İzmir’de 62 yıllık Buca Cezaevi›nde yapılan ihalenin ardından yıkım mesaisi başladı. Odalar ve demokratik kitle örgütleri, cezaevinin yıkımında ortaya çıkacak asbest tehdidine dikkat çekerek yetkilileri uyardı. İzmir Barosu da ihalenin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle dava açtı.

Buca Cezaevi yıkımında asbest tehlikesi: Yıkım süreci durdurulmalı

BirGün EGE

Adalet Bakanlığı kararıyla geçen yıl kapatılan Buca Cezaevi’nin yıkımına başlandı. 4 Mart günü Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü’nde yapılan yıkım ihalesini, 16 milyon 420 bin lira teklif yapan Nermanoğlu Hafriyat isimli firma kazandı. Firma yıkımı 45 gün içerisinde tamamlayacağını açıkladı. Yıkıma başlanmasının ardından odalar ve demokratik kitle örgütleri asbest tehdidine dikkat çekti. İzmir Barosu da ihalenin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açtı.


TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Tanyeri, yıkımın bölgede sağlık güvenliği için de riskler oluşturduğunu belirtti. Tanyeri, “Yıkım sonucu ortaya çıkan atıklar, binaların yaşı ve bulunduğu bölgeye bağlı olarak, asbest, kurşun içeren boyalar, sızdırmazlık amacıyla kullanılan malzemelerden ve lamba balastlarından kaynaklanan çok klorlu bifeniller (PCB), lambalar ve floresanlarda bulunan cıva, cıva içeren çeşitli ekipmanlar, pillerden ya da bataryalardan kaynaklanan kurşun, cıva, kadmiyum, gümüş, çeşitli elektronik atıklar, tehlikeli kimyasallar gibi tehlikeli atık içerebilmektedir. Oluşan atıkların özelliklerine göre ayrılması ve geri kazanım-geri dönüşüm ve bertaraf işlemlerinden geçirilmesi gerekmektedir. Pencere ve kapıların, metal eşyaların, kabloların ve tehlikeli maddelerin bina yıkımından önce ayrıştırılması gerekmektedir” diye konuştu.

BAKANLIKLAR VE BELEDİYE ORTAK SORUMLU

Tanyeri şunları dile getirdi: “Kentimizin her bölgesinde yürütülen yıkım çalışmalarında yıkım öncesi tespitlerin yapılması, yıkım sırasında gerekli önlemlerin alınması zorunluluğu bulunmasına rağmen uygulamada yaşanan kontrolsüzlük ve denetimsizlik çevre ve halk sağlığı sorunu olarak büyümektedir. Binaların kontrolsüz ve plansız yıkımı ile ortaya çıkacak asbest maruziyetiyle ilgili belediye ve bakanlıkların ortak sorumluluğundadır. Buca Cezaevi ile ilgili yürütülen süreçte; yapının inşa tarihi de göz önünde bulundurulduğunda kullanılan yapı malzemelerinin asbest içerme olasılığı yüksektir. Asbest tespitine yönelik bir envanter çalışması yapılıp yapılmadığı, yıkım ruhsatına esas olmak üzere ilgili idareye sunulup sunulmadığı; asbest dışındaki tehlikeli maddelerin tespitine ve bertarafına yönelik çalışma yapılıp yapılmadığı kamu oyu ile paylaşılmalıdır. Çevre ve halk sağlığını korumak için; ilgili bilgi ve belgeler kamuoyu ile paylaşılana ve çalışma alanında gerekli önlemler alınana kadar yıkım süreci durdurulmalıdır.”

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehlika Koç ise, “Asbest söküm uzmanı oda üyelerimiz 9 Mart’ta ön inceleme yapmış , yıkım faaliyetine başlandığını gözlemlemiş; tutuklu binaları ve idari binada çatı izolasyon malzemeleri, elektrik tesisatı ve sosyal tesiste ,kazan dairesinde asbest varlığı şüphesini iletmiştir. İhaleyi kazanan firma 45 gün gibi kısa sürede yıkımı tamamlayacağını açıklamıştır. İşin büyüklüğü, hacmi göz önünde bulundurulunca böylesi kısa bir sürede asbest ve diğer tehlikeli atık yönetiminin yapılamayacağı açıkça görülmektedir. Henüz asbest envanter raporunun görülememesi de şüphelere neden olmaktadır. 60 yıldan fazla hizmet veren, bu süre boyunca da kentin dönüşümüne tanıklık eden dahası 80’li yıllarda idamlar ve 90’lı yıllarda tutsak direnişleriyle gündem olan, kentin ortak hafızasında yer alan Buca Cezaevi’nin müzeleştirilmesinin tartıştırılmadan, yıkılıp yapılaşmaya açılması toplumsal bilince zarar vermektedir. Yıkımın mevzuatlara aykırı tozu dumana katarak, adeta kaçırırcasına, apar topar yapılması tehlikeli atık maruziyetinden dolayı halk sağlığı ve işçi sağlığını tehdit etmektedir” dedi.

KATILIMCI SÜREÇ İŞLETİLMELİ

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi tarafından yapılan açıklamada da, “Alanda yer alması düşünülen AVM, Konut, Pazar Yeri vb kullanımlar üzerinden tartışıldığı, tarihsel bağlamından kopuk ele alındığı görülmekte. Söz konusu alanda ne yapılacağı konusunda şeffaf bir süreç yürütülmeden alandaki binaların yıkılması ‘Ben yaptım oldu’ zihniyetinin ürünüdür. Oysa ki, kamu mülkiyetindeki bahse konu alanda yapılması düşünülen her müdahale, katılımcı bir süreç yürütülerek, alanın tarihsel bağlamı ile olan ilişkisi ve kamu yararı çerçevesinde ele alınması toplumsal hafızamız açısından son derece önemlidir” denildi.

Açıklamada, “Bu kapsamda, söz konusu alanın toplumsal hafızamızdaki yeri, Buca İlçesindeki mevcut yapı yoğunluğu ve kamusal alan yetersizliği dikkate alındığında, bu alanın nitelikli bir kamusal mekâna dönüştürülebilmesi konusunda sorumluluğu bulunan kurumların sergilediği ‘Ben yaptım oldu’ şeklindeki yaklaşımlar yerine, meslek odaları ve akademi başta olmak üzere ilgili tüm kesimleri dâhil edecek katılımcı bir süreç işletilmelidir” ifadeleri kullanıldı.