibinin anlık bir kararına bağlı.”

∗∗∗

ADİL BÖLÜŞÜM BOZULDU

Tüketici Birliği Başkanı Mehmet Bülent Deniz: Hükümet alınması gereken önlemler yerine popülist bir yaklaşımla, yüzde 25’lik sınırı iki yıl uyguladı, şimdi kaldırılacağı söyleniyor. Kaldırılması konusunda amaca ulaşıldığı ifade ediliyor. Buna kesinlikle katılmıyoruz. Çünkü bu yüzde 25’lik sınır yüzünden mahkemelerde kiracı, mal sahibi problemleri dağlar kadar dosyalara dönüştü. Bir taraftan ev sahipleri mağdur oldu, diğer taraftan kiracılar ev sahiplerinin tacizi veya davalarıyla uğraşmak zorunda kaldılar. Bunun yerine kira artışlarının astronomik şekilde gerçekleştirilmesine gelen tepkilerin 3’ten fazla evi olanlardan bir varlık vergisi alınması, yani bir kişinin 3 tane kiralık konutu var ise ondan alınacak taşınmaz vergisi, kira geliri vergisinin bir konut veya iki konuta göre daha fazla alınması gerektiğini ancak bu şekilde bu anormal yükselişin önüne geçilebileceğini ifade ettik. İki sene sonra hükümetin bu noktaya doğru yavaş yavaş gelmeye başladığını görüyoruz. Sistem tıkanmış durumda şu an 50 konutu, 100 konutu kirada olan insanlar var. Türkiye’de ve ekonomideki büyük dengesizlik nedeniyle bu insanlar servetlerine servet katıyorlar. Bu durum adil bölüşümü bozuyor. Bunun yerine ek vergilerin zengin, çok fazla konutu olan insanlara yansıtılması kısa vadede bir çözüm sunabileceğini düşünüyorum.