ETF Tekstil işçileri direnişlerinin 52’nci gününde. Hakları gasp edilen emekçiler fabrikanın önünden ayrılmıyor, “Hakkımızı alana kadar buradayız” diyor.

Bu meydan yeni evimiz
Tülay Akdemir ve Gülşah Ergi. (Fotoğraf: BirGün)

Asena TUNCA

ETF Tekstil emekçileri 52 gündür direniyor. ‘Küçülme’ bahanesiyle işten atılan emekçiler, işverenin toplam kıdem tazminatlarının yüzde 30’unun verileceğini, ihbar tazminatının ödenmeyeceğini söylemesinin ardından gasp edilen haklarını almak için 21 Temmuz’da fabrika önünde direnişe başladı. Deri, Dokuma ve Tekstil İşçileri Sendikası (DERİTEKS) emekçileri, ödenmeyen ikramiyelerinin verilmesi ve ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmesini talep ediyor.

ÜZERİMİZDEKİ MAVİ ÖNLÜK ONURUMUZ

Gülşah Ergi ve Tülay Akdemir ETF Tekstil fabrikasının önünde 52 gündür direnen emekçilerden. “Yıllardır emek verdiğimiz, ter döktüğümüz bu işte haklarımız gasp edildi. Fabrikaya servisle girip çıkardık. Bu yüzden fabrikanın içi dışında çok yer bilmezdik, artık gece gündüz nöbet tuttuğumuz bu yeri bilmiyorduk bile. Şimdi burası evimiz oldu. Biz de emeğinin ve haklarının peşinden giden büyük bir aile olduk” diyorlar. Her iki emekçi de “Giydiğimiz bu mavi önlük bizim onur önlüğümüz” vurgusu yapıyor.

DİRENMENİN ÖNEMİNİN ARTIK FARKINDAYIZ

Evinde kek yapıp direniş alanına getiren Gülşah’ın konuşurken gözleri doluyor. Gülşah 9 yıldır bu fabrikada çalışıyormuş işten atıldığında da hayatta bir insanın başına gelebilecek en kötü şeyin ne olduğunu öğrenmiş: Emek hırsızlığı. Gülşah aynı zamanda bu 52 günde birçok şeyin farkına varmış, mücadelesinin ne kadar haklı olduğu, emeğinin değerini ve emek hırsızının işveren olduğunun…

Gülşah, “Bunlar da yetmiyormuş gibi bizi daha önce karşı karşıya kalmadığımız polislerle de karşı karşıya getirdiler. Anlamak çok güç hakkını arayan bir insanın maruz kalacağı muamele bu olmamalıydı” diyerek kendisine yaşatılanlara tepki gösteriyor. Direndiğinde, birlik olduğunda ne kadar güçlendiğini fark edenlerden olan Gülşah, şöyle anlatıyor: “Yalnız olduğumu düşünemiyorum bile. Bizden çaldıkları ne varsa alana kadar mücadele edeceğiz” diyor.

KİRAYA BİN LİRA ZAM GELDİ

18 yaşında anne olan Gülşah’ın 11 yaşında bir de oğlu var. Oğlunu babaannesine bırakan Gülşah’a destek eşinden de geliyor, fabrikanın önünde birlikte direniyorlar. Gülşah, “Eşim de şu an çalışmıyor. Kiramıza bin lira zam geldi. Anlayacağınız her şey üst üste geliyor. Ancak, biz çok güçlüyüz. Burada hepimiz birbirimize destek oluyoruz. Direnmeye devam edeceğim” diye konuşuyor.

Tülay Akdemir ise hem direniyor hem de sokak hayvanlarına bakıyor. Bir gün kızının eve hasta bir kedi getirmesiyle hayvanlarla olan dostluğu başlayan Tülay, ETF direniş alanındaki kedi ve köpeklerin annesi. Aynı zamanda 15 yaşındaki kızıyla birlikte direnen Tülay, 5 yıldır ETF Tekstil’de çalışıyor. Tülay, şöyle anlatıyor: “Defalarca kez polisle karşı karşıya getirildik. Haklarımızı arıyoruz biz burada. Burayı bırakmayacağız. Haklarımızı kimseye yedirmeyeceğiz.”

Direnişin büyük bölümünü yaz aylarında geçirdiklerini ancak artık sonbaharın geldiğini hatırlatan Tülay, “Artık geceleri soğuk olmaya başladı. Hava koşulları bizi zorlasa da birlikteliğimizden ve haklılığımızdan güç alıyoruz. Biz burada kardeş olduk. 15 yaşında bir çocuğum var. O da yanımıza geliyor. Birlikte buradaki hayvanların bakımını bile yapıyoruz. Burası evimiz gibi oldu” diyor.

POLİS BİZİ DEĞİL PATRONU KORUYOR

Maruz kaldıkları dördüncü polis müdahalesinden ise şu sözlerle bahsediyor Tülay: “Bu ülkenin, bu hale nasıl geldiğini bir türlü anlamıyoruz. Polis hakkını arayan emekçiyi değil emeğimizi, kıdem ve ihbar tazminatlarımızı, izinlerimizi çalan patronu koruyor. Üreten, eken, biçen, ülkeyi kalkındıran emekçidir. Devletin polisi patronun özel mülkünü koruyor. Haklı vatandaşını korumuyor. Terörist mi olmadık, çapulcu mu olmadık, haydut mu olmadık. O son müdahale günü, insanları yerlerde sürüklediler. Gerçekten anlamıyoruz. Biz burada direniyoruz. Sanem Hanım polise, emniyet müdürüne el sallayıp gülümseyerek geçip gidiyor. Biz daha önce grev görmedik, polisle karşı karşıya kalmadık ki. Biz yalnızca hakkımızın yenmesinin son bulmasını istiyoruz. Hakkımızı alana kadar da buradan gitmiyoruz.”