‘Bugün yaşananlar yeni değil’

Dilan Şahinbaş

Rize’nin İkizdere ilçesinde, AKP’ye yakınlığı ile bilinen Cengiz İnşaat’ın yapmakta ısrarcı olduğu taşocağı inşaatına karşı çıkan halkın direnişi haftalardır sürüyor. İş makineleri 27 Mart’ta vadiye ilk geldiği andan itibaren çadır kurarak direnişe başlayan yurttaşlar, “Biz bir ağaç kesildiğinde ağlarken onlar yüzlerce ağacı kesti” diyerek tüm doğaseverleri verdikleri yaşam mücadelesine destek olmaya çağırıyor.

Direnişin ilk gününden itibaren doğasını korumak için mücadele eden İkizdere halkına, Cengiz İnşaat’a karşı direnişin nasıl başladığını sorduk.

Direniş ne zaman başladı?
Sibel Baş:
İkizdere’de bugün Cengiz İnşaat’a karşı verdiğimiz mücadele aslında bir buçuk sene önceye kadar dayanıyor. Köy halkı olarak taşocağı açılmaması için hukuki bir süreç başlatmıştık ve itiraz etmiştik. Direnişimiz 27 Mart’tan itibaren çadırdaki eylemlerimizle başladı. 2 Nisan’da da bir basın açıklaması yaparak sesimizi duyurmaya başladık. Basın açıklaması yapmamızla birlikte direnişimizden insanların haberi oldu, böylece ulusal kanallara da diğer basın yayın kuruluşlarına da bilgi ulaştı. Ondan sonra iş makinelerinin yaşam alanımıza girmesiyle biber gazıyla müdahale gerçekleşti. Yaşam alanlarını savunmak dışında bir şey yapmayan köylülere, özellikle de en önde duran kadınlar varken kolluk tarafından biber gazı sıkıldı, canları tehlikeye atıldı ve acımasızca sürüklenerek gözaltına alındılar. Bizim hiçbir suçumuz yok. Hiçbir suç işlemedik. Buna rağmen suçlu gibi yaşlı kadınlara biber gazı sıkıldı. Erkekler taşların üstünde sürüklenerek gözaltına alındı.

İş makineleri yaşam alanlarınıza girdiğinde neler hissettiniz?
Zeynep Baş
: İş makinelerinin yaşam alanlarımıza girdiğini gördüğümüzde çok üzüldük. Köyün içme suyunun geldiği dere çamurlu bir su haline geldi. Ağaçlarımız katledildi. Burası yarı sit alanı, endemik bitki örtüsü mevcut. Yaşam alanımızın yok edilmek istenmesi, buradaki halkın hiçe sayılması tabii ki çok üzücü. O gün burada herkes ağlıyordu. Kendimizi çaresiz hissettik. Köylüler olarak bugüne kadar direnmeye devam ettik. Siyasi isimler de destek gösterdiler. Bütün siyasi parti temsilcileri direnişimize destek olmak için geldiler. Pek çok milletvekili direniş alanımıza gelerek bizi ziyaret etti ama buna rağmen makineler çalışmaya, ağaçları kesmeye devam etti. Durmadılar! 11 Mayıs’ta Milletvekili Mehmet Bekaroğlu dozerin önüne oturdu. Bu sayede çalışma olmadı fakat ertesi gün çalışma yine kaldığı yerden devam etti. Bu güzelim doğamızı katletmeye devam ediyorlar.

İkizdere’de ve Türkiye’nin diğer yerlerinde yapılan doğa katliamlarının nedeni nedir?
Derya Baş:
Cengiz Holding’in sahibinin veya destekçilerinin İkizdere’de yaşam mücadelesi veren insanları, doğal güzellikleri umursadığını düşünmüyoruz. Bu bölgenin bizim yaşam alanımız olduğunu umursadıklarını düşünmüyorum. Çünkü gerekli araştırmalar yapılmadan bölgeye girilmiş, burası bir sit alanı yani onların bu çalışmalarının yapılamayacağı bir yer. Öte yandan oluşan yanlış bir intibaa da var. Biz “Gidin taşocağını başka bir yere yapın, taşı başka bir yerden alın” derken zaten İkizdere’de başka taşocakları yapılmıştı. Eğer hâlâ taş ihtiyacı varsa önceden işletmeye açtıkları taşocaklarından alsınlar, başka bir yer daha yok olmasın, demek istedik. Ayrıca bu vadi özel bir yer. Arıcılığın yapıldığı, özel ağaçların, kestane ağaçlarının ve komar çiçekleri denilen yani orman güllerinin olduğu bir bölge. Orman gülleri bu bölgede yapılan bal üretimi için çok önemli çiçekler. Bu yüzden koruma altında olması gereken bir bölge. Yaban hayvanları açısından da çok önemli bir bölge, ayrıca biz de içinde yaşıyoruz.

Yaşam alanınızı korumak sizin için neden önemli?
Derya Baş:
Burada yaşayan kadınlar tüm ihtiyaçlarını, tüm ürünlerini köyden karşılıyorlar. Köy bizim ambarımız. Yaşam için gerekli olan her şey köyde mevcut, başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Buradaki kadınlar çay toplayıp satarak ticarette de var oluyorlar, para kazanıyorlar. Buradan elden ettikleri gelirle çocuklarını büyütüyorlar, okutuyorlar. Dolayısıyla da kadın olarak, anne olarak tabii ki yaşam alanlarını koruyacağız ve kimseye vermeyeceğiz. Bu durum biz kadınlar için çok önemli. Yaşam alanlarımızın elimizden gitmesini istemiyoruz.

Cengiz Holding, Artvin Cerattepe’den Çanakkale Kazdağları’na kadar Türkiye’nin dört bir yanında yaşam alanlarını yok ediyor. Yıllardır bu yerlerde bir yaşam mücadelesi söz konusu. Daha önce bu mücadelelere destek veriyor muydunuz?
Funda Okyar:
Cengiz Holding’in Artvin’den Çanakkale’ye her yerde bir doğa katliamı girişimi var. Kendi adıma Cerattepe’de yapılan direnişe, Kazdağları’nda süren mücadeleye elimden gelen desteği verdim, vermeye de devam edeceğim. Yapılan doğa katliamının bizim evimizin önünde olmasının hiçbir ekstra bir önemi yok. Yine Kazdağları’nda yaşayan halka, Kirazlıyayla’daki kadınlara ve Eskiköy’deki kadınlara olan desteğimizi sürdürüyoruz. Kadınlarımızı, insanlarımızı, köylümüzü rahat bıraksınlar. Yaşam alanlarımızın üzerinden ellerini çeksinler. Rant uğruna, müteahhitler daha çok para kazanacak diye yaşam alanlarımızı vermek istemiyoruz.

Sizce bundan sonraki süreç nasıl ilerleyecek? Neler olacak?
Okyar:
Asla ve asla pes etmeyi düşünmüyoruz. Onlardan da bu yanlış kararlarından dönmelerini bekliyoruz. Daha koordineli bir şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Yasaklardan dolayı çok fazla insan direnişe katılamadı, il dışındaki hemşerilerimiz gelemedi. Bayramdan sonra bütün İkizdereliler ya da çevre illerden bize destek vermek isteyen herkes buraya gelecek. Bu mücadelede bizi destekleyen kadar desteklemeyen kesim de var. Burada bir doğa katliamı yapılıyor. Canlı katliamı yapılıyor. Bunun başka hiçbir açıklaması yok. Nerede bir can ölse oralı olur yüreğim diyoruz, fark etmiyor.

Sürdürmekte olduğunuz yaşam mücadelesine dair bir şeyler söyler misiniz?
Funda Okyar:
Kızıl doğanların yuvaları bozuldu, ayıların yuvaları bozuldu, deredeki kırmızı benekli alabalıklar öldürüldü. Burası sadece biz insanların yaşam alanı değil, hayvanların ve tüm canlıların yaşam alanı. Biz onlar için de mücadele ediyoruz. Orda bir ağaç bile kesildiğinde biz ağladık. Kaldı ki yüzlerce ağaç kesildi. Kayın, kızılçam, kestane hepsi gitti. Bunu böyle değerlendirmelerini istiyorum. İyi insan olmak bunu gerektiriyor. Doğa katliamına karşı durmayı gerektiriyor. Hangi taraftan olursa olsun yanımızda olsunlar bunu istiyoruz.