Brexit mutluluk getirmeyecek!

Emre Eren Korkmaz Oxford Üniversitesi

Uzun zamandır merakla beklenen Brexit günü gelip çattı ve Birleşik Krallık (İngiltere) Avrupa Birliği’nden (AB) resmi olarak 31 Ocak gece yarısı ayrıldı. Süreci tersine çevirmek isteyenlerin tüm çabaları boşa gitti, bu süreç Theresa May’i başbakanlıktan Jeremy Corbyn’i İşçi Partisi liderliğinden etti. Sürece başından beri öncülük eden Muhafazakâr Parti içindeki en sağ kanat olan “Avrupa Çalışma Grubu” politik etkisini korudu. Boris Johnson da genel seçimden etkili bir çoğunluk alarak ve güçlü bir hükümet kurarak çıkmış oldu. Artık bu kliğin önünde hiçbir engel kalmadı. Ancak gerçekten durum bu kadar net mi? Mart ayında Avrupa Birliği ile ticaret görüşmelerinin başlaması ve 4 Nisan’da İşçi Partisi liderinin seçilmesiyle sürecin gidişatı konusunda daha net bir yaklaşım sergilemek mümkün olacak.

NE OLACAK SORUSUNA YANIT VERİLMİŞ OLDU

Britanya’da politik anlamda bir sessizlik olduğu, üç yıldır kriz yaratan “Ne olacak?” sorusuna yanıt verilmiş olmanın bir rahatlama getirdiği anlaşılıyor. Bu rahatlama anlaşmasız ayrılık korkusundan kaynaklıydı. Sonuçta Boris Johnson boşanma anlaşmasını imzaladı ve ayrılık günü netleşti. Ancak bu anlaşma temel konuların ertelenmesiyle mümkün oldu. Örneğin İrlanda sınırına ne olacağı halen belli değil. Ayrılık anlaşmasında çok genel ifadelerle buna değinildi ama somut çözüm bulmak kolay olmayacak.

Diğer yandan AB ile Britanya’nın ilişkilerinin bundan sonra nasıl olacağını belirleyecek ticaret anlaşması için Britanya meclisi Aralık ayının sonunu son tarih olarak belirledi. 9 ayda şayet bir anlaşma olmazsa anlaşmasız ayrılık halen geçerli bir ihtimal. 47 yıllık üyeliğin sonucunda her bir sektörden eğitime, enerjiye ve diğer konulara hemen her alanda müzakerelerin bitirilmemesi yüksek bir ihtimal. Johnson hükümetinin Kanada-AB ilişkisini model olarak benimsemesi ve aynı anda ABD, Kanada ve Japonya ile de serbest ticaret anlaşması görüşmeleri yapmayı planlaması süreci daha da zorlaştıracak. Muhafazakâr Parti içinde yönetimdeki ekibin anlaşmasız ayrılığa taraf olduğunu ve AB’den olabildiğinde uzak kalmayı savunduğunu da dikkate almak gerekir.

CORBYN’İN YERİNE GELECEK İSİM ÖNEMLİ

İşçi Partisi’nin yeni lideri de bu sürece nasıl muhalefet yapılacağını gösterecek. Corbyn’in politikalarını savunan ve sol kesimi temsil eden Rebecca Long Bailey seçilirse mevcut muhalefet çizgisi devam edebilir. İşçi Partisi her seçim bölgesinden bir kişinin vekil seçildiği seçim sisteminin etkisiyle kötü bir sonuç alsa da aldığı oy oranı halen Corbyn öncesinden yüksek ve üyeler ve metropollerde etkisi oldukça fazla. Bu nedenle metropollerde gençlerin ve azınlıkların hareketliliği ciddi bir muhalefet dinamiği oluşturabilir. Şayet yönetimin çizgisi değişirse o zaman hükümetin daha rahat hareket edeceği de öngörülebilir.

İSKOÇYA BAŞ AĞRITACAK

Bu süreçte aynı zamanda İskoçya’nın bağımsızlığı için referandum tartışması da öne çıkacak ve Johnson hükümetinin başını ağrıtacak. İskoç Ulusal Partisi (SNP) seçim kampanyasından bu yana yeni bir referandum için şartların olgunlaştığını savunuyor ve anketlerde bağımsızlığa olan desteğin arttığı görülüyor. İngiliz politikasının/Westminster’ın İskoçya’yı dışladığını, İskoçya’nın AB içinde kalmak istediğini, Johnson hükümetinin peşinde sürüklenmek istemediklerini öne sürüyorlar. Brexit referandumunda AB’de kalmak için verilen yüksek oy oranını bağımsızlık için oya devşirmeyi hedefliyorlar. Şu aşamada Johnson hükümeti bu talebi reddetse de bu yönde politik baskının zamanla artacağını öngörmek mümkün.

İngiltere’de sol muhalefet ve İskoçya’daki sol, bağımsızlık yanlısı muhalefet açısından son üç yıldaki Brexit sürecinde Avrupa Birliği konusunda algının romantize edildiğini ve AB yanlısı olmakla demokrat, ilerici olmanın eşdeğer haline geldiğini görmekte fayda var. AB’ye yönelik eleştirel herhangi bir tutum ise milliyetçilik, ırkçılık ve gericilik olarak kodlanıyor. Bu geleneksel olarak AB’ye eleştirel yaklaşan Corbyn ve ekibinin de karşı çıkamadığı ve bu yönde oluşan baskıyı kabullendiği bir durum olduğu için son seçimdeki sonucun önünü açmış oldu. Bir önceki bağımsızlık referandumunda Bağımsız İskoçya’nın AB’nin dışında kalacağı, İskoçya’yı izole edeceği tezi insanlar üzerinde etkili olmuştu. Şimdi Britanya AB’den çıktığı için aynı argümanı bağımsızlık yanlıları kullanmaya başladı. Muhafazakârların yüzünden İngiltere ile beraber İskoçya da dünyadan izole olacak ve şayet İskoçya bağımsız olursa yeniden AB’ye girmesi mümkün olabilir deniliyor.


KUZEY İRLANDA’DAKİ HASSAS BARIŞ TEHLİKEDE

Buna Kuzey İrlanda’daki hassas barış sürecinin tehlikeye girmesi de eşlik edecek. Hayırlı Cuma Anlaşması yıllardır savaşan kesimler arasında gerçek bir barışı getirmedi ama çatışmasız bir ortamın yaratılmasını sağladı. Çatışmasızlık Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasında sınırın olmamasına dayanıyordu. Bu sayede bağımsızlık yanlıları İrlanda adasında sınırsız şekilde yaşayabiliyor, Britanya yanlıları ise halen Britanya pasaportu taşıyabiliyordu. Brexitle beraber illa ki bir sınır konulacak. Geçici bir süre Kuzey İrlanda’nın Britanya’nın geri kalanından ayrı şekilde AB kurallarına uyması ihtimali olsa da bunun süresi bölgesel parlamentonun tavrına bağlı olarak belli olacak. Sınıra dair teknolojik çözüm önerilse de bu çözümün nasıl olacağı da belli değil. Son seçimlerde ayrılık yanlısı partilerin güç kazanması hesaba katıldığında ve Brexit sürecinde çeşitli silahlı eylemlerin yapılması barış sürecinin bozulma ihtimalinin ihmal edilemeyeceğini gösteriyor.

Tüm bu meseleler Johnson hükümeti açısından önümüzdeki dönemin rahat geçmeyeceğini gösteriyor. Johnson hükümetinin tüm bu sorunlarla baş edecek politik kapasitesinin olup olmadığı da tartışmalı bir konu. Elbette Britanya’nın AB’den ayrılması 2. Dünya Savaşından bu yana devam eden Avrupa Bütünleşmesi açısından büyük bir darbe ve Batı bloku denilebilecek ülkeler açısından ciddi bir kriz anlamına geliyor. Ancak Britanya açısından da küresel bir lider, yeni bir hegemonya, ABD ile beraber Atlantik ittifakı ve eski sömürgeler nezdinde daha aktif işbirliği gibi konular günümüz dünyasında çok gerçekçi beklentiler değil. Bırakalım bu iddialı argümanları, ülke içinde karşılarına çıkan sorunlarla başedip etmeyecekleri dahi net değil.

bir-cagrimiz-var-683550-1.