Sanatçı Ebru Ceylan, Samsara Multidisipliner Resim Sergisi’ni sanatseverlerin beğenisine sunuyor. Ceylan, sanatın etkisinin ölçümleneceği sergiyi şöyle anlatıyor: “İzleyiciyi bir enstelasyonun içine davet ediyoruz. O an vücudunuzda gelişen durumları biz kaydediyoruz. Bunun sonucunda sanat insanı değiştirir mi? sorusunu da gerçekçi bir deneyime dönüştürüyoruz.”

Bu sergide sanat ölçümlenecek

IŞIL ÇALIŞKAN

Ressam Ebru Ceylan, 22 Şubat- 1 Mart 2020 tarihlerinde Yapı Kredi Bomontiada’da gerçekleştirilecek olan ‘Samsara Multidisipliner Resim Sergisi’yle sanatseverlere yepyeni bir deneyim yaşatmaya hazırlanıyor. Müzisyen Emre Kula’nın müzikleri, sanatçı Ebru Ceylan’ın eserleri, Dr. Yener Girişken tarafından bilimsel ölçümlemeye tabi tutulacak ve farklı sosyoekonomik gruplardan farklı kültürdeki insanların maruz kalacağı sanatsal etkiyle beraber sonrasındaki değişimi gözlemlenecek. İlk adımını kendi sanat alanı olan resimde atan Ceylan, daha sonra, 6 sanat disiplinin içinde yer alacağı gösteri ve festivallerin de gerçekleştireceğini söylüyor. Ceylan’la sergisini konuştuk.

>> Samsara, hayatın sürekli dönen sonsuz çemberi demekmiş. Sergi konsepti hayatın döngüsüyle nasıl karşılık buluyor?

Aslında samsaradaki döngüyü biraz daha detaylandırırsak doğum ve ölüm arasında geçen süreç olarak açıklayabiliriz. Bu bir fikir, iham ya da proje olabilir. Herhangi bir yaşayan fikrin bu aralıktaki yaşadığı bilgi tecrübelerini kastediyor. Açıkçası ben bunu bir sanatçı olarak kendi tarafıma döndürdüğümde bizim de yaşamımızın böyle olduğunu gördüm. Bir fikir buluyorsunuz, yaratıcılığınız çalışıyor ve onu canlı kılmaya çalışıyorsunuz. Yaratmaya, ete kemiğe döndürmeye çalışıyorsunuz ve o saatten sonra sizden çıkıyor. Artık bir daha ona dönme şansınız yok. O yüzden gerçekten bir eser sizin için doğum ölüm dengesi arasındaki tam bir yaşam süreci.

SAMSARA ANLATMAK İSTEDİĞİMİ KARŞILADI

>> Multidisipliner yaratım süreci ve bundan doğan etkileşimi nasıl anlatırsınız?

Nasıl ki doğduğunuz andan itibaren aileyle, doğayla, çevreyle büyüyorsunuz ve o şekilde ölüyorsanız sanat eserlerinizde öyle oluyor. Bir başka sanatçıdan etkileniyorsunuz. Onun bir müziği eşlik edebiliyor yaratım sürecinize yahut beraber üretiyorsunuz. Seyirciye teslim ederken de beraber devam ediyorsunuz. O yüzden ben multidisipliner birleşke ‘samsara’ ismi ile birlikte geldi. Anlatmak istediğim şeyi de tam olarak anlatan bir kelime oldu.

bu-sergide-sanat-olcumlenecek-687573-1.

>> Sanatın ölçümlenmesi fikri nasıl doğdu?

Kendi yaratım sürecimdeki sorularla başladı. Ben bir resme oturduğum zaman bana ne oluyor da o odaklanmaya geçiyorum ve ortaya bir şey çıkartıyorum. Resim yaparken bir müzisyen arkadaşımın müziğini dinleyebiliyorum. Durup kitap okuyorum ya da arada film izliyorum. Orada gördüğüm işittiğim ya da hareket içinde olduğum her şey beni etkiliyor ve sanat eserine dönüşüyor. Bu 200 yıl önce olsaydı bu insanların benim odamda yaşıyor olması lazımdı. Bu düşünceden yola çıkarak bazı sorular sormaya başladım. Neden bir müzisyen beni etkiliyor da diğeri aynı şeyi çalmasına rağmen etkilemiyor? Aslında bu bağ ne? Sizin orada ilham kaynaklarınızı çalıştıran bağ ne? Bu soruların üzerine çalışmaya başladığımda ise karşıma hep enerjiler, nörolojik bağlar gibi şeyler çıktı. Çünkü bu konuda çok fazla çalışma yapılmış. Bir enstrümanın frekans sesi ile bir rengin frekans sesinin eşleştiği yerler var. Bu konuları derinlemesine araştırdığımda ise bu sorunun cevabını nasıl birleştiririm deyince biorezonans denilen bir konuyla birleştiğini gördüm. Tesla diyor ki; insanın biorözenansı vardır. Bu 62 - 72 olabilir. Bu frekanslara tabii olduğunuzda aslında siz sağlıklı bir birey olarak hayatınıza devam edersiniz. Bir hastalığınız varsa bu frekanslar 40’lara düşer. Sonra dedim ki eğer bu rözenans ölçülebiliyorsa biz bu sanatçılarla aynı odada olsak ve bizim bu rözenansımız ilham anında ölçülse yahut bizi izleyen seyirciyi ölçsek ve bu 62’nin üzerine çıksa demek ki o zaman sanatın iyileştiriciliğini konuşabiliriz. Biz bunun farkındayız ama bunu anlamlı bir hale getirmeye çalıştığımızda çok havada kalıyordu. Tesla’nın bu cümlesi bana bu havada kalan kısmı anlamlı hale getirdi. Birçok insanın da sorusunu çözmek adına bu sistemi geliştirdik. Bu konuda bize Dr. Yener Bey’in çok büyük faydası oldu.

SERGİNİN TAMAMINDA İNTERAKTİFLİK ÖN PLANDA

>> Peki sanatın bilimle bağını nasıl anlatırsınız?

Bizim o anlamlandıramadığımız ve hiç denenmediği için matematiğe dönüştüremediğimiz hikâye gerçek hayatımızda var. Yani siz bir müzik dinlediğinizde ve bir resme baktığınızda bunun biyolojik olarak bir etkisi oluyor. Biz şimdi buradaki birçok sorunun cevabını hem bulmuş olacağız hem de süreçle beraber geliştirmiş olacağız. Çünkü kolektif sanat dediğimiz şey sadece aynı düşünce tarzındaki insanların birleşmesi değil. Birbirimizden etkilenerek devamlı olarak üretim yapmamıza da sebebiyet veren bir şey. Sürdürülebilir kelimesi her şeyde olduğu gibi bilimde ve sanatta da var. Bunu biraz daha anlamlı kılmak bilimden, matematikten geçiyor. Sanatın içinde bu zaten var ama bunu seyirciyi de içine katarak interaktifliği ön plana çıkartıyorsunuz.

>> Soyut ve aslında göreceli bir kavram olan sanat neye göre ölçümlenecek?

Evet ‘Sanat iyileştirir mi?’ sorusu çok iddialı. Bizim derdimiz iddiayı ortaya koyup ‘Evet biz bunu ölçümledik bakın bu, budur’ demekten ziyade farklı gelişmelere sebebiyet vermek. Bir kere kültür ekonomisi açısından çok önemli bir veri verecek, sanatçılar için çok farklı bir bakış açısı getirecek. O yüzden aslında oradaki sonucun evet ya da hayır çıkmasından ziyade bunu deneyimlemek bile aslında bir adım. Bu deneyimi yaşadıktan sonra belki üstüne başka bir sanatçı arkadaşım çıkıp başka bir yerden bakacak. Sanatta da benim beklentim bu. Aslında bir anlamda göreceliliğini de kanıtlıyorsunuz… Elbette. Çünkü o anlık bir şey. Hangimiz sadece mutlu anlarımda resim yapıyorum diyebiliriz. Öfkenin ya da gururun çalıştırıp çalıştırmadığını nereden bilebilirsiniz. Bu bir sanat eseriyle bütünleştiği zaman belki başka anlamlı toplumsal davranış biçimine de dönebiliyor. Öfkeyle yaptığım bir resim size pozitif dönebilir mesela.

>> Ölçümleme nasıl yapılacak?

O konuda uzmanımız Dr. Yener Girişken. Bu ölçümü yapan bazı bilimsel aletler var. Aslında sizi bir enstelasyonun içine davet ediyoruz. Siz orada makineleri takıyorsunuz. O an sizin vücudunuzda, beyninizde gelişen durumları biz kaydediyoruz. Yani sizin saf duygularınızı deneyimlettiriyoruz ve bunun sonucunda da sanat insanı değiştirir mi, sorusunu da gerçekçi bir deneyime dönüştürüyoruz.

>> Ölçümleme Emre Kula’nın müziğiyle yapılacakmış. Bu isim neye göre seçildi?

Bu ölçümlerin belli verilerin üzerinde olması gerekiyor. Emre ile uzun süredir benzer düşüncelerde olan iki insanız. Ben Samsara düşüncesini ona açtım ve sağ olsun yardımcı oldu. Emre, ölçüme tabii olacak belirli frekans aralıklarından ve beni yaptığım enstelasyonu renk frekans aralığında bir müzik besteledi. Siz bu müzikle beraber deneyimliyorsunuz. Aslında çok grift bir halde. Emre benim renk ve frekans seslerine göre o müzik yaptı. Ben de onun müzik frekanslarının heykellerini yaptım. Orada gördüğünüz enstelasyon onun müziğinin frekans görüntülerinden oluşan heykeller. Ve bunun üzerine de bir ölçüm. Orada güzel bir birleşke var.