Dünya sistemleri analizi ile bilinen sosyolog ve ekonomi tarihçisi Immanuel Wallerstein 89 yaşında hayatını kaybetti. Wallerstein hayatı boyunca Tarihsel Kapitalizm, Bildiğimiz Dünyanın Sonu, Liberalizmin Sonu gibi önemli çalışmalarıyla sosyal bilimlere damgasını vurdu, fikirleriyle yeni çalışmalara ilham kaynağı oldu

Bu dünyadan Immanuel Wallerstein geçti


ABD’li ünlü sosyolog ve ekonomi tarihçisi Immanuel Maurice Wallerstein önceki gün yaşamını yitirdi. Wallerstein, “Dünya sistemleri analizi” adını verdiği metotla tarihe, sosyolojiye ve ekonomiye çok önemli bir perspektif kazandırdı. Soğuk Savaş döneminde oluşmuş “üçüncü dünya” kavramını reddeden Wallerstein, dünyanın karmaşık bir ekonomik değişim ilişkileri ağına bağlı tek bir dünya olduğunu savundu. Bu düzeni sermaye ve emek arasındaki ilişkiye dayanan, sınıf perspektifinden faydalanarak açıkladı.

Afrika uzmanı olarak başladı

New York’ta doğan Wallerstein’in dünya sorunlarına ilgisi henüz küçük yaşlarda başladı. Özellikle Hindistan’da sömürge karşıtı harekete merak duydu. Columbia Üniversitesi’nde eğitimini sürdüren Wallerstein, bu üniversiteden, 1951’de lisans, 1954’te yüksek lisans ve 1959’da doktora derecelerini aldı. Wallerstein, Oxford, Bruxelles, Paris 7 Denis Diderot, Meksike Ulusal Otonom ve McGill Üniversiteleri gibi prestijli yüksek öğretim kurumlarında ders verdi.

Başlangıçta, Wallerstein’ın entelektüel kaygısının ana alanı Amerikan siyaseti değil, Avrupa dışı dünya siyaseti, özellikle de Hindistan ve Afrika’daki siyasetti. Wallerstein, yaklaşık yirmi yıl Afrika uzmanı olarak hizmet verip, çok sayıda kitap ve makale yayınlamış ve 1973’te Afrika Çalışmaları Birliği’nin başkanı olmuştu. En önemli eseri dünya sistemi teorisi konusundaki ilk cildi (The Modern World System), 1974 yılında Davranış Bilimleri İleri Araştırma Merkezi’nde (şimdi Stanford Üniversitesi’ne bağlı) yazdı.

Ödüllerle dolu bir kariyer

1976’da Binghamton Üniversitesi’nde (SUNY) sosyoloji alanında önde gelen öğretim üyelerinden biri olarak, 1999’daki emekliliğine kadar görev aldı, ayrıca 2005 yılında emekliliğine dek Fernand Braudel Merkezi’nin başkanlığını sürdürdü. Aralıklarla Directeur d’études associé titri ile Paris’teki Sosyal Bilimler Yüksek Okulu’ndu görev aldı. 1994 ve 1998 yılları arasında Uluslararası Sosyoloji Birliği’ne başkanlık yaptı. 2000 yılında Yale Üniversitesi sosyoloji bölümüne kıdemli araştırmacı olarak katıldı. Ayrıca, Sosyal Evrim ve Tarih dergisinin Danışma Editörleri Konseyi üyesidi. Konuk profesör olarak dünya çapında çeşitli üniversitelerde görev alan Wallerstein çeşitli ödüllerle onurlandırıldı. 2003 yılında Amerikan Sosyoloji Derneği’nden Seçkin Burs Kariyer Ödülü’nü aldı, ve 2004’te Uluslararası N. D. Kondratieff Vakfı ve Rus Doğa Bilimleri Akademisi (RAEN) tarafından Altın Kondratieff Madalyası ile ödüllendirildi.

Son Sözü: sınıf mücadelesi

Wallerstein, “Bu son; bu başlangıç” başlıklı 1 Temmuz 2019 tarihli son yazısında dünya sistemindeki dönüşüm potansiyelini ve bunun için gerekli olan sınıf mücadelesinin önemini şu cümlelerle vurguladı: “Modern dünya sisteminin yapısal krizi nedeniyle, 1968’de amaçlanan dönüşümün birisi ya da bir grup tarafından gerçekleştirilmesi mümkün, ancak kesin değildir. Değişim, muhtemelen çok zaman alacak. Bu yeni aktivitenin ne şekil alacağını tahmin etmek zor. Geçmişte en önemli mücadelenin, sınıf mücadelesi olduğunu düşündüğümü belirtmiştim. Sistemsel değişim, hayatta kalacak olanların mücadelesiyle gelecektir. Hâlâ bu dönüşümü yaratma şansımızın yüzde 50 olduğunu düşünüyorum, ancak sadece yüzde 50.”

***

DÜNYA SİSTEMİ TEORİSİ NEDİR?

Dünya sistemi teorisi, dünyanın merkez ve çevre olarak bölündüğünü savunur. Bu ayrışmada, merkez ve çevre arasında yapısal ve kurumsallaşmış bir “işbölümü” bulunmaktadır: Merkez, yüksek düzeyde teknoloji gerektiren ileri düzeyde ürünler üretirken; çevrenin rolü, merkeze ham madde, tarımsal ürün, ve ucuz işgücü sağlamaktır. Merkez ve çevre arasındaki değişim eşit olmayan şartlarda gerçekleşir. Çevre ürünlerini ucuz fiyatlardan satmak zorundadır fakat buna karşılık merkezin ürünlerini daha pahalı almak zorundadır. Bazı durumlarda, çevre ve merkez bölgeler aynı coğrafi alanda çok yakın işbirliği içinde olabilir. Ayrıca, yarı çevre adı ile adlandırılan merkeze göre çevre, çevreye göre merkez eğilimi gösteren bölgeler de vardır. 20. yüzyılın sonlarında bu bölge Türkiye, Doğu Avrupa, Çin ve Brezilya gibi alanları kapsayacaktır. Dünya-sisteminin başlangıcından itibaren sürekli genişlemitir ve bunun etkisi sürekli bir şeylerin metalaşmasıdır. Doğal kaynaklar, toprak, emek ve insan ilişkileri aşama aşama kendi özgün değerinden soyutlanır ve ona bir değişim değeri belirleyen pazarda metaya dönüşür.

Metalaşanların arasında insan emeği de dahildir. Dünya sistemleri teorisinin tarif ettiği merkez 1945’ten beri dünyanın egemen gücü olan ABD’dir. Bunun yanında Wallerstein, ABD’nin 1980’den beri düşüşte olan bir hegemon olduğunu savunmuştur. 1990’larda bu tezi eleştirilse de 11 Eylül ve ardından gelişen Irak Savaşı tezinin doğruluğu konusunda veriler olarak kabul görmüştür.

Wallerstein, genel olarak kapitalist dünya ekonomisinin gelişimini, dünya nüfusunun büyük bir kısmına zararlı olarak görmüştür. Eserlerinde, Marx’a benzer şekilde, kapitalizmin yerini sosyalist bir ekonominin alacağını iddia etmiştir. Wallerstein’ın teorileri, yalnızca neoliberal veya muhafazakâr çevrelerden değil, iddialarının bazılarının tarihsel olarak yanlış olabileceğini söyleyen bazı tarihçilerden de sert eleştirilere neden olmuştur. Dünya sistemleri teorisinin insanlığın kültürel boyutunu ihmal etme eğiliminde olduğunu öne sürülmüştür.

Son yirmi yılda, Wallerstein, modern dünya sisteminin entelektüel temellerine ve evrensel insan davranışı teorilerine odaklandı. Ayrıca, sosyoloji, antropoloji, siyaset bilimi, ekonomi ve Avrupa-merkezci olarak kabul ettiği beşeri bilimler arasındaki disiplinel bölümle tanımlanan “bilgi yapılarına” da ilgi gösterdi. Bunları analiz ederken, Ilya Prigogine gibi teorisyenlerin “yeni bilimlerinden” oldukça etkilenmiştir.