Brexit süreci tamamlanan İngiltere’de Başbakan Boris Johnson, Avrupa Birliği’yle varılan ticaret anlaşmasını büyük bir zafer gibi gösteriyor. İskoçya’da iktidardaki Ulusal Parti ise bağımsızlığı kazanabilmek ve yeniden AB’ye üye olabilmek için referandum hazırlıkları yürütüyor.

Brexit ve İskoçya'da bağımsızlık rüzgarları

Levent ÖZÇAĞATAY-LONDRA

Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasında 2016’daki Brexit referandumundan bu yana süregelen boşanma davası sonuçlandı ve Krallık 2021 yılına bekar olarak girdi. Boşanma kararı çatlaklarla ve eksiklerle dolu olmasına rağmen sağ basın bunu zafer olarak yansıtmayı başardı. Başbakan Boris Johnson hayranı olduğu Winston Churchill’in tavırlarını kopya ederek Krallık’ın bağımsızlığını elde ettiğini ilan etti.

BAĞIMSIZLIK İÇİN

Sınırların, denizlerin, kanunların, uluslarası ticaretin ve üretimin kontrolü Brüksel’deki güç meraklısı bürokratların elinden geri alınmıştı. Fakat, Boris Johnson hükümeti bu bekarlığın tadını çıkaramadan başını ağrıtacak yeni bir boşanma davasıyla karşı karşıya. 14 yıldır iktidarda olan, giderek güçlenen, bağımsızlık yanlısı İskoç Ulusal Partisi (SNP) ve parti lideri Nicola Sturgeon, İskoçya’nın Krallık’tan ayrılarak bağımsız bir devlet olarak Avrupa Birliği’ne yeniden katılabilmesi için yapılacak bağımsızlık referendumunun hazırlıklarını hızlandırdı.


İskoçya’da fiilen başbakanlık görevini yürüten, ancak yasalar gereği resmen “birinci bakan” olarak anılan Sturgeon, yılın ilk günü yayımladığı Twitter mesajıyla bu konudaki kararlılığını tekrarladı: “Bağımsız İrlanda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yerini alırken, henüz bağımsızlığını kazananamış İskoçya kendi iradesine karşı AB’den çıkarıldı. Kendi geleceğimize kendimizin karar verme aşamasına gelinmiştir.”

300 YILLIK ANLAŞMA

İngiltere ve İskoçya’nın birlikteliği 1603’te İskoç Kralı James’in İngiltere tahtını miras alması ile başlıyor ve 1707’de iki krallığı birleştirip, aynı bayrak altına alan kanunlarla Birleşik Krallık kuruluyor. Bağımsız İskoçya fikri bu yeni krallık ilan edilir edilmez başlıyor ve 300 yıldır devam ediyor. Her ne kadar İskoç halkı İngiltere’nin liderliğindeki emperyalist yayılmacılıktan payını almış ve 1999’da kendi parlamentosuna ve bölgesel özerk yönetimine kavuşmuş olsa bile hâlâ Londra’ya ve İngiliz halkına karşı olan husumetini devam ettiriyor. Bunun en güzel örneği İskoç futbolseverlerin İngiliz milli takımını hedef alan bir ifadesi. Aynı ifadeyi 2006 Dünya Kupası oynanırken İskoç tenis şampiyonu Andy Murray hangi takımı desteklediği sorulduğunda da kullanacaktı: “İngiltere hariç her takım.” (Any team, but England!).

İskoç seçmenler 2014’te ilk defa yapılan bağımsızlık referandumunda yüzde 55 oyla “Bağımsız İskoçya’ya hayır” demişlerdi. Bu sonucun bağımsızlık hareketini öldüreceği düşünülüyordu. Üstelik bağımsızlık karşıtları İskoçya’nın Krallık’tan ayrılmasının pratikte mümkün olamayacağını seçmenlere göstermişlerdi. Savunma, ticaret, finans ve endüstri birbirine kenetlenmişti.

SİLAHLANMALAR

Birleşik Krallık’ın silahlı kuvvetlerini bölmek mümkün değildi. Ülkenin nükleer bombaları Krallık Donanması’nın komutasındaki denizaltılarda idi ve en önemli üsleri İskoçya’daydı. Bağımsız İskoçya NATO’nın dışında kalacaktı. İskoçya’da doğmuş bir milyona yaklaşan nüfus İngiltere’de yaşıyordu. Yarım milyon İngiliz İskoçya’ya yerleşmişti. Bağımsız İskoçya’nın sterlini kendi para birimi olarak kullanması engellenebilirdi. Krallığın borçlarının ve mal varlıklarının bölüşülmesi yıllar alabilirdi ve teknik olarak mümkün olmayabilirdi. Kuzey Denizi’nin gaz ve petrol kaynakları giderek azalmasına rağmen hala çok önemliydi ve bu nasıl bölüşülecekti? Rusya ile Norveç’in Barent denizindeki petrol kaynaklarıyla ilgili bir anlaşmaya varmalarının 40 yıl aldığı biliniyordu. Bütün bunların üstüne kendi topraklarındaki ayrılıkcı hareketlerden endişeli olan üye devletlerin bağımsız İskoçya’nın Avrupa Birliği’ne girmesini engellemeyecekleri ne malumdu.

KRALİYET KRİZİ

Bunlar kadar önemli olan bir başka konu ise kraliyet ailesinin yeni İskoçya’nın anayasal düzenindeki yeri olacaktı. Bağımsızlıkçılar Kraliçe Elizabeth’in ve kraliyet ailesinin seçmenler için hala önemli olduğunu kamuoyu yoklamaları ile tespit ettiklerinden, bağımsız İskoçya’nın bir cumhuriyet olmayacağını ve kraliyet ailesinin başının yeni İskoçya’nın da devlet başkanı olarak tanınacağını kabul ediyorlardı. Fakat kraliyet ailesi anayasal olarak Londra Hükümeti’nin iradesi altındaydı ve buna izin verilmeyebilirdi. Üstelik bu oldukça masraflı ailenin masraflarının nasıl bölüşüleceği konusuna dokunulmuyordu.

ÖZEL STATÜ

Bütün bunlara rağmen İskoç Ulusal Partisi’nin ve Nicola Sturgeon’in yeni bir referandum talebinde bulunmak için şimdi elinde güçlü bir kozu var. 2016’da Krallığın Avrupa Birliği’nden çıkmasını sağlayan referandumda İskoç seçmenlerin yüzde 62’si aleyhte oy kullanmıştı. Yani İskoçya kendi iradesinin dışında Avrupa Birliği’nden çıkarılmış oluyordu. Dolayısıyla aynı seçmenlerin İskoçya’nın yeniden Avrupa Birliği’ne girebilmesi için bağımsızlık yönünde oy kullanacağı umuluyordu. Daha da ötesi Kuzey İrlanda’ya tanınan özel statünün İskoçya’ya da verilmesi gündeme bile girmemişti.

brexit-ve-iskocya-da-bagimsizlik-ruzgarlari-824470-1.


GÜMRÜK DUVARI

Brexit Anlaşması’nın çözülmesi en zor sorunu olan Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti arasındaki sınır tuhaf bir şekilde çözülmüştü. Kuzey İrlanda özel bir statü ile hem krallığın bir parçası olmaya devam edecek, hem de Ortak Pazar’ın içindeki yerini koruyacaktı. Böylece sınırın var olan statüsü değişmiyordu. Britanya’dan Kuzey İrlanda’ya gelen malların Avrupa Birliği’nin atadığı gümrük görevlileri tarafından uzaktan kontrolu yapılacak ve sınır bir gümrük duvarına dönüşmeyecekti. Bu çözüme şimdilik ne Washington, ne Dublin, ne de Belfast’tan bir itiraz gelmedi.

MAHKEMEYE BAĞLI

Bağımsızlıkçıların önündeki tek engel henüz hukukçuların kesin bir görüş bildiremediği teknik bir konu. İskoç hükümetinin Londra’nın tasdiki olmadan referandum çağrısında bulunmak için kanuni bir gücünün olup olmadığı pek açık değil. İskoç hükümeti 2016’dan bu yana iki defa referandum çağrısı için Londra’dan izin istedi ve reddedildi. Eğer bu sefer de İskoçya hükümeti tasdik alamazsa son kararı Londra’daki Yüksek Mahkeme verecek.
Yüksek Mahkeme’nin aleyhte karar vermesi ciddi sonuçlar getirebilir. İskoç Ulusal Partisi’nin Mayıs 2021’de yapılacak İskoç Parlamentosu seçimlerinden yine zaferle çıkması durumunda ayrılıkçıların alternatif seçeneklere yönelmesi kaçınılmaz olacak. Bunlardan ilk akla gelen seçenek Londra’nın ve Yüksek Mahkeme’nin red kararına rağmen referanduma gitmek ve olumlu sonuç çıkması halinde tek taraflı olarak bağımsızlık ilan etmek. Yani isyan!
Kararlı, inatçı ve yetenekli bir lider olduğunu ispatlamış olan Nicola Sturgeon’nin “hodri meydan” demesi umulmadık bir gelişme olmayacak.