“Bu iklimi değiştirmeden şiddeti önleyemeyiz. Her bir bireye başta medyaya, devleti yönetenlere önemli işler düşüyor. Kadına yönelik şiddet suçtur ve bir insan hakları ihlalidir. Bunu sürekli tekrarlamak gerekli, şiddeti ve cinayeti önleyecek tedbirleri istemek her birimizin görevi olmalıdır”

Bu iklim değişmeden şiddet ortadan kalkmaz

DİDEM MERCAN

Ülkenin son dönem kanayan yarası haline gelen kadın cinayetlerine ilişkin 2019 verilerine göre 474 kadın öldürüldü. 2020 Ocak ayında ise 27 kadın erkekler tarafından katledildi. Geçen hafta Ceren Damar cinayetine ilişkin davanın sonlanması ve Avukat Vahit Bıçak'ın Ceren Damar’ın vahşice katledilmesine ilişkin davada yaptığı savunma kadın cinayetlerine ilişkin sorunu tekrar gündeme taşıdı. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği Başkanı Av. Ayça Akpek ile kadın cinayetlerini konuştuk.

>>2019 yılında çokça kadın cinayetlerine şahit olduk. Kadınlar hangi bahanelerle katledildi?

Kadınlar en güvendikleri kimselerce, yani en yakınları tarafından öldürüldü. Kimler mi bunlar, kocaları eski kocaları sevgilileri, yıllarını verdikleri yaşamlarını paylaştıkları erkekler tarafından bu kadınlar öldürüldü. Şunu da ekleyelim kadınların çoğu ateşli silahla ve evlerinde öldürüldü. Yani kadınlar en güvendikleri kişilerce en güvende olmaları gereken yerde evlerinde erkekler tarafından öldürüldü.

>>20-30 yıl önce kadın cinayetleri bu kadar yüksek miydi?

Kuşkusuz 20-30 yıl önce de kadına yönelik şiddet yoğundu ve cinayetler de öyle. Kadın örgütleri büyük işler başararak önce kadınların sonra toplumun kadının insan hakları konusundaki duyarlılığını arttırdılar. Geçmişte saklı kalan ya da olağan karşılanan durumların değişmesi yolunda önemli adımlar atıldı. Aile içi şiddet geçmişte olağan bir olgu iken bunun artık suç olduğu farkındalığı yerleşmeye başladı. Toplumun dönüşümü ve şiddetten arınması için de gerekli olan bu zihinsel dönüşüm sürecidir. Elbette iletişim araçlarının gelişmiş olması da farkındalığımızın artmasında etkili oldu.

>>Kadın cinayetlerinin azaltılması konusunda devletin çalışması yeterli mi?

Kadın örgütlerinin emek ve mücadelesinin sonunda kuşkusuz pek çok değişim yaşandı Türkiye’de. Ancak kadına yönelik şiddetin son bulması için eğitimden, istihdama, yargı alanına uzanan bir perspektifte politikaların oluşturulması lazım. Caydırıcı cezalar yanında şiddeti doğuran nedenlerin de ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunun için de bütünlüklü bir yaklaşım şart. Bu doğrultuda çeşitli zamanlarda sivil toplum kuruluşlarının desteği ile ulusal eylem planları hazırlandı ancak eylem planlarına uyulması yönünde kararlı bir yaklaşım izlendiğini söylemek güç.

>>Bu durum diğer ülkelerde nasıl?

Dünyanın her yerinde kadına yönelik şiddet bir sorun. Hatta Meksika’da kadınlar genç bir kadının erkek arkadaşı tarafından vahşice öldürülmesinin ertesinde Anayasa Mahkemesi binasını yaktılar.

Ülkelerin insani gelişmişlik oranları ile kadına yönelik şiddet arasında doğrudan bir ilişki var. Bu anlamda gelişmiş ülkelerde yani kadının toplumsal yaşamdaki yeri ve gücünün tartışılmadığı, kadının eşit birer birey olarak toplumda yer aldığı ülkelerde şiddet çok daha az. Şiddet olsa da kadınların kendini koruyacak hukuksal ve idari mekanizmalara erişimi var. Çünkü o ülkelerde şiddet olağan bir durum değil, bir suç ve insan hakları sorunu olarak görülüyor. Bu konudaki en başarılı ülkelerden birisi İspanya’dır. Örneğin; İspanya kadına yönelik şiddeti ulusal bir sorun olarak görüp aldığı tedbirlerle büyük ölçüde azaltmış bir ülke. Şunu da söyleyeyim bir uluslararası toplantıda İspanyol yetkili bana ‘Bu tedbirlerden ilki kadına yönelik şiddetin gazetelerin ilk sayfasında yer almasının sağlanması yani şiddetin görünür hale getirilmesiydi’ dedi. Onun dışında İspanya’da aile içi şiddet için özel hakimler ve kolluk kuvvetleri de var.

>>Bu tabloyu düzeltmek için neler yapılmalı?

Bu erkekleri suçlayacağız. En ağır biçimde cezalandıracağız. Şiddetlerine bahane bulmayacağız. Şiddete ceza indirimi uygulamayacağız. Önce bunu söylemek gerekiyor. Bir de bu erkeklerin suç ortakları var. Bunlar kadını köle olarak görenler, bunlar insan haklarından bihaber kimseler, bunlar söylemleriyle, tutumlarıyla kadına yönelik ayrımcılığı özendirenler böylelikle şiddete zemin ve bahane hazırlayanlar. Bunlar bugünlerde İstanbul Sözleşmesi feshedilsin diye kampanya düzenleyenler. Bu erkekleri katil yapan iklim böyle bir iklimdir. Bu iklimi değiştirmeden şiddeti önleyemeyiz. Her bir bireye başta medyaya, devleti yönetenlere önemli işler düşüyor. Kadına yönelik şiddet suçtur ve bir insan hakları ihlalidir. Bunu sürekli tekrarlamak gerekli, şiddeti ve cinayeti önleyecek tedbirleri istemek her birimizin görevi olmalıdır.

>>Ceren Damar cinayeti hakkında ne düşünüyorsunuz?

Son olarak şunu eklemek isterim ki; hepimizin yüreğini burkan bir cinayetin davasına şahit olduk, Ceren Damar cinayeti. Gencecik bir öğretim görevlisi yalnızca kadın olduğu için bir erkeğin sözde “erkeklik gururu” nedeniyle öldürüldü. Bu nedenle Ceren Damar cinayeti bir kadın cinayetidir. Bu gerçeğin farkında olan sanık avukatı tarafından yargılama boyunca cinayet ahlaka, vicdana ve kuşkusuz yasaya aykırı biçimde meşrulaştırılmaya çalışıldı. Bu maalesef pek çok kadın cinayetinde yaşadığımız bir durum. Peki bu kişilere bu cesareti veren iklim nasıl bir iklim? Bu kişiler öldürülen kadınların bir anlamda ölümü hak ettiklerini nasıl savunabiliyorlar? Kadına yönelik şiddet bir insan hakları sorunu olduğu gibi toplumsal barışı da tehdit eden bir konudur. Tüm toplumumuzun konuyu böyle algılaması kamu otoritesinin eylem ve söylemleriyle kadına yönelik ayrımcılığı özendiren anlayış ve yaklaşımdan kaçınması gerekmektedir. Bu her şeyin ötesinde insani bir sorumluluktur.