Levent Kırca ,Nurhan Karadağ, Üstün Akmen için henüz kendimize gelememişken Gülten Akın’ı da yitirdik.
1969 Yılında TRT’de Nurhan Karadağ yönetiminde çekilen bir TV oyununda Levent Kırca’yla birlikte rol almam onun şaşırtıcı komedi yeteneğini, sevimli, hak bilir, mücadeleci kişiliğini tanımama yetmişti. Son yılların rengini yitirmiş günlerinde, herkesin idare etmeyi, görmezden gelmeyi seçtiği gerçekleri o öfkeyle kusuyordu adeta. Görmeyivermeyi yeğleyenler için hoş değildi tabii tavrı, yadırgıyorlardı. Oysa o sahiciydi, içtendi.

Nurhan Karadağ yeteneği ve birikimiyle kendisini batı tarzı bir tiyatro anlayışıyla sınırlasaydı kuşkusuz önü açık, yolu engelsiz olurdu. O ancak gördüğünüzde anlayacağınız kısıtlılıktaki Deneme Sahnesi’nde oyun çıkarmayı her türlü olanağa yeğleyen bir tiyatro neferiydi. Şikâyet etmez, edeni sevmez, yapılabilecekleri arar, üretir, üretime her ayrıntıda katılır, kendi başına bir okul olmayı sürdürürdü.
Üstün Akmen kendisini çağıran hiçbir tiyatro topluluğuna hayır demeye kıyamaz, hangi il olursa olsun gider seyreder yazardı. Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin başkanlığını devrettiğim sürede -uzun yıllar- Ankara’da bölge temsilcisi olarak uyumla, huzurla, yardımlaşarak çalıştık. Gerçek bir kentsoylu kültür ve birikimine eşlik eden sıcacık yüreğiyle bir dost, bir meslektaş, bir tiyatroseverdi. Sadri Alışık Oyunculuk Ödülleri’nin Ankara ayağının Anadolu ismiyle anılmasını istemişti bu nedenle. Doğrusu çeşitli nedenlerle ancak gidebildiğimiz kentlerin yanında Ankara’ya turne yapan tüm tiyatroları izleyip değerlendirmekteydik zaten ama ödüllerin isminin Anadolu olması daha bir özendirici olmuştu meslektaşlarımız için.

Ve şimdi o güzel insan Gülten Akın. Tevazu sözcüğünü tanımlamak için Gülten Akın’ın o güzelim şiirlerine karşın “şair” diye tanımlanmaktan kaçınan kişiliği örnek değil mi?. Sevgili Mümtaz İdil “varsıl bir avukat olmak yerine yoksul bir şair olmayı seçti” diye yazmış. İyi ki öyle yapmış Gülten Akın. Ne kadar özleyeceğiz, onun incecik bedeninin güçlü sesini, kendi dizeleriyle yolcu ederken:
İlk bu sabah
İlk bu sabah göğü görmedim
İlk bu sabah kayısı çiçeklerini
Hüzün ilk kez konuk gibi gelmedi
Efendim, ev sahabım
Karacamı suya indiremedim
Şahanım uçurdum döndüremedim
Dağlar
Enikli kapılar kitlendi
Taş avlular sustu
İlk kez bekledim ölümü
Dostu bekler gibi bekledim
Dağlar
“Ağıt” şiirinden